Sedat Peker, kişilerle, şir­ketlerle ilgili söyleyeceklerini söylüyor. Ama ba­zıları bunları hiç üzerine almama niyetinde. Sezgin Baran Korkmaz (SBK) Holding’in, 45 milyon dolar alacağının silinmesi için İçişleri Ba­kanlığı’na 4 Aralık 2020 tarihinde çağrıldığı, Kork­maz’ın ise bu görüşmenin hemen ardından 5 Aralık’ta yurtdışına çıktığı Peker tarafından öne sürüldü. Tartışmanın odağında olan Korkmaz’ın, şu aşamada Türkiye’ye döneceğini de sanmıyorum.

Holding sahibinin önemli bilgilere sahip olduğu, daha ilk anda yayılan bilgilerle de ortaya çıkıyor. SBK Holdin­gin lüks binası, lüks otomo­billeri, uçağı da bulunuyor. Holdinge bağlı işyerlerinde yakın döneme kadar 4 bin 500 kişi çalışıyordu. Holding binasını kullanan­lar arasında bir siyasetçinin bulunduğu gündeme geldi. Hemen belirtelim ki o kişi eski milletvekili ya da halen milletvekili olan kişi değil. Konuyu araştırdığımızda, holdingin ofisini kullanan kişinin halen Cumhur­başkanlığı’nda danışman olarak görev yaptığını öğre­niyoruz.

CEVAPLANMASI GEREKEN SORU

SBK holding hakkında açılan “Suç gelirinin aklan­ması” dosyası incelendiğin­de cevaplandırılması gere­ken iki önemli soru çıkıyor.

1-Dava dosyasında bir­birinden farklı iki ayrı Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporu bulunu­yor. MASAK tarafından, 5 Kasım 2020 tarihinde Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilen yazıda “Suça rastlanmadığı, kara paranın aklanması, suç gelirinin aklaması yok” deniliyor. Mahkeme, MASAK’ın bu yazısı üzerine, Sezgin Baran Korkmaz’ın yurtdışı­na çıkış yasağını kaldırdığı anlaşılıyor.

2- MASAK tarafından SBK Holding’le ilgili olarak C. Savcılığı’na 27 Ara­lık 2020 tarihinde ikinci raporu gönderiyor. Birinci raporla taban tabana zıt rapor düzenlendiği anla­şılıyor. Önceki raporunda kara paranın aklanması diye bir durumun olmadı­ğı belirtilmesine rağmen, yaklaşık 1,5 ay sonra ha­zırlanan raporda ise “Suç gelirinin aklanması var” deniliyor. Gelen bu rapor üzerine Cumhuriyet Savcı­lığı yeniden SBK Holding ile ilgili operasyon kararı veriyor.

KARAPARA OPERASYONU

İşte burada açıklığa ka­vuşması gereken şu: 1,5 ay içinde MASAK’ın raporu nasıl değişti? Birinci rapor ile ikinci rapor arasında bu zıtlık neden?

MASAK’ın 27 Aralık 2020 tarihli raporu C.Sav­cılığı’na ulaşınca, 28 Ara­lık’ta da operasyon başlıyor. O tarihte, Sezgin Baran Korkmaz yurtdışındaydı. Türkiye’nin en büyük kara para aklama operasyonu­nun başladığı televizyonla­rın ilk haberi olmuştu.

MASAK, kişi ve firmalarla ilgili her türlü para hare­ketini izliyor ve istenilen bilgilere da hemen ulaşıyor. MASAK ilk raporunda, “Kara para aklaması yok­tur” diyor ve mahkemede, buna göre karar veriyor. Peki, 1,5 ay içinde ne de­ğişti? İşte bunun da açıklığa kavuşması gerekiyor.

Denktaş’ın, gazeteci cinayetiyle ilgili yazısı


Gazeteci-yazar Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 tarihinde öldürülmüştü. Bugüne kadar cinayetin failleri bulunamadı. Sedat Peker’in açıklamalarından sonra bu konuda yeniden araştırmalar başladı, Ağa­bey Atilla Peker’in ifadesi alındı. İfadesinde, Korkut Eken’le daha önce Adalı’nın öldürülmesi için KKTC’ye gittiklerini, ancak eylemi gerçekleştiremeden dön­düklerini belirtmişti. Eken ise gidiş amaçlarının Adalı değil, Lefke’deki PKK’lılarla ilgili olduğunu söylemişti.

SÖZCÜ, tarihi bir belgeye ulaştı. KKTC Cumhurbaş­kanlığı döneminde Rauf Denktaş, Polis Genel Müdü­rü Atilla Sav’a 26 Ağustos 1996’da, soruşturulması ve dava dosyasında bulunması gereken bir konuyu şöyle aktarıyor:

“Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili 24 Ağustos 1996 tarihli Ortam gazetesinde yayınlanan ekteki iddia, Adalı cinayetine yeni bir boyut getirmektedir. Kutlu Adalı’nın, İngiliz profesör tarafından şahit olarak Avrupa Mahkemesi’ne çağrıldığını veya çağrılacağı­nı Türk halkı arasında bilen yoktur.

AYNI OYUN

Şimdi öğreniyoruz, ne maksatla çağrılıyordu, vereceği şahadet ne den­li etkiliydi, bilen yok! O halde Kutlu’yu şahit olarak gösterip, (etkili bir şey söy­lemeyeceğini bilen kişiler) onu bu safhada öldürtmek suretiyle İngiliz profesörün eline güçlü bir argüman vermek istemiş olabilirler. Aynı oyunu 1962’lerde iki avukatı şahit olarak gösterip vurdurtmak suretiyle oyna­mışlardı. Eşinden ve çocuk­larından bu konuda (Yani, Kutlu’nun şahitlik yapacağı konusunda) bilgileri olup olmadığını, bunu başka kimlerin bildiğini öğrenmek­te yarar vardır. Hiç olmazsa tahkikat dosyasında bu yön de araştırılmış olsun. Bilgile­rinizi ve gereğini rica eder, saygılar sunarım.”

Bu konuyu, dönemin Gü­venlik Kuvvetleri Komutanı emekli Tümgeneral Hasan Peker Günal’a sordum. Cumhurbaşkanı Denktaş’ı ziyaret ettiğini, Polis Genel Müdürü Atilla Sav’a geç­mişte yaşanan bazı olayları da bildireceğini söylediğini belirtti. Günal “Sav, çok gayretli bir genel müdürdü. Ancak tahsil durumu da dikkate alınarak kendisinin görevden alınmasını öner­miştim. Üçlü kararnameyle görevden alındı. Kendisine onuruna yakışır bir tören düzenlemiştik” dedi.