İlk anayasamız Kanunı Esasi, 1914-1918 arasında 6 kez değiştirildi. Abdülhamit’ten İttihat ve Terakki’ye Osmanlı’yı yönetenler, anayasaya uymak yerine hep anayasayı kendilerine uydurmaya çalıştılar...


Yeni anayasayı “1921 Anayasası ruhuyla” hazırlamaktan söz edenlerin bilinçaltlarında aslında 1921 Anayasası’nın da gerisinde bir düzen yattığı anlaşılıyor. Bunun nasıl bir düzen olduğunu anlamak için ilk anayasamız “Kanunı Esasi”nin tarihini iyi bilmek gerekiyor. 1876’da ilan edilen Kanunı Esasi, hem ilan edilirken, hem daha sonradan yapılan değişikliklerle -1909 değişiklikleri hariç- iktidarı sınırlandıran değil, her iktidarın kendine uydurmaya çalıştığı bir meşruiyet aracı oldu.

ZORAKİ ANAYASA: KANUNI ESASİ

İlk anayasamız Kanunı Esasi, kanun gücünün üstünlüğüne ve anayasal devlet idealine inancın bir sonucu olmaktan çok, 19. yüzyılın iç ve dış olaylarının bir sonucuydu. Şöyle ki, anayasayı ilan edip meclisi açarak içeride “Osmanlıcılık” bilinciyle Müslüman-Hristiyan birlikteliğini sağlamak, dışarıda ise “anayasalı devlet” algısıyla -özellikle Rus yayılmasına karşı- dış destek bulmak amaçlanıyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymayacaktı.

1 Haziran 1876’da V. Murat padişah oldu. Bu sırada anayasa çalışmalarına da başlanmıştı. Mithat Paşa, Süleyman Paşa ve sürgünden dönen Namık Kemal, anayasa çalışmalarına katıldılar. Ancak Padişah V. Murat ve bazı önemli devlet adamları anayasaya karşıydı. 8 Haziran 1876’da toplanan meşveret meclisinde hükümet ve şura üyelerinin çoğu anayasaya karşı çıktılar. Sadrazam Rüştü Paşa’ya göre cahil halk, seçim hakkını kötüye kullanacaktı! Fetva Emini Halil Efendi ise “Devletin güvendikleri sizlersiniz... Anadolu’nun ve Rumeli’nin birtakım cahil Türklerini (Cehale-i Etrak) toplayıp da onlardan rey ve tedbir mi soracaksınız?” diyerek parlamento yerine bir “ilim heyeti” kurulmasını önerdi.

Bu sırada Padişah V. Murat’ın “delirdiği” söylendi. Mithat Paşa ve birkaç devlet adamı, İstanbul’da Tersane Konferansı’nın toplanmasına kadar anayasayı ilan etmek istiyorlardı. Zaman daralıyordu. Bu nedenle Mithat Paşa, V. Murat’ın iyileşmesini beklemeyerek Kanunı Esasi’yi ilan edip meclisi açacak bir padişah arayışına çıktı.

Kanunı Esasi (1876)

Abdülhamit Anayasası: “Hükümet-i Meşruta İçinde İstibdat”


Önce Mithat Paşa, 34 yaşlarındaki veliaht Abdülhamit’le gizli bir görüşme yaptı. Anayasayı ilan etmesi şartıyla kendisini padişah görmek istediklerini söyledi. Belli şartlarla anlaşıldı.

Sonra “delirdiği” gerekçesiyle V. Murat tahttan indirildi. Onun yerine 31 Ağustos 1876’da II. Abdülhamit padişah yapıldı.

II. Abdülhamit, kafasındaki siyasal düzene uygun bir anayasa hazırlatmak niyetindeydi. Celalettin Paşa’nın deyimiyle Abdülhamit, “hükümet-i meşruta içinde istibdat” yani bir “anayasalı mutlakiyetçilik” istiyordu. Abdülhamit’in meşrutiyetten anladığı, meclisin yetkilerini mümkün olduğunca azaltmaktı.

Mithat Paşa’ların hazırladığı anayasa tasarısı komisyonda budandı. Ayrıca tasarıya, padişaha, “polisçe şüphe edilen bir kişiyi yargılanmaksızın yurt dışına sürgün etme yetkisi” veren 113. madde eklendi. II. Abdülhamit, bu madde olmazsa anayasayı kabul etmeyeceğini söyledi.

II. Abdülhamit, 23 Aralık 1876’da Kanunı Esasi’yi imzaladı. 19 Mart 1877’de meclis açıldı. Böylece I. Meşrutiyet ilan edildi.

Aslında Kanunı Esasi gerçek bir anayasa olmaktan uzaktı. Bu anayasa her şeyden önce “halk iradesine” dayanmıyordu. Bu anayasanın kurduğu rejim her ne kadar “meşrutiyet” adını alsa da bu anayasa padişahı hiçbir “şarta” bağlamıyordu.

Mithat Paşa ve Namık Kemal


Kanunı Esasi’ye göre;

- Ayan Meclisi üyelerini padişah seçecekti. Bunların görevleri ömür boyuydu. (Md. 60)

- Kanun teklifinin mecliste görüşülmesi padişahın iznine bağlıydı. (Md. 53) Kanun teklifleri padişah onaylarsa yürürlüğe girebilirdi. (Md.54). Bakanlar kurulunun kararlarının uygulanması için de padişahın izni alınmalıydı. (Md. 29) Yani yasama, yürütme yetkileri padişaha aitti.

- Padişah, hükümeti ve meclisi feshedebilir, üyelerini azledebilirdi. (Md. 7, Md. 35)

- Hükümet ve bakanlar meclise değil, padişaha karşı sorumluydu.

- Vekiller, anayasaya değil, padişaha sadakat yemini edeceklerdi. (Md. 46)

- Başbakanı (Sadrazamı) ve bakanları padişah seçecekti.

- Meclisin toplanması ve tatil edilmesi padişahın iradesine bağlıydı. (Md. 43)

- Padişah meclisi dağıtabilecekti. (Md. 7)

- Meclisin hükümete karşı “güvenoyu” ve “gensoru” yetkisi yoktu.

- Padişah istediği bakanları hükümette tutar, istemediğini azleder, istediğini meclis denetiminden kurtarabilirdi.

- Padişah kanun hükmünde kararname çıkarabilecekti. (Md. 36)

- Padişah aynı zamanda halifeydi (Md. 3). Halife olarak İslam dininin koruyucusuydu. (Md. 4)

- Padişah rütbe ve nişan verir, para bastırır, uluslararası anlaşma yapar, savaş ve barış ilan eder, kara ve deniz kuvvetlerinin komutanlığını yapar, kanun ve şeriat hükümlerini uygular, nizamnameleri düzenler, cezaları hafifletir veya affedebilirdi. (Md. 7)

- Padişah, şüphe edilen kişiyi sürgün edebilirdi.(Md. 113)

- Padişah kutsal ve sorumsuzdu. (Md. 5) Vatana ihanetle bile yargılanmazdı.

Kanunı Esasi aslında Abdülhamit anayasasıydı. Abdülhamit, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nı bahane ederek -anayasadaki yetkisini kullanıp- 13 Şubat 1878’de meclisi dağıttı ve tam 30 yıl toplantıya çağırmadı. Hükümeti, orduyu, dini kurulları saraya bağlayıp 30 yıl sürecek “istibdat düzenini” kurdu.

İttihatçılar da Anayasayı Kendilerine Uydurmak İstediler


4 Yılda 6 Kez Değiştirilen Anayasa


23 Temmuz 1908’de İttihat ve Terakki’nin baskısıyla II. Abdülhamit, 30 yıl sonra anayasayı yeniden ilan etti. Böylece II. Meşrutiyet’e geçildi. Meclisi Mebusan seçimleri yapıldı. Yeni meclis 17 Aralık 1908’de toplandı. Meclis toplanır toplanmaz 1876 Kanunı Esasi’nin değiştirilmesi gündeme geldi. Bu sırada 13 Nisan 1909’da gerici, padişahçı 31 Mart İsyanı patlak verdi. İsyanın ardından II. Abdülhamit tahttan indirildi. V. Mehmet Reşat padişah oldu.

Kanunı Esasi’de ilk değişiklik 8 Ağustos 1909’da yapıldı. Buna göre 119 maddelik Kanunı Esasi’de 21 madde değiştirildi. 1 madde yürürlükten kaldırıldı. 3 madde eklendi. Yapılan değişikliklere göre padişahın, anayasaya ve dinsel hükümlere uyacağına, vatana, millete sadık kalacağına “yemin etmesi” şartı getirildi. Padişah harcamaları, bütçe sınırları içinde meclisin kabul edeceği yasaya bağlandı. Padişahın genel af ilanı da meclisin onayına bağlandı. Meclisin padişah istediği zaman değil, anayasanın zorunlu kıldığı tarihte açılması hükmü getirildi. Padişahın mutlak fesih ve veto yetkisi şarta bağlanıp sınırlandırıldı. (Md. 35). Kanun teklif etmek için padişahtan izin alma şartı kaldırıldı. Padişahın, bakanları belirleme yetkisine son verildi. Bakanlar Kurulu padişaha değil, meclise karşı sorumlu kılındı. Yürütme yetkisi başbakan ve bakanlar kuruluna verildi. Kanun dışı tutuklama ve sansür tamamen kaldırıldı. Padişahın sürgün yetkisine son verildi. Meclis görüşmelerinin halka açık yapılması hükme bağlandı. Haberleşmenin gizliliği kabul edildi. Toplanma ve dernek kurma hakkı tanındı. Uluslararası antlaşmaların meclis onayından geçmesi şartı getirildi.

II. Abdülhamit (Genç zamanları)


Kanunı Esasi’de yapılan 1909 değişlikleriyle anayasa demokratikleştirildi. Ancak Meşruiyet döneminde anayasanın öngördüğü demokratik düzeni kurmak mümkün olmadı. Çünkü şimdi de gücü ele geçiren İttihat ve Terakki, anayasaya uymak yerine anayasayı kendine uydurma derdine düştü.

1911’de meclisteki muhalefet Hürriyet ve İtilaf Fırkası adıyla partileşti. Bunun üzerine hükümet, meclis denetiminden kurtulmak istedi. Ancak 1909 anayasa değişikliğiyle “meclisin feshi” çok zorlaştırıldığından hükümet, anayasanın 35. maddesini değiştirmeyi denedi. (16 Aralık 1911 teklifi). Ancak bu teklif, 13 Ocak 1912’de az bir farkla mecliste reddedildi.

İttihat ve Terakki, 1913 Bab-ı Ali Baskını sonrasında meclisi kontrol edince anayasayı da kendine uydurmak için yeniden harekete geçti. Bunun için 1914-1918 arasında Kanunı Esasi’de tam 6 kez değişiklik yapıldı. İttihat ve Terakki, anayasayı değiştirip meclis denetiminden kurtulmak istiyordu.

25 Mayıs 1914’te yapılan anayasa değişikliği ile 7, 35 ve 43. maddeler değiştirildi, 73. madde kaldırıldı. Böylece fesihten sonra yeni meclisin 3 ay içinde toplanma hükmü 4 aya çıkarıldı. Fesih için Ayan Meclisi’nin onayını alma şartı kaldırıldı. Meclisin tatil edilmesi yolu açıldı. 1914 anayasa değişikliği ile meclisin feshini neredeyse imkânsızlaştıran engellerin çoğu ortadan kaldırıldı.

11 Şubat 1915’te yapılan anayasa değişikliği ile 1909’daki değişiklikle 6 aya çıkarılmış olan toplantı yılı yeniden 4 aya indirildi. Ayrıca meclisin tatilde kalma süresinin üst sınırı kaldırıldı. Böylece meclisin çalışma süresi de olabildiğince kısaltıldı.

Anayasa 9 Mart, 13 Mart ve 20 Mart 1916’da üç kere daha değiştirildi. 1916’da yapılan değişikliklerle meclisin feshinin önündeki tüm engeller ortadan kaldırıldı. Hükümet, yeniden fesih hakkının mutlak biçimde padişaha verilmesini istedi. Sonunda 7. madde hükümetin istediği gibi değiştirildi. 35. madde tamamen kaldırıldı. İttihat ve Terakki Hükümeti, anayasayı istediği biçime soktu.

Daha önce Meclisi Mebusan Başkanlığı yapmış olan Ahmet Rıza Bey, 1916’daki anayasa değişikliği sırasında anayasayla bu kadar oynamanın yanlışlığını şöyle ifade etmişti: “Kanunı Esasi’yi geçici gelişmelere uygun olarak ileri sürülen hayali sebeplerle senede bir değiştirmekle, memleket ve özellikle meşrutiyet için büyük bir can tehlikesi görüyorum... Acaba hükümet vazifesini, kuvvetini kötüye kullanırsa ve cidden iş görmeyecek bir hale gelirse ne yapılacak? Görevdeki hükümet bu kuvveti kötüye kullanmaz mı? Beşerdir! Elbet kullanır...

21 Mart 1918 değişikliğiyle de Kanunı Esasi’nin 69. maddesi değiştirildi. Böylece meclisin dördüncü toplantı yılı bir savaşa denk gelirse -görüşmelerin meclis üye tam sayısının üçte iki çoğunluğuyla yapılması ve kararın mutlak çoğunlukla alınması halinde- seçimler ertelenebilecekti.

Ancak gelin görün ki, İttihat ve Terakki’nin meclisi etkisizleştirmek için kabul ettirdiği bu anayasa değişikliklerinden, özellikle de fesih yetkisinden Padişah Vahdettin yararlandı. 1918 sonunda İttihat ve Terakki Hükümeti’nin düşmesiyle gücü ele geçiren Padişah Vahdettin, 4 yıl süren saltanatında 2 kez meclisi feshetti.

Padişah Vahdettin anayasadan, meclis denetiminden ve meşrutiyetten hoşlanmıyordu. 16 Mart 1920’de İstanbul’da Rauf Bey’e, “Bir millet var koyun sürüsü, ona bir çoban lazım, o da benim” derken kafasındaki düzeni açıklıyordu.

Nitekim Vahdettin, 21 Aralık 1918’de –İttihatçıların anayasada yaptıkları değişikliğe dayanarak- meclisi dağıttıktan sonra seçim çağrısı yapmadı. Dahası, 4 Ocak 1919’da seçimleri barış yapılana kadar ertelediğini ilan etti. Böylece çok kritik bir dönemde -anayasayı ihlal ederek- hükümeti, meclis denetimi dışına çıkardı. Böylece II. Meşrutiyete son vermiş oldu.

Ancak Vahdettin, Anadolu’daki Milli Hareketin baskısıyla seçimleri yapmak ve Meclisi Mebusan’ı açmak zorunda kaldı. 12 Ocak 1920’de İstanbul’da Son Osmanlı Mebusan Meclisi açıldı. 16 Mart 1920’de İstanbul resmen işgal edilerek Meclisi Mebusan basıldı. 18 Mart’ta meclis çalışmalarına ara verdi. 10 Nisan 1920’de Vahdettin meclisi kapattı.

Aslında Vahdettin de anayasayı değiştirmek istiyordu. Hürriyet ve İtilafçıların çoğunlukta olduğu bir meclis toplayıp orada anayasayı değiştirip kendi yetkilerini artırmayı düşünüyordu. Ancak 1919 seçimleriyle oluşan meclis buna uygun değildi.

Sözün kısası; ilk anayasamız Kanunı Esasi, 1914-1918 arasında 6 kez değiştirildi. Abdülhamit’ten İttihat ve Terakki’ye Osmanlı’yı yönetenler, anayasaya uymak yerine hep anayasayı kendilerine uydurmaya çalıştılar. Hükümetler hep meclis denetiminden kurtulmak istediler; anayasayı değiştirerek meclisi çalışamaz hale getirdiler. Sonuç ortada!

Ne demişti Akif: “Tarihi ‘tekerrür’  diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

KAYNAKLAR: 


- Ahmet Kuyaş, Cumhuriyet, Kuruluş Öyküsü, (#tarih özel eki), Ekim 2015.

- Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasa Gelişmeleri, İstanbul, 1998.

- Cem Eroğul, “1908 Devrimini izleyen Anayasa Değişiklikleri”, 100. Yılında Jön Türk Devrimi, Edit. Sina Akşin, Sarp Balcı, Barış Ünlü, İstanbul, 2000, s. 85-139.

- Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, İstanbul, 2011.

- Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat Terakki, Ankara, 2006.