Montrö’yü ortadan kaldırmak Boğazlardaki Türk kilidini kırmak ve Boğazları savunmasız bırakmak demektir.

Meclis Başkanı Mustafa Şentop, geçen hafta katıldığı bir televizyon programında, “Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi’nden kararname ile çekildiği gibi Montrö’den de çekilebilir’’ dedi. Mustafa Şentop, farkında değil (!) ama Atatürk Türkiye’si, 162 yıl devam eden “Boğazlar Sorunu”nu, 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ulusal çıkarlara uygun olarak çözdü. Boğazlar, 85 yıldır Türkiye’nin egemenliği altında. Bugün Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni tartışmaya açmak, Türkiye’nin karşısına ikinci bir “Boğazlar Sorunu” çıkaracaktır. Montrö düzeninin yıkılmasıyla Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki 85 yıllık “tam egemenliği” de sona erecektir.

Kurun, 21 Temmuz 1936


SEVR’DEN LOZAN’A BOĞAZLAR

30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması’nda Boğazların yabancı devlet gemilerine açılması ve İtilaf Devletleri’nin hâkimiyetine girmesi öngörüldü. (Md.1).

10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Antlaşması’na göre (Md. 37-61) Boğazlar ile Marmara Denizi, gerek barış, gerek savaş zamanında tüm devletlerin ticaret ve savaş gemileriyle sivil ve askeri uçaklarına açık tutulacaktı. Ayrıca Boğazlar Bölgesi’nin yönetimi çok geniş yetkili bir Boğazlar Komisyonu’na devredilecekti. (Md. 38, 39, 61). Türkiye’nin üye olmayacağı bu komisyonun kendine özgü bir sancağı, bütçesi, teşkilatı, özel polis gücü olacaktı. (Md. 42, 48) Boğazlar Bölgesi silahsızlandırılacaktı. Böylece, İstanbul’u da içine alan Boğazlar Bölgesi Türkiye’nin elinden çıkarak fiilen bir İngiliz, Fransız ve İtalyan özerk bölgesi olacaktı. (1)

24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması’na ek Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ne göre Boğazların yönetimi, başkanı Türk olan bir Boğazlar Komisyonu’na bırakıldı. (Md. 10) Sevr’de Boğazlar Komisyonu’na verilen geniş yetkiler Lozan’da kaldırıldı. Boğazlar bölgesinde, barış ve savaş zamanında, ticaret gemileri, savaş gemileri ve uçaklar için geçiş serbestliği kabul edildi. (Md. 1 ve 2, Ek/1) Ancak barışta, Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin savaş gemilerine tonaj sınırı konuldu. (Md. 2, Ek /2) Geçiş güvenliğinin sağlanması için Boğazların her iki kıyısında 20 km. uzaklıktan geçen çizgiye kadar asker bulundurmak yasaklandı. Askersizleştirilen Boğazlarda Türkiye’nin güvenliği Milletler Cemiyeti’nin garantisi altına alındı. (Md. 18). (2)

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin İmzalanması (1936)


Lozan Anlaşması ile İstanbul ve Boğazlar düşmandan temizlendi. Ancak, Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin Türkiye için iki olumsuz yönü vardı: Birincisi, Boğazlar askerden arındırıldığı için Türkiye Boğazlarda asker bulunduramıyordu. İkincisi, bir Boğazlar Komisyonu kurulmuştu.

Montrö Sözleşmesi sonrası Türk ordusu hemen Boğazlara girdi. (Cumhuriyet, 22 Temmuz 1936.)


Atatürk, ilk fırsatta Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ni değiştirmek istiyordu. 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile bunu başardı. Atatürk, “Lozan’ın Montrö’de taçlandığını” söyleyecekti. (3)

1930’ların başında Atatürk Türkiye’si, Mussolini İtalya’sının Doğu Akdeniz ve Balkanlardaki saldırgan politikalarını yakından takip ediyordu. Türkiye, 1933’te Londra Silahsızlanma Konferansı’nda ve 1935’te Milletler Cemiyeti Genel Kurulu’nda Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesini talep etti.

1935’te İtalya’nın Habeşistan’a saldırması ve 12 Ada’yı silahlandırmaya başlaması, Almanya’nın Ren bölgesine asker çıkarması ve Lokarno Güvenlik Antlaşmalarına son vermesi Türkiye’ye aradığı fırsatı verdi. Atatürk, “Avrupa’nın durumu böyle bir girişim için elverişlidir. Bu işi kesinlikle başaracağız” diyerek harekete geçti.

Türkiye,  11 Nisan 1936’da Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin imzacı ülkelerine birer muhtıra vererek yeni bir Boğazlar rejimi belirlemek için konferans toplanmasını istedi. Konferans 22 Haziran 1936’da İsviçre’nin Montreux şehrinde toplandı. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras başkanlığında 11 kişiden oluşan Türk temsilciler kurulu 17 Haziran 1936’da İsviçre’ye hareket etti. (4)

20 Temmuz 1936’da İngiltere, Fransa, Japonya, Sovyetler Birliği, Romanya, Yugoslavya, Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye, toplam 29 madde,  4 ek ve bir de protokolden oluşan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni imzaladılar. (5)

Sözleşme gereği Türk ordusu, 21 Temmuz 1936’da Boğazlar bölgesine girdi. TBMM, 31 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni teşekkürle ve oy birliğiyle 3056 sayılı kanunla kabul edip onayladı. (6)

Böylece 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan beri tam 162 yıl devam eden “Boğazlar Sorunu”, 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ulusal çıkarlara uygun olarak çözüldü.

Türkiye’nin Montrö Coşkusu: Lozan ve Montrö Günleri


Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin onaylandığı meclis görüşmelerinde birçok milletvekili Montrö’yü ve Atatürk’ü övücü konuşmalar yaptı. Cumhurbaşkanı Atatürk’e, Başbakan İsmet İnönü’ye ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’a teşekkür edildi. Daha sonra Isparta Milletvekili İbrahim Demiralay’ın kabul edilen önergesi gereğince Çanakkale şehitlerine 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Denizli Milletvekili Mazhar Müfit Kansu’nun teklifi kabul edilerek meclisin Atatürk’e saygı ve teşekkürlerini sunmak üzere 7 kişi seçildi. Sonra 4 milletvekilinin “bütün şehitliklere çelenk konulması” isteyen önergesi okundu. Ayrıca Kocaeli Milletvekili Süreyya Yiğit’in, Montrö’nün konuşulduğu meclis görüşme tutanaklarının bastırılıp köylere kadar dağıtılmasını isteyen önergesi kabul edildi. (7) 10 Ağustos 1936 tarihli ve Cumhurbaşkanı Atatürk imzalı bir kararnameyle meclisteki Montrö Boğazlar Sözleşmesi görüşmelerini içeren meclis tutanaklarının basılıp köylere kadar dağıtılması için 2500 lira harcanması onaylandı. (8)

Montrö Zaferinin mimarları, Atatürk, İnönü ve Tevfik Rüştü Aras. (Ulus, 21 Temmuz 1936.)


1940’larada 24 Temmuzlar “Lozan ve Montrö Günleri” olarak kutlandı. Her yıl Lozan ve Montrö Günlerinde Halkevlerinde özel programlar yapıldı. (9)

Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’nda Boğazları savaşan taraflara kapatmasında Montrö Boğazlar Sözleşmesi etkili oldu. Bu nedenledir ki, savaş sonrasında CHP, 7 Temmuz 1945’te Halkevlerine gönderdiği bir genelgeyle 24 Temmuz’da “Lozan ve Montrö Günlerinin” coşkuyla kutlanmasına devam edilmesini istedi. (10)

Türkiye’nin Montrö Kazanımları


Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye’nin Boğazlarda elde ettiği önemli kazanımlar şunlardır:

Sözleşmedeki hükümleri uygulayan ve denetleyen taraf Türkiye’dir. (Md. 24).

Karadeniz’e kıyısı bulunmayan devletlerin denizaltıları ve uçak gemileri Boğazlardan geçemeyecektir. (Md. 10/3, 11, 12, 14 ve Ek-II par. B). Karadeniz’e kıyısı bulunan devletler, Karadeniz dışında yaptırdıkları veya satın aldıkları denizaltıları Türkiye’ye zamanında haber verirlerse Boğazlardan geçirebileceklerdir. Denizaltılar Boğazlardan birer birer, gündüz ve su üzerinden geçecektir. (Md. 12)

Barış zamanlarında savaş gemileri Boğazlardan geçebilmek için 8 gün içinde Türk Hükümeti’ne bildirim yapmak zorundadır. Bu bildirimde gemilerin gidecekleri yer, adları, türleri ve sayıları, gidiş dönüşte taşıdıkları yükler bildirilecektir. Boğazlardan geçiş 5 gün içinde olacaktır. Daha fazla Boğazlarda kalmak yasaktır. Geçiş sırasında donanma komutanı, Boğaz girişindeki bir işaret istasyonuna emrindeki kuvvetin açık ve seçik bileşimini bildirecektir. (Md. 13, 16)

Barış zamanlarında Boğazlarda transit olarak bulunabilecek tüm yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek tonaj toplamı 15 bin tonu geçmeyecektir. Söz konusu kuvvetler 9 gemiden çok olmayacaktır. (Md. 14)

Karadeniz’e kıyısı bulunmayan devletlerin barış zamanında Karadeniz’de bulunduracakları savaş gemilerinin tonajı 45 bin tonu aşmayacak ve bu gemiler 21 günden fazla Karadeniz’de kalmayacaktır. (Md.18)

Savaş zamanlarında
savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi yasaktır. (Md. 19)

Savaş zamanlarında Türkiye savaşan ülke durumundaysa veya bir savaş tehdidiyle karşı karşıyaysa Boğazlardan savaş gemilerinin geçip geçmemesi tamamen Türkiye’nin kararına bağlıdır. (Md. 20, 21)

Sivil hava araçları Türkiye’ye 3 gün önce ön bildirim yaparak kendilerine gösterilen hava yollarını kullanacaklardır. (Md.23) Askeri uçakların Boğazlar üzerinden geçişine izin verip vermeme yetkisi Türkiye’ye bırakılmıştır.

Uluslararası Komisyon’un yetkileri Türkiye’ye geçmiştir. (Md.24)

Türkiye, Boğazlarda  yeniden asker bulundurabilecektir. (Protokol, 1,2)

Türkiye, Boğaz geçişlerinde “sağlık kontrolü”, “fenerler”, şamandıralar” ve “kurtarma hizmeti” için vergi ve harç alacaktır. (Geçiş ücretleri 2.5 Frank kuru üzerinden belirlenmiştir.) (Ek-1)

Bu özellikleriyle Montrö,  kelimenin tam anlamıyla, “Boğazlardaki Türk kilidi”dir. Montrö’yü ortadan kaldırmak Boğazlardaki Türk kilidini kırmak ve Boğazları savunmasız bırakmak anlamına gelir.

Montrö Ortadan Kalkarsa Neler Olur?


Montrö ile Türkiye Boğazlarda “mutlak egemenlik” kurmuştur. “Uluslararası Boğazların hiçbirinde, Montrö’de Türkiye’ye verilen nitelikte yetkiler hiçbir kıyı devletine verilmemiştir.” (11). Montrö ortadan kalkarsa Türkiye, Boğazlardaki “mutlak egemenliğini” kaybeder.

Montrö’nün ortadan kalkması Türkiye için ciddi bir milli güvenlik sorununa neden olacaktır. Çünkü herhangi bir sıcak veya soğuk savaş tehlikesi durumunda Türkiye, Boğazlara ve oradan Karadeniz’e girecek savaş gemilerini, uçak gemilerini, denizaltıları, savaş uçaklarını engelleyip kendi güvenliğini sağlayamayacaktır. (12) Büyük baskılar altında kalan Türkiye tarafsızlığını koruyamayacaktır. (13) Oysa II. Dünya Savaş’ında, Türkiye, Montrö sayesinde savaşan taraflara Boğazları kapatabilmiş ve savaş dışında kalabilmiştir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, “Karadeniz’e kıyısı olan ve olmayan ülkeler” ayrımı yapmış, “Karadeniz’e kıyısı olan ülkelere” bazı ayrıcalıklar tanırken, diğer ülkeleri sınırlamıştır. (14) Böylece Türkiye Montrö ile kendine kuzeybatıdan bir güvenlik kalkanı oluşturmuştur. Montrö ortadan kalkarsa işte bu güvenlik kalkanı da ortadan kalkacaktır.

Amerika’nın Aşamadığı Engel: Montrö Madde 18


Montrö, Karadeniz’e kıyısı olmayan İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya ve Amerika gibi emperyalist devletlere Karadeniz’in kapılarını kilitlemiştir.

  1. Dünya Savaşı sonrası Rusya, Montrö’yü değiştirmek istediğinde Amerika kendi çıkarları açısından Türkiye’nin yanında durdu, Montrö rejimini savundu. Ancak bugün itibarıyla Amerika Montrö’den rahatsızdır. Çünkü Montrö’nün 18. maddesi, Karadeniz’i Amerikan emperyalizmine de kapatmıştır.


Söz konusu maddeye göre Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin Karadeniz’deki savaş gemilerinin toplam tonajının, 30 bin tondan (zorunlu hallerde 45 bin tondan) fazla olmaması, bu ülkelerden herhangi birinin tonajının toplam tonajın üçte ikisini aşmaması, Karadeniz’e insani bir amaçla gönderilecek deniz kuvvetinin de 8 bin tonu geçmemesi, bu kuvvetlerin de Türk Hükümeti’nden izin alarak Karadeniz’e girebilmesi ve bu kuvvetlerin burada bulunmalarının amacı ne olursa olsun Karadeniz’de 21 günden çok kalamamaları Amerika’nın elini kolunu bağlamaktadır. (15)

Montrö’nün işte bu 18. maddesi nedeniyle Amerikan donanması, denizaltıları, uçak gemileri Karadeniz’e girememekte, girse de 21 günden fazla kalamamaktadır.

Hâlâ geçerli olan “uluslararası ana kurucu metinler” durumundaki Lozan’ı ve Montrö’yü tartışmaya açmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin “toprak bütünlüğünü” ve “bağımsızlığını” tartışmaya açmaktır. Montrö’yü ve Lozan’ı tartışmaya açarsanız Sevr’i kucağınızda bulursunuz. Hangi yurtsever böyle bir şey isteyebilir?

Kaynakça:

1) İbrahim Sadi Öztürk, Mondros, Sevr, Lozan Antlaşmaları, İstanbul, 2004, s. 45-55.
2) Sami Doğru, “Türk Boğazlarının Hukuki Statüsü”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.15, S. 2, 2013, İzmir, 2014, 143-152.
3) N. Ahmet Banoğlu, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, 2. bas, İstanbul, 1978, s. 644, 645.
4) Mahmut Goloğlu, Tek Partili Cumhuriyet, İstanbul, 2009, s. 203.
5) İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Antlaşmaları, C.1, 3. bas, Ankara, 2000,  s. 501-526.
6) Goloğlu, s. 205,207.
7) Goloğlu, s. 206,207.
8) BCA, 30-18-01-02-67-67-17, 10.08.1936.
9) BCA, 490-01-237-942-1, 29.07.1944.
10) BCA, 490-01-5-26-29, 7.07.1945.
11) Doğru, s. 164.
12) Hüseyin Tosun, “Montrö Boğazlar Sözleşmesi”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S.13, C.4, Ankara, 1994, s. 111, 112.
13) Tosun, s. 112.
14) Tosun, s. 111.
15) Soysal, s. 515,516.
Not: Bu yazımda, 30 Aralık 2019 tarihli “Boğazdaki Türk Kilidi: Montrö Sözleşmesi” başlıklı yazımı esas aldım.