Duyan da Ayasofya’da daha önce hiç namaz kılınmadığını, ezan okunmadığını sanır. Oysa en az 35 yıldır Ayasofya’da ezan okunuyor, namaz kılınıyordu. AKP’nin yaptığı ise Ayasofya’nın tamamını camiye dönüştürmek oldu.

Ayasofya’nın açılışında Diyanet İşleri Başkanı “Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar” dedi. Atatürk’ü hedef almıştı.

ÖYLE BİR İMAM Kİ...

Ayasofya Camiine Başimam olarak atanan Mehmet Boynukalın ise başkanından geri kalır mı? Sosyal medyada Atatürk’ü hedef alan yazılarıyla, din insanına yakışmayan ifadeleriyle hep gündemde kaldı. İnsanın aklına, “Atatürk’e hakaret etmek için mi Ayasofya’nın tamamı camiye dönüştürüldü?” sorusu akla geliyor.

İnsanları kaynaştırması, birlik ve bütünlüğümüzün korunması için hutbeler okunması gerekirken, aksine toplumu geren, ayrıştıran sözler o kubbede yankılandı. Bunun sonuncusu Hafızlık Eğitim projesi icazet töreninde yaşandı. Üsküdar Yıldırım Beyazıt Camii eski İmam Hatibi Mustafa Demirkan, isim vermeden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakaretler yağdırdı. Bu sözleri Cumhurbaşkanı da, TBMM Başkanı da duydu... Sonuç?

ANADOLU’DA YOLCULUK

Mustafa Kemal ve arkadaşları Bandırma Vapuruyla Boğaz’dan Karadeniz’e açıldıkları 16 Mayıs akşamından, 27 Aralık öğle vaktinde Ankara’ya gelene kadar toplam 225 günü Anadolu’nun bağrında, halkla iç içe geçirdiler. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi profesörü Hikmet Özdemir, Doğan kitaptan çıkan “Mustafa Kemal’le Anadolu’da Yolculuk” kitabıyla milli mücadelenin nasıl örgütlendiğini de anlatıyor.

Nutuk’ta milletimizin kurtuluş ve Cumhuriyetimizin kuruluş mücadelesinin 1919-1926 yıllarını anlatılır. Tarihi yolculuğa “Ordu Müfettişi” göreviyle başlayan Anafartalar Kahramanı, İngiltere’nin baskısı ve resmi makamların onayıyla unvanından ve 12 yaşından beri şerefle taşıdığı üniformasından ayrılmak zorunda kaldı. Yolculuğun kalan kısmını “Milletin ferdi” olarak sürdürdü.

Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Anadolu’daki tarihi yolculuğu lojistik açıdan aydınlatıyor. Yol güzergâhları nasıldı? Hangi ulaşım araçları kullanılmıştı? Yolculuk boyunca kamuoyu oluşturmak için halkla ilişkiler açısından neler yapılmıştı? Varılan yerlerde geçici veya belirli süreli konaklama, güvenlik, iletişim, sağlık, finansman vb. ihtiyaçlar nasıl karşılanmıştı? Ateşlediği kurtuluş meşalesini kimler taşımıştı? Özdemir, bu soruların yanıtlarını bulmaya çabaladı...

ÜÇ TEMEL İLKE

Kitabı yazarken Hikmet Özdemir, Mustafa Kemal’in kariyerinde “En uzun ve en zor yıl” olarak tanımladığı 1919’dan günümüze “Beka krizinin yönetiminde liderlik” mirası olarak üç temel ilke kaldığını fark etti:

1-Teşkilat kurmak ve yönetmek. 2- Hedeften asla vazgeçmemek. 3- Hesap verebilir olmak...

Mustafa Kemal’le Anadolu’da Yolculuk söz konusu üç temel ilkenin 1919 koşullarında uygulanması ve milletin evladının milli liderliğe yükselişinin hikayesidir.

UFKUN ÖTESİ

Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal, 1930 yılında, “Yolunda yürüyen yolcu, yalnız ufkunu değil, ufkun ötesini de görebilmektedir” diyordu. Anafartalar Kahramanı, 6 Mayıs 1924 günü Yunus Nadi’ye mülakatında Anadolu’da zorunlu konaklamalarla 225 gün süren yaklaşık 2.800 kilometrelik yolculuğunun hikâyesini şu şekilde anlatacaktı:

... Hakikaten işe memleketin doğusundan, doğu sınırından başladım. Sonra daha batıya gitmek zaruretini hissettim. Nihayet Ankara da durdum ve memleket işlerini, milletin arzusu doğrultusunda sevk ve idare etmek için başka yere gitmeye lüzum hissetmedim. Türkiye’nin ve Türk milletinin ve Türk milleti menfaatlerinin emin müdafaası da ancak Ankara’dan olabileceği, hadiselerle sabit olmuştur. En müşkül şartlar içinde, en hazırlıklı olduğu an kaide en büyük darbelerin tersine çevrilebilmesinin en kuvvetli etkenleri arasında Ankara’nın coğrafi mevkii dahildir.

Ankara’nın tabu ve coğrafi mevkiine kıymet ilave edilen bir yön daha vardır. Ankaralılar en acı ve felaketli günlerde millet her tarafından muhtelif vasıtalarla zehirlenirken, Ankaralılar, memleket ve milletin hakiki kurtuluşuna yönelik teşebbüs hakkındaki iman ve itimatlarını bir an dahi sarsmamışlardır.

Ankara’ya ilk kabul olduğum gün, ben sadece bir vatandaş, milletin ferdi idim. Hiçbir sıfatım salâhiyetim ve unvanım yoktu. Böyle olmakla beraber, Ankara ve havalisi tamamen çocuklarıyla, kadınlarıyla, ihtiyarlarıyla beraber Ankara şehrinden Dikmen tepesine kadar bütün sahrayı doldurmuş ve beni karşılamıştır. İstasyondan hükümet dairesine kadar uzayan caddenin iki taradı eski Türk kıyafetine girmiş, bıçakları, tabancaları ellerinde Ankara  gençleriyle dolmuştu. Bu gençler ve onlarla beraber bütün halk ‘Vatanı ve milleti düşmandan kurtarmak için hepimiz ölmeye hazırız, emrinizi bekliyoruz’ diye bağırıyorlardı.

Hikmet Özdemir, sizi Mustafa Kemal’le 225 günlük yolculuğa çıkarıyor. Yolunuz açık olsun....