22 Aralık’ta bu köşenin okurlarına “Sayıştay Sahnesinin Arka Yüzü”nü anlatmış,  “Başkanın, soruşturulmasını istediği konularla ilgili hazırlanan raporların TBMM ve kamuoyundan gizlendiğini, iki kopya olarak düzenlenen raporların birinci nüshası web sitesinde yayımlanırken, yargıya intikal ettirilecek önemli yolsuzluklar, usulsüzlükler içeren dosyanın ise yayımlattırılmadığını, bazı kuruluşlarla ilgili raporlarının ekinde mali tablolar bulunmadığını, böylece mali bir çok konunun gizli tutulduğunu duyurmuştum. Araştırdıktan sonra bunun devamının da geleceğini eklemiştim.

Sayıştay 1862’de kurulmuş en köklü kurumlarımızdandır. Emekli Sayıştay uzmanlarının katkıları ile Sayıştay ve Sayıştay raporlarının sahne arkasına ışık tutalım.

GİZLENEN İSİMLER

Sayıştay’ın açıklanan Kurum raporları dışında denetimleri sonunda saptadığı kamu zararı ve yolsuzlukları kaleme aldığı Yargı Raporları var.  Bu raporlar, Sayıştay yargı organlarında ilama bağlanarak kesinleşiyor. Kanun gereği kişisel sorumluluk söz konusu olduğu için bu ilamlar özet ve isimlerden arınmış şekilde yayımlanıyor. Bunu hukuken anlamak mümkün ama neden kurum adları saklanıyor?

Sayıştay’ın web sayfasında yayınlanan yargı kararlarına bakın, kamu zararı hangi kuruma ait göremezsiniz. Yani, A belediyesinin 2020 yılı denetimlerinde Sayıştay ne gibi yolsuzluk ve usulsüzlük bulmuş, ne kadar kamu zararı saptamış görme şansınız yok. Peki, yargılama sonunda artık kesinleşmiş olan ilgili kuruma ait kararlar kurum bazlı tasnif edilerek TBMM’ye sunuluyor mu? Hayır. O halde bizler ayın yarım ay halinin sadece aydınlık kısmını gördüğümüz gibi Sayıştay Denetim sonuçlarının sadece bir kısmını görüyoruz. Asıl yolsuzluk, usulsüzlük ve kamu zararı kısmı karanlıkta kalıyor.

BİR GARABET

Sayıştay Kanunu gereği Sayıştay denetimleri, düzenlilik ve performans denetimlerinden oluşuyor. Peki Sayıştay yayınladığı performans raporları ile kurumların performanslarını ölçebiliyor mu? Hayır. Oysa Sayıştay’ın genel kabul görmüş uluslararası denetim standartlarına uygun olarak denetim yapması ve bu kapsamda kurumların verimli, etkin ve tutumlu çalışıp çalışmadığını performans denetimleri yoluyla raporlaması gerekir.

Oysa açın web sayfasından performans raporlarına bakın. Bu raporların diğer ülke Sayıştaylar’ının hazırladığı performans raporlarıyla uzaktan yakından ilgisi yok. Hiçbir önemli konu ve soruna ışık tutmayan anlamsız tespitlerden ibaret boş raporlar. Oysa Sayıştay 1990’lı yılların başından itibaren ülkede ses getiren performans raporlarına imza atmıştı. Tüm kamu ve özel sektöre öncü ve örnek olarak başladığı serüven ne yazık ki bu seviyelere geriledi

SANSÜRE UĞRUYOR

Sayıştay denetçilerinin yerinde denetleyerek hazırladıkları denetim raporları öncelikle denetlenen kurumun görüşü için ilgili idareye gönderiliyor. Gelen yanıtla birlikte rapor, ilgili Sayıştay Dairesi’ne gidiyor ve Daire görüşü oluşturuluyor. Bu görüşle birlikte rapor, kısa adı RDK olan “Rapor Değerlendirme Kurulu”nun önüne geliyor.

RDK Kurulu, Sayıştay Başkan Yardımcısı başkanlığında, bazı daire başkan ve üyelerinden oluşuyor ve raporlara nasıl son şekli verildiğine bakalım: Kurul üyeleri olan karar vericiler TBMM tarafından seçilmiş ve tamamına yakını mevcut iktidar döneminde üye olmuş kişiler. Bu gerçek karşısında bile hakkaniyetlerinden şüphe duymayacağımız bu kişiler, önlerine gelen rapor tespitlerini tek tek ayıklıyorlar aslında. Görüşme adeta “Bu bulgu kaldırılsın, bu bulgunun TBMM’ne gönderilmesine gerek yok, bu tespit sadece kuruma yazılsın, bu rapora alınmasın izlensin, bu TBMM’ne gidecek raporda kalsın...” tartışmaları içinde geçiyor, bulgular tek tek oylanıyor. Kısıtlı zaman nedeniyle üyelerin çoğu raporları okuma fırsatı bile bulamadan karar veriyor.

GÖRDÜĞÜMÜZ, İŞTE O RAPORLAR

Bizler aslında bu kurulun son şeklini verdiği raporu görüyoruz. RDK üyelerinin hiç bir sorumluluğu yok. Kararları Meclis’e bile kapalı. Hangi gerekçeye dayanarak bulgular kaldırılıyor ve yerleri değiştiriliyor denetçiler dahi bilmiyor. Sonuçta Sayıştay denetim ekiplerinin hazırladığı denetim raporları benzetme yerindeyse RDK tüneline tren olarak girip tek bir vagon olarak çıkıyor. Kamuoyu ve Meclis, aslında “Sayıştay Raporu” diye bu vagona biniyor. Bu açıdan RDK, raporları değerlendirme işlevini terk ederek adeta “Rapor Dönüştürme Kurulu” halini alıyor.

İşin acı yanı bu süreçte açık bir kanuna aykırılığın oluşu. Kurul, raporlara son şeklini verme yetkisine haiz değil. Ama uygulamada kanuna aykırı bir düzenleme ile bu kurul Meclis’in bile vermediği yetkiyi kullanıyor. Oysa Sayıştay Kanunu’nun 28. maddesi açıkça “Rapor Değerlendirme Kurulu, Sayıştay raporları hakkında görüş bildirir” hükmünü içeriyor.

Sayıştay’ın saray raporlarını da merak etmiyor değiliz. Onu da başka güne...