Fenerbahçe, Trabzon’a öyle bir gitti ki, kadro dışı kalan futbolcu mu dersin, alınan yenilgiler mi dersin, kötü futbolun getirdiği baskı mı dersin, olumsuz her şey vardı.

Bu maç 3 puandan fazlası anlamına geliyordu. Açıkçası sahaya çıkan ilk 11 herkesi tedirgin etti. Abdullah Avcı da kadroyu erkenden öğrendikleri için önlemlerini aldığını belirtince maçtan önce endişe daha da arttı. Ancak yiğidi öldürelim hakkını verelim. Erol Bulut'u haftalardır herkes eleştiriyor, bu eleştirilerin birçoğu haklı da. Ancak bu maça takımını hem mental hem de taktik olarak çok iyi hazırlamış. Fenerbahçe sahaya öyle bir çıktı ki özellikle ilk yarı sezonun en iyi ve en disiplinli futbolunu ortaya koydu.

İlk yarı kaçan pozisyonlar golle sonuçlansa daha farklı bir sonuç da olabilirdi. İkinci yarı maçı almak için ve gol geldikten sonra üstünlüğü korumak adına da Erol Bulut çok doğru hamleler yaptı. Sonuç olarak Pelkas'ın muhteşem golüyle gelen galibiyet 3 puandan çok fazlasıydı.

“EROL BULUT’LA TRABZON’A GİTMEYELİM”


Camiaya çok çok yakın Fenerbahçeli bir iş adamı, aynı zamanda da Başkan Ali Koç'un yakın bir arkadaşı, kendisine “Erol Bulut'la Trabzon'a gitmeyelim” önerisinde bulundu. Başkan Ali Koç, bu öneriye rağmen hocasının arkasında dimdik durdu ve alınan galibiyet ile iyi futbol da bu öneriyi getirenlere en büyük cevap oldu. Erol Bulut çıkardığı kadro ve Trabzon'a götürdüğü takımla hatta maç içinde yaptığı değişikliklerle net bir şekilde ‘Bu takımın patronu benim' dedi. Kalan 14 maçta Erol Bulut'un aynı bu karşılaşmada olduğu gibi sadece sahaya odaklanması lazım. Saha dışı olayları yönetime bırakması gerekir. Erol hocanın sadece sahaya konsantre olmasıyla bu futbolun devamı da gelir.

Pelkas ve Szalai'ye de ayrı parantez açmak lazım. Geldikleri andan beri takımı sahiplenişleri, ne görev verilirse harfiyen yapmaları ve 40 yıllık Fenerbahçeli gibi oynamaları takdire şayan. Bu iki ismi daha çok överiz.

BAŞTA SAMATTA OLMAK ÜZERE…


Samatta transferi için sorumluluk alan Emre Belözoğlu'nu nasıl yaptığı iyi transferler için övüyorsak, bu transfer için de eleştirmeden geçemem. ‘Sezonda 30 gol atacak.' dediği santrfor, altı pas içinden topu ağlara yollayamıyor. Sezonun en maliyetli transferinin kaçırdığı o gol az kalsın takımının puan kaybetmesine neden oluyordu. Alınan santrforların maaşları ve bonservisleri yıllık 12-13 milyon Euro… Rakiplerin golcüleri, daha düşük maliyetlerle leblebi gibi gol atarken, Fenerbahçe'nin başta Samatta olmak üzere santrforları gol kaçırma yarışına giriyor. Şampiyonu genelde atanın belirlediği ligde umarım Emre Belözoğlu ve ekibi sezon sonu “ah, vah” demez.