Bir kanal gemi geçişi için yapılır, Kanal İstanbul’dan gemiler geçemez!...

Bu önerme; Kanal İstanbul projesinde gemi mühendisliğinin yok sayıldığını söyleyen Altınbaş Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yüksek Mühendis Aydın Şalcı’ya ait...

★★★

Prof. Dr. Şalcı emekli olduğu İTÜ Denizcilik Fakültesi’nin Ar-Ge havuzunda Atatürk Barajı simülasyonu yapıldığı örneğini veriyor.

Bir armatörün çıkıp da, gemimi buradan geçiririm demesini bekliyorum” diyor!

Şalcı’nın bana ilettiği gemi analiz raporu oldukça kapsamlı ve teknik bilgiler içeriyor; konunun uzmanları İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yayınlarından ayrıntılara hakim olabilirler...

★★★

Şalcı, “Haziran 2020 (1.baskı) ve Ağustos 2020’de (2.baskı) İBB Yayınları’ndan çıkan, “Kanal İstanbul Çok Disiplinli Bilimsel Değerlendirme Raporu” adlı 500 sayfalık kitabın ilk bölümünün yazarı olarak, bu kanaldan geçeceği ileri sürülen gemilerin tüm hesaplamalarını yapıp, sonuçlarını verdim. Bu hesaplamaların hiçbiri ÇED Raporu’nda mevcut değildir. Gerçek ÇED budur” diyor.

★★★

Bu kitapta; ODTÜ, İTÜ, Hacettepe gibi Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden Prof. Dr. Derin Orhon, Prof. Dr. Seval Sözen, Prof. Dr. Doğanay Tolunay ve Prof. Dr. Naci Görür’ün de aralarında olduğu 29 akademisyenin ve 3 klavuz kaptanının; Kanal İstanbul projesini; depremsellik, su kaynakları, ağaç varlığı, iklimsel etkiler ve gemi mühendisliği penceleri de dahil olmak üzere 20 farklı disiplinde ele alan araştırmalarına yer verildi.

★★★

Gazeteci-yazar Mehmet Ali Güller’in, “Kanal İstanbul: Nato’ya Karadeniz yolu” başlıklı yazısı, Nato’ya 2004 yılında üye olan Romanya ve Bulgaristan’a ilaveten, Amerikan yanlısı yönetimlerin iş başına geldiği Ukrayna ve Gürcistan’a da Nato üyeliği kapısının açılmasına dikkat çekmişti.

★★★

Türkiye ile birlikte Karadeniz’e kıyıdaş 3 ülkenin Nato üyesi olması, bölgede Amerikan-Rus güç dengesinde “kırılganlığı” artırıyor.

Bununla da kalmıyor, “Montrö Türk Boğazları Sözleşmesi”nin delinmesine fırsat veriyor.

Bu konuya en iyi örneği Türkiye’yi BM’de savunan dönemin büyükelçisi Mithat Rende anlatıyor.

★★★

Rusya, 1994 yılında İstanbul Boğazı’nda yaşanan bir gemi kazası sonrasında Türkiye’nin“deniz trafiği düzenleme yönetmeliğinde yaptığı değişikliğin” Montrö’ye aykırı olduğunu iddia etmiş ve BM Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne (IMO) başvurmuştu.

Asıl neden bu muydu? Hayır...

O tarihte Rusya, Amerikan destekli Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hatları’nın yatırımını engellemek istiyordu.

Rende “3 yıl süren müzakerelerden sonra tezimiz kabul edildi” diyor.

★★★

Kanal İstanbul’un Montrö’ye bağlılığının altını istediğiniz kadar çizin; Amerika Karadeniz’e çıkmak için fırsat kolluyor... ABD Irak’ı, uyduruk olduğunu sonradan kabul ettiği Saddam’ın nükleer silahlanma kapasitesi yarattığı bahanesiyle işgal etmemiş miydi?

ABD’nin “Sorry” demekte zorlanmayan bir ülke olduğunu dünya alem biliyor.

Karadeniz’de muhtemel bir “Sorry”; İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Marmara Denizi ve Ege adalarında Türkiye’nin egemenlik haklarına müdahale anlamına gelir.

★★★

Şalcı, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği Bölümü mezunu öğrencilerinden Güller’in de dikkat çektiği Çanakkale Boğazı’nı bypass eden “Çanakkale Kanal” projesini aktarıyor:

“Ulaştırma Bakanlığı’nın 2019 yılında hazırladığı ÇED Raporu’nun 1426. sayfasında (6. bölümünün 155. sayfasında) Zincirbozan-Gelibolu mevkiinden Saros Körfezi’ne kanal açılması öneriliyor.”

★★★

Ege’den Marmara Denizi’ne girecek bir geminin Karadeniz’e geçişinde “kapasite” yönünden Çanakkale Boğazı’nın yetersizliği söz konusu olmadığı düşünüldüğünde, askeri amaçları dışlamak mümkün değil.

11 Nisan tarihli yazımda Saros Körfezi’nde yapımına başlanan “Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Terminali (FSRU) ve Kara Boru Hattı, Taşıma ve Yükleme Projesi”nin Katar ile ilişkilendirildiğine değinmiştim.