Türkiye, haftalardır çıkar amaçlı organize suç örgütleri-siyaset ilişkisini konuşuyor. İçişleri Bakanlığı tarafından Sedat Peker’e, bakana yakın bazı gazetecilere, iş insanlarına koruma verilmesini, araçlarına çakar takılmasını konuşurken, araya bir de “10 milyon Euro iş bağlama” iddiası, 45 milyon dolar alacağın silinmesi iddiaları girdi.

Eğer gündeme getirilen bu iddialar yalan olsaydı İçişleri Bakanı yeri göğü inletir, bunu yazanların, söyleyenlerin nasıl “Namussuzca” hareket ettiğini, olayları “saygısız gazetecilerin” nasıl çarptırdığını söylerdi. Yıllardır izlediğim İçişleri Bakanlığı’nda ilk kez bakanın, gazetecilere hakaret ettiğine de tanık olduğumu belirtmiş olayım.

SORUŞTURMA YOK AMA...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Bu ülkenin mert ve vatansever savcılarına” sosyal medya üzerinden seslendi ve mafya-siyaset ilişkisinin aydınlatılması için göreve davet etti. CHP lideri, “İlk sorunun da 10 milyon Euro’nun, Ankara’da kimin için istendiği” olması gerektiğini söyledi.

Son olaylarla ilgili olarak Cumhuriyet savcıları mafya-siyaset başta olmak üzere ortaya dökülen kirliliklerle ilgili soruşturma açmadı ama bu açılmayacağı anlamına gelmemeli. Olayların geçtiği il ya da ilçelerin Cumhuriyet savcıları biliniz ki bu konularda bilgi ve belgelere, yayınlara karşı ilgisiz değil. Bunlar derlenip, toparlanıyor. Yani olaya savcıların tamamen kayıtsız kaldığını kimse düşünmesin.

Önce şunu belirtelim, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, eleştirilere saygılı, işini sessizce yapan, yargı önündeki engelleri aşmak için çabalayan bir isim. Bakanın, Cumhuriyet savcısına, “Şu olayla ilgili soruşturma başlatın” deme yetkisi yok. Geçmişte Adalet Bakanı’nın böyle bir yetkisi varken 2005 yılında düzenlenen CMK’dan bu yetki çıkarıldı.

GÖREVLİ VE YETKİLİ OLACAK

Sıkça şu soruluyor: Cumhuriyet savcıları niçin harekete geçmiyor? Ülkemizde 6 bin 873 Cumhuriyet savcısı görev yapıyor. Bir Cumhuriyet savcısının harekete geçebilmesi için öncelikle görevli ve yetkili olması gerekir. İddia konularının geçtiği yerler Ankara, İstanbul olduğuna göre bu durumda  iki ilin başsavcılıkları soruşturma emri verecek. Yoksa, Yozgat’ta, Çorum’da, Batman’da görevli savcının soruşturma başlatma gibi bir yetkisi yok.

Milletvekili, eski ya da halen görevde olan bakanlarla ilgili “Bakanlık dönemi”ni kapsayan suç iddiası varsa bunun için fezleke hazırlama görevi 2017 yılında yapılan yasal düzenlemeyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenterler Bürosu’na verildi.

Gündemde, Sezgin Baran Korkmaz ile televizyon spiker ve programcısı Veyis Ateş arasında Ankara’da yapıldığı belirtilen telefon konuşması, Korkmaz’ın bakanlık makamında yaptığı öne sürülen konuşmaları Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın görev alanına giriyor. Savcılık ses, kamera, banka hesapları ve para hareketleri kayıtlarını isteyebilir. Konunun içinde bakan varsa, dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM Başkanlığı’na fezleke gönderilebilir.

YAPI BOZULDU

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) Adalet Bakanı ve müsteşarıyla birlikte 7 üyesi vardı. Üç üye Yargıtay, iki üye Danıştay’dan seçimle belirleniyor, Cumhurbaşkanı da belirlenen ve önüne gelen adaylar arasından HSYK üyesini atıyordu, çoğunun emeklilik yaşı da yaklaştığı için kimseye minnet etmiyorlardı. Anayasa değişikliğinden sonra ise kısa adı HSK olan kurulun yapısı da, üye seçimi de değişti ve daha çok iktidara bağımlı hale geldi.

Başsavcıları da HSK atıyor. İşte o atanan başsavcıların kendilerini güvencede görmeden soruşturma emri vermesi de zor. O yüzden asıl sorun HSK’nın yapısından kaynaklanıyor. Sonuçta, Ankara ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıkları talimat vermeden, bu illerde herhangi bir savcının kendiliğinden soruşturma başlatması beklenmemeli. Ama o talimat gelecekmiş gibi hazırlık yapan savcıların da olduğunu biliniz.

Onca iddia, günlerdir konuşulmasına rağmen savcılığın “Soruşturma başlatmaması” kaygı yaratıyor.

Öğretmenin sesine kulak verin


Milli Eğitim Bakanlığı, Nisan ayında okullara gönderdiği yazıda; gerek yüz yüze, gerekse uzaktan eğitim derslerine hiç bir öğrenci katılmazsa öğretmenin ek ders görevini tamamlamayacağını varsayarak ek ders ücreti ödenmeyeceğini bildirmişti.

Bu durum öğretmenleri mağdur etti. Yüz yüze eğitimde öğretmenler okula gelip sınıfta derse giriyor, öğrencilerin gelmesini bekliyordu. Uzaktan eğitim yoluyla ders veriyorsa EBA’yı girip yine öğrencinin derse katılımını bekliyor.

Uygulama kadrolu öğretmeni mağdur ediyor ve haksızlığa yol açıyor. Asıl büyük haksızlığa ise asgari ücretten bile az ücret alan ve ek dersten başka geliri olmayan ücretli öğretmenler uğruyor. Onlar; yüz yüze ve uzaktan eğitimde öğrenciler okula gelmezse, EBA’ya girmezse hiç ücret alamıyor.

Öğretmenler “Bu haksızlığın giderilmesi veya düzeltilmesini” bakanlık yetkililerinden istiyor, bekliyor.