Hüseyin Aygün, CHP’nin Tunceli milletvekiliydi. Ovacık İlçesi’nden saat 17.00 civarında Tunceli’ye dönmek için yola çıktı. Otomobili Kadir Merkit kullanıyordu. Otomobilin ön koltuğunda Hüseyin Aygün, arkada danışmanı Deniz Tunç oturuyordu. Virajın keskin, hızın ancak 30 kilometre olduğu noktada yolun tam ortasında sivil giyimli, ellerinde uzun namlulu silahlı iki kişi belirdi. Aracın durmasını işaret ediyorlardı.

Yapacak bir şey yoktu. Durdular. Durduranlardan birisi silahını, nişan alır vaziyette tutarken, diğeri kendilerinin PKK’lı olduğunu, alınan karar uyarınca bir süre misafir edeceklerini söyledi. Aygün, böyle bir şeyin olamayacağını, yaptıklarının yanlış olduğunu, kendileriyle gelmeyeceğini söyledi. Konuşan kişi, “Sizi götürmekle görevliyiz” deyince Aygün sert çıktı, “Sizinle gelmiyorum. O halde çekip vurun” diye bağırdı.

“DURUN, KAFANIZA SIKARIZ”

Bu sözler üzerine milletvekili Aygün, direksiyonda bulunan Kadir Merkit’e, “Hadi gidiyoruz” dedi ve Kadir de, aracı hareket ettirmeye başladı. İşte o an büyük bir gerilim yaşandı. İki terörist de birden silahlarıyla milletvekilini ve Kadir’i hedef aldı, “Durun yoksa kafanıza sıkarız” diye bağırdılar. 10 metre bile gidemeden aracı durdurdular. Bu kez silahlılardan birisi, Kürt sorununa karşı kamuoyu oluşturmak amacıyla kendilerini götüreceklerini söyledi. Bu konuşmalar 18-20 dakika sürdü. Değişen bir şey yoktu.

Milletvekili gitmeyeceğini, yaptıklarının yanlış olduğunu anlatıyordu. Teröristin biri, “Askerler geliyor. Gitmek zorundayız. Aksi halde çatışma çıkar, yanınızda bulunan bu arkadaşlar da zarar görür” dedi. Aygün, yanında bulunan iki kişinin durumunu dikkate aldı ve onların serbest bırakılması koşuluyla gitmeyi kabul etti.

“SİYASETE FEDA ETMEYİN”

Terör örgütünün elinde rehine olmanın ne demek olduğunu Hüseyin Aygün biliyor. 48 saat örgütün elinde kalan, örgüt başlarından Bahoz Erdal’ın talimatıyla bırakılan Hüseyin Aygün, rehin alınan vatandaşlarımız konusunda, bu olayı yaşamış birisi olarak alabildiğine duyarlı.

Örgütün elinde bir ara 24 kişinin rehine olduğu gündeme gelmişti. Bu konudaki soru önergelerine cevap verilmedi. Örneğin 13 polis ve askerin dışında da isimleri geçen başka kişiler vardı. Örgütün elinde kaç kişinin rehin tutulduğunu bilmiyoruz. CHP eski Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, kuşkusuz bazı bilgilere ulaşmış olacak ki bu konuda şunları söylüyor:

“13 şehit sonrası toplum ve parlamentoda yüksek bir duyarlılık oluştu. Hâlâ PKK’nın elinde olan üst düzey kamu görevlileri var. Bunlar için biz kendi çapımızda çaba harcamaya devam ediyoruz. Yaşamını kaybedenler için yapacak bir şey ne yazık ki kalmadı. Ama, dağda veya Kuzey Irak’ta tutulan kişilerin yaşamını kurtarabiliriz. Devlet, partiler, parlamentonun yapacağı şeyler bitmedi. İnsan hayatı siyasete feda edilemez. Herkes üstüne düşen siyasi/insani görevi yapmalıdır.Devletin, toplumun dikkatine.”

ÖLÜMLE BURUN BURUNA

Hüseyin Aygün, aydın kimliğiyle vatandaşlarımızın kurtarılması için elinden gelen çabayı gösteriyor. Şehit edilen 13 yurttaşımızın dışında ismen bildiği bazı kamu görevlilerinin örgütün elinde olduğunu kaydeden Aygün’e, “Rehinelikte yaşananları” sorduğumda şunları anlattı:

“Bu kamu görevlilerinin kurtarılması için bazı girişimlerde bulundum. Hepsi adres olarak örgütü gösterdi. Gara operasyonu başladığında, bazı görevlilerin farklı yerlerde olduğu anlaşılıyor. Örgütün elinde olunca can güvenliğiniz tamamen risk altındadır. Dağ başında, ormanın içinde, mağarada, sığınakta tutuluyorsunuz. Hem tutan, hem tutulan risk altında oluyor. Açıkçası her an ölümle burun burunasınız. Örgütün kaçırdığı kişilerin bir an önce serbest kalması için herkesin üzerine düşeni yapması gerekir.”

Devlet, önceki olaylarda olduğu gibi kuşkusuz, bölücü örgütün elinde tutulan vatandaşlarımızın kurtarılması için gerekeni yapıyordur. Ancak, bir operasyona geçilmesi de sabır, zaman istiyor. Siyasetin, bu nedenle özel operasyon ekiplerine “Ben şu gün müjde vereceğim” dememeli, vatandaşlarımızın can güvenliği siyasete feda edilmemeli.

Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın 8 ilkesi


Özel Kuvvetler Komutanlığı karargahının girişinde “Ülkem, bayrağım, onurum” yazılı olduğunu belirtmiştim. Koşullar ne olursa olsun, özel kuvvet personeli esaret kabul etmez. O karargahta, özel kuvvetlerin prensipleri şöyle sıralanıyor:

1-Bütün faaliyetlerde yasallık esastır.

2-Başarı için görevlere ve olaylara daima soğukkanlı ve pozitif yaklaşım esastır.

3-Her zaman çözüm ve sonuç odaklı çalışma esastır.

4-Nitelikli, yetişmiş, özgüveni tam ve vazife için adanmış insan gücü her şeyden daha önemlidir.

5-Değişik coğrafya, durum ve şartlara göre yüksek durumsal farkındalığa dayalı bireysel ve kurumsal güvenlik anlayışı esastır.

6-Her türlü ortamda adalet, merhamet, karşılıklı güven, itimat, saygı, kalben bağlılık ve birbiri için canını veren birliktelik oluşturmak herkesin temel görevidir.

7-Kural hatası, kan gözyaşı ve başarısızlık demektir.

8-Durum ve şartlar ne olursa olsun teslim ve esarete düşmek düşünülemez, şahadet esastır.