Dolar niye 10 lira oldu?

Sorunun yanıtı son kırk yıldır aşina ekonomi kavramlarıyla açıklanıyor. Ki bunlar hepimize yetersiz geliyor. Ortada ne savaş, ne büyük afet vs. var; ama döviz durmaksızın artıyor...

Bir açıklamam var:

AKP’nin, kendini neyin yıkmakta olduğunu bildiğini sanmıyorum...

AKP’nin, yirmi yıllık iktidarı boyunca neyi beceremediğini bildiğini sanmıyorum...

AKP’nin, bugün yaşanılan finans krizinin temelinde neyin olduğuna dair farkındalık geliştirdiğini sanmıyorum.

Evet... Yirmi yıllık bir “İslamcı” iktidar altında yaşayan kendi partilileri dahil halk, döviz spekülatörü nasıl oldu? Çoğunluk dövizden “üç kuruş” para kazanma peşine nasıl düştü?

Aslında bu bize temel insani değerlerin ne hale geldiğine dair ayna tutuyor. Ya da şöyle sorayım; dövizden kazandığı “üç kuruş parayı” ne yapacak?

Konuyu alfabenin “a” harfinden başlayarak anlatmaya çalışayım:

Erbakan’ın kurduğu partilerin isimleri; nizam, selamet, refah, fazilet, saadet idi.

Erdoğan’ın kurduğu partisinin adı, adalet ve kalkınma oldu.

Erbakan partisine “refah” adını verirken, buradan kopan grup neden “kalkınma” ismini seçti?

“Kalkınma, refaha açılan yol” sanıyorsunuz! Hayır. Refahın salt maddiyatla ilişkisi yoktur. İyi insanın/insanların, ödevlerini ve sorumluluklarını yaptığı adil toplumsal sistem hedefidir. Erbakan parti isimlerini bu amaçla mı seçti, tartışılır...

Bildiğim:

Bizim iktidarlar son kırk yıldır -büyük yanılsamayla- dar çember içinde aynı kavramlar ile (aynı ilaçların yazılı olduğu reçeteyle) sorunlara çözüm bulmaya çalıştı. İtibarıyla gelen ile giden iktidar arasına hiç fark görülmedi. Ki:

SEVİNEN GÜRUH


Doların 10 lira olmasının sırrı, Erdoğan’ın partisinin adında saklı...

Bir büyülü kavram son kırk yılda ekonomi-politiği esir aldı: Kalkınma-büyüme!

İktidara 2002’de gelen AKP’nin temel önceliği -daha önceki partiler gibi- ekonomik büyüme oldu. Bunu gerçekleştirmek için ne yaptı; tüketim artışı!

Diğerleri gibi sandı ki; harcamalar azalırsa şirketler batar, işsizlik artar vs. Piyasanın durgunluğu/stagflasyon, hayat pahalılığı/enflasyon, ekonomik büyümenin negatif düşmesi/resesyon ile sürekli korkutuldu! Kurtuluşun çaresi kırk yıldır aynı oldu; tüketim artışı...

Bunun için ödeme gücü olmayanlara bile ne krediler verildi değil mi? Medya diliyle borsa reel ekonominin can damarı oldu. Ekonomiyi sadece finansa bağladılar. “Aman piyasaya bir şey olmasın!” Böylece, kredi-teşvik ekonominin baskın gücü haline getirildi.

AKP neoliberalizmin “büyüme motoru” balonu dışında çare aramadı; IMF- Derviş reçetesinde aradı kurtuluşu...

Böylece... “Maneviyatı yücelteceğiz” diye iktidara gelen AKP, kopyacı ekonomi anlayışla ülkeyi uçuruma sürükledi; insanı ruhsal çöküntüye sürükledi.

Oysa. “Dışında sade, içinde zengin” uhrevi amaçtı. Bu, sahip olunan metaların/malların miktarıyla olmazdı.

AKP, tüketiciliğin zararlı hayat tarzından/“hastalığından” kurtulup, toplumsal refahı oluşturacak sistemi kuramadı/ kurmak istemedi. Çetin meydan okuma yapma yerine düzene uydu.

“Üç kuruş” kazanmak için doların 10 lira olmasına sevinen güruh böyle ortaya çıktı!

TÜKETİM KÜLTÜRÜ


AKP’nin dolar artışından sevinen insanlara kızma hakkı yok; bu düzeni o yarattı.

Herkes, sarayda/ lüks konutta oturmak istiyor.

Herkes, uçağa/ otomobile sahip olmak istiyor.

Herkes, Hermes- Gucci çantaya sahip olmak istiyor.

Meta, insan/insanlar için neden önemli? Dünyaya kimse tüketim hırsıyla gelmiyor ama öyle bir toplumsal hayat dayatılıyor ki; tüketim malları sembolik iletişim dili oldu! Tüketilen her meta, yaşamın anlamı-amacı/ sosyal statü-kimlik haline getirildi! Böylece:

Kişi, özlediği sosyal hayatta fark edilmek, beğenilmek, dâhil olmak, itibar için tüketim araçlarını her ne pahasına olursa olsun temin etmek istiyor. Biliyor ki böylesi toplumda; işi, evi, arabası, kıyafeti, kredi kartı limiti vs. ile insan kimlik sahibi oluyor.

O halde... Sosyal statü kaybı kaygısından korkan kişinin ülke ekonomisi umurunda mı?

Dolar niye 10 lira oldu? Hiç öyle “üst akıl” filan aramayın; yaratılan tüketici sınıfın tavrı bu...

Neoliberalizm ürünü AKP/ Ilımlı İslam ektiğini biçiyor.

Dilinde sürekli manevi hayat olan AKP, özünde yarattığı maddi hayata yeniliyor.

Ne diyor Erdoğan; “ekonominin kitabını yazdım!” Yazmaz olsaydın...