Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) Gazeteci-yazar Kutlu Adalı 6 Temmuz 1996’da öldürüldü. Sedat Peker’in, ağabeyi Atilla Peker’in açıklamaları üzerine bu eylemin Korkut Eken tarafından planlandığı öne sürüldü. Eken ise namusu, şerefi üzerine yemin edip bu olayla uzaktan yakından ilgisinin olmadığını belirtti.

KKTC’de o dönemlerde görev yapan komutanlarla da konuştum. Adalı’nın öldürüldüğü dönemde Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral İsmail Koçman’dı. Gerek o dönemde, gerekse daha sonra bu göreve atananlar cinayetin aydınlatılması için çaba gösterdi. Koçman’ın ayrılmasından sonra yerine Tuğgeneral Hasan Peker Günal geldi. Daha sonra bu göreve  sırasıyla Tuğgeneral Ali Nihat Özayranlı, Tuğgeneral Galip Mendi geldi. Her komutan da bu cinayetin aydınlatılması için caba gösterdi.



KKTC İLE TÜRKİYE’NİN ARASINI AÇMAK

Önce emekli general Hasan Peker Günal’ın, gazeteci-yazar Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili anlattıklarını aktaralım:

“KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanı olarak göreve başladığımda (Ağustos 1996), Kutlu Adalı cinayeti işleneli 2 ay kadar olmuştu. KKTC muhalif medyasının okları Türkiye’ye ve Türk Silahlı Kuvvetleri/ne (TSK) yönelmişti. Bu cinayet, o tarihlerde KKTC halkının azınlık bir kısmında var olan Türkiye/TSK karşıtlığının genişlemesine ve yaygınlaşmasına neden olmaktaydı. Polis Genel Müdürlüğü’nde (PGM) bir toplantı yaparak (KKTC’de PGM, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı/na bağlı), cinayetle ilgili yürütülmekte olan soruşturma hakkında bilgi aldım.

Bir arpa boyu yol alınamamıştı. Bu cinayetten Türkiye’nin hiçbir çıkarı yoktu; tam tersine aleyhineydi. Buna karşılık Rum tarafının ‘Türkiye/TSK ile KKTC’nin arasını açma’ çabalarına bir yenisini daha ekleme olanağını vermişti.

Toplantı sonrası Genel Müdür’e özetle, ‘Size her türlü desteği vereceğim, Türkiye’de her kapıyı açtıracağım. Türkiye Emniyet Genel Müdürlüğü ile de işbirliği ve eşgüdüm içerisinde çalışarak var gücünüzle bu cinayeti her ne pahasına olursa olsun çözmenizi bekliyorum. Rumlar tarafından coşkuyla kullanıldığını da dikkate alarak, cinayetin Rum istihbarat örgütlerince işlenme olasılığı üzerinde de durmalısınız. Bu konuda BM’den ve İngiltere’den de destek ve yardım almaya çabalayalım’ dedim.

ADIM ADIM İZLEDİM

Hatta sonraları, Kutlu Adalı’dan çok daha agresif olarak Türkiye/TSK karşıtlığı yapan, -beni de hedefine koyan- Avrupa Gazetesi sahibi ve Başyazarı Levent Şener’in etkin şekilde korunması için PGM’ye talimat verdim.

Soruşturmayı adım adım izledim. Kutlu Adalı’nın eşi ve kızıyla defalarca görüştüm. Ancak, başta Genel Müdür olmak üzere, polisin en üst düzey makamlarında görevli olanlar 1974 öncesi kahramanlarından idiler. Ama çoğu çağdaş polislik kavrayışından yoksundular. En yetenekli, deneyimli ve eğitimli polislerden bir ekip kurarak yeni bir yönetmelik hazırladık ve PGM’yi yeniden yapılandırdık. Başta genel küdür olmak üzere- üst düzey birçok polisi görevden alarak yerlerine Türkiye Polis Enstitüsü mezunlarını görevlendirdik. Yakın Doğu Üniversitesi/nden kontenjan sağlayarak başarılı polisleri hukuk fakültesine yolladık, özel konularda İngiltere’ye/Türkiye’ye kurs için polisler gönderdik, polisleri sıra ile yeniden eğitime aldık.

Ama görevim bittiğinde cinayeti çözememiş olmanın burukluğu ile adadan ayrıldım. Bu söylediklerimi Galip Mendi ile birlikte ifade verdiğimiz AİHM’de de aynen yineledim.

Ben hala bu cinayetin Rum/Yunan istihbarat örgütlerince (Belki de Türk mafyası kullanılarak) işlendiği kanısındayım.”

17 YARGIÇLI AİHM’DE İFADE

Ledra Palas’ta AİHM’de ifadesi alınanlardan birisi de, Tuğgeneral Hasan Peker Günal ve Galip Mendi’ydi. Mendi, 17 yargıçlı AİHM’de verdiği ifadeyi SÖZCÜ’ye anlattı. İşte, Mendi’nin sözleri:

“Kutlu Adalı 1996’da öldürülmüştü. Eşi ve kızının, devletten tazminat almak için AİHM’e başvuru yaptığını duymuştum. Nereden biliyorsanız derseniz ifade edeyim: 2000-2002 arasında Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı yaptım. Kutlu Bey’in eşi ve kızı bana gelmek istediler. Bir takım talepleri vardı. Notlarını aldım, ilgili yerlere de ilettim.

2002 yılında Ege Ordu karargahına atanmıştım. 2003 yılında Genelkurmay Adli Müşaviri aradı. Kutlu Adalı olayı ile ilgili tanık olarak ifade vermem isteniyordu. Genelkurmay Başkanımız Hilmi Özkök’tü. 2003 yılında belirlenen tarihte KKTC’ye gittim. Cinayetin işlendiği dönemde Güvenlik Kuvvetleri Komutanı olan Tuğgeneral Hasan Peker Günal’la Ledra Palas’a gittik. Ben duruşma salonuna girdiğimde salonda Kutlu Bey’in eşi ve avukatı vardı. Ben de Dışişleri, Genelkurmay temsilcisi ile birlikte salona girdim. Karşımızda AİHM’nin 17 yargıcı vardı.

ŞAŞIRTMALI SORULAR

Her bir yargıç ayrı ayrı sorular yöneltti. Neticede bu sorulardan sadece yarısına yakını hatta yarısından az diyebilirim, Kutlu Bey’in öldürülmesiyle ilgiliydi. Diğerleri daha çok şaşırtmalı  Türkiye aleyhine olabilecek sorulardı. Soruların hepsine net ve kendimden emin olarak cevap verdim. Örneğin ‘Avrupa Gazetesi nasıl bir gazete?’ diye sordular. Konuyla ilgisi olmamasına rağmen net cevap verdim.

Yaklaşık 2 saat süren ifademden sonra Genelkurmay Adli Müşaviri, ‘Komutanım askeri personelle ilgili AİHM’de davalara girdim. Orada net cevaplar verilmediği için davalar aleyhimize gelişti. Ama siz sorulara net ve doyurucu cevaplar verdiniz. Tebrik ederim’ dedi. Bu ifademden sonra, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün talimatıyla AİHM’de geçmişte yaşanan olaylarla ilgili olarak ifade verdim.

İŞİN İÇİNDE MAFYA VAR

İfadem sırasında, ‘Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili ne biliyorsunuz, ne duydunuz’ diye sorduklarında şunları söyledim:

“Güney Kıbrıs Rum Kesimi, kara paranın aklama yeri. Hem Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı hem de Sivil Savunma Başkanlığı yaptığım dönemlerde Rum Kesimi basınını yakından takip ederdim. Orada güçlü bir mafya yapılanması var. Ayda bir-iki defa öldürme olayları yaşanıyordu.

Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan, KKTC’yi tanımıyor. KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti aleyhine olabilecek her şeyden istifa ederek propaganda malzemesi yapıyordu. Türkiye’yi ve KKTC’yi karalamak için ellerinden geleni yapıyorlardı.  KKTC’yi yalnızlaştırmak, kötü duruma düşürmek için bu bu cinayetten de yararlandılar. Büyük ihtimalle, Adalı’yı öldürenler Rum mafyası ya da onlarla işbirliği yapan mafya grupları olduğu kanaatindeyim.

Barnabas’la ilgili yazdıklarından dolayı öldürüldüğü söyleniyor. Benim bir şube müdürüm vardı, ona ‘Kutlu Bey’i ara, bizim Barnabas’la ilgili bir günahımız yok. Barış Kuvvetleri operasyon yaptı, bizden araç istedi. Netice itibarıyla Kutlu Bey, Sivil Savunma Başkanlığı, diğer kamu kuruluşları ile ilgili yazılar yazdı ama en çok tenkit ettiği polis teşkilatıydı. Kişileri de yazıyordu. Tek hedef gösterilen biz olduk.”

BİLDİKLERİMİ ANLATIRIM

KKTC’de değişik rütbelerde toplam 5 yıl görev yapan emekli Orgeneral Galip Mendi, Kutlu Adalı cinayetiyle adının gündeme gelmesinden tabii ki üzgün. Silah arkadaşlarına şu mesajı gönderdi:

KKTC’de gazeteci Kutlu Adalı ile ilgili olarak ifade vermiştim. Söz konusu konuyla ilgili bundan sonra herhangi bir hukuki süreç olması halinde de yine dürüst şekilde bildiğim aynı doğruları anlatmaktan hiçbir zaman kaçmayacağım.

Zira bugüne kadar başta rahmetli annem ve babamın bana verdiği en önemli ödev olan ‘hak yememek’ ilkesi ışığında kendi eşim, çocuklarım ve torunlarımın alınlarına ufacık bir leke sürdürmemek için yaşamayı kendisine görev edinmiş bir birey olarak yaşadım, son nefesime kadar da bu şekilde yaşayacağım. Bu süreçte bana ve aileme destek olmak için arayan, aramayan, mesaj atan, atmayan herkes hakkını helal etsin.”

Korkut Eken: Kutlu Adalı’yı ben de, Atilla da tanımayız


Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili olarak Peker kardeşler tarafından suçlanan Korkut Eken, “Ne ben, ne Atilla ne de Sedat Peker Kutlu Adalı’yı tanımayız. Atilla’nın alayda gördüğü kişi Kutlu Adalı değil, Kıbrıs Barış Harekatına katılmış, daha sonra PKK’nın Lefke sorumlusu eski askerdi” dedi.

Atilla Peker’in konuyu karıştırdığını kaydeden Eken, kendisinin adeta kiralık katil gibi gösterilmeye çalışıldığını belirtti, kardeşini yalancı çıkarmamak için bu açıklamaları yaptığını öne sürdü.