Maşallah öyle yazıyorlar ki;

Faiz indirilince dövizin artacağını Erdoğan bilmiyor!

Oysa.

İktidar/Erdoğan, Türk ekonomisine yeni rota çizdi. Türkiye’nin ithalat değil ihracat yapan ülke olmasını hedefliyor: Üreten Türkiye!

Bu köşede daha önce yazdım; iktidar Türkiye’nin -Çin gibi- Batı’nın ucuz meta pazarı olmasını istiyor...

Bu köşede daha önce yazdım; iktidar, -Çin gibi- ucuz işgücü için onca mülteciye kapılarını açıyor...

Erdoğan’ın yapmak istediği/yeni hayali bu: Batı’nın Çin’i olmak; dış pazarlardaki payını artırmak. Bu giren dövizle, enflasyonu yeneceğini düşünüyor...

Başarılı olur mu?

Çeşitli görüşler var; -örneğin- “üretilen metanın kaynağı (enerji gibi)  ithalat olduğu için Türkiye nasıl ucuz pazar olabilir ki” gibi...

Haklılık payı olmasına rağmen döviz artışıyla ithalat ürünlerinin satın alımında epey azalma olacağı kesin. Mesela, 15 bin liraya Apple/ iphone cep telefonu yerine, 2 bin liraya Vestel/Venüs satın alınacak. Vs.

Keza:

AKP/Erdoğan demek, “inşaat” demek! İstiyor ki; faiz inince halk krediye hücum etsin, başta konut olmak üzere istihdam artsın!

Keza:

Büyük umut bağlanan turist, “ucuz cennet” Türkiye’ye akın etsin!

İnsan ister istemez soruyor; malum bu ekonomi politikasını uygulayacaksınız Berat Albayrak’ın suçu neydi? Temel mesele bu soru... Buna geleceğim.

Ama parantez açıp şunu belirteyim:

Bu “üretim hayalinin” gerçekleşmesi için Erdoğan’ın zamana ihtiyacı var ve bu demektir ki; Haziran 2023’e kadar erken seçim yok...

GÜVEN TEK KULLANIMLIKTIR


Erdoğan grup toplantısında dedi ki:

-“Biz iş adamlarına diyoruz ki, sen düşük faizle kredi istiyordun. Al, niye almıyorsun. Bu iş adamlarını da anlamıyorum. TÜSİAD’ı vesairesi yüksek faizden bahsediyor. Siz nasıl insansınız. Sen iş adamıysan yatırımdan yanaysan işte size kredi. Alın krediyi ve yatırımı yapın. Ben sizden yatırım, istihdam, üretim, ihracat istiyorum. O zaman kaçıyorlar. Bunlar nasıl iş adamı? Sonra bize sallıyorlar. İstediğiniz kadar sallayın tutmaz...”

İlk bakışta Erdoğan haklı gibi gözüküyor; iş dünyası üretmeden finans sektöründen epey para kazandı/kazanıyor. İş adamları paradan para kazanmaya alıştırıldı; üretim ile kim uğraşacak?

Diğer yanda en önemli meseleye geliyoruz. Berat Albayrak’ı koltuğundan eden sorun da buydu: Güven!

İktidar/Erdoğan ekonomi sisteminde o kadar köklü değişiklikler yapıyor ki, kimse yarın ne karar alacağını kestiremiyor.

Geleceğe dayalı kötümser tahminler yani beklenti güvensizliği, yatırımların önünde büyük engeli oluşturuyor.

Evet: Ekonomik sistemin sağlıklı işleyebilmesi sadece reel faktörlere bağlı değil. Aynı zamanda dışsal faktörlere de bağlı. Bunların başında, güven, sadakat, doğru söyleme vb. değerler gelmektedir. İşte... Asıl mesele bu:

Ekonomiyi ayakta tutan maddi sermayeye ek olarak güven gibi değerlere/ sosyal sermayeye de ihtiyaç vardır.

Eğer Erdoğan’a seçmeni bile güvenmeyip koşa koşa gidip döviz alıyorsa ve hatta kredi çekip dövize yatırıyor ise mevcut iktidara artık güven kalmamıştır; iktidar aslında kadük olmuştur!

Güven tek kullanımlıktır çünkü.

KRİZ SEBEBİ GÜVEN


Erdoğan “kağıtla”/finansla istediği gibi oynayabilir. Bunun yararlı olacağına da inanabilir. Erdoğan şunun farkında olmalı; piyasalardaki güvensizlik parti ayrımı yapmıyor.

Görülüyor ki herkes üç-beş dolar veya zarar etmeme peşinde! Demek ki:

Sadece muhalifler Erdoğan’ın doğru konuşmadığını düşünüyor değil; AKP tabanı da Erdoğan’dan kuşku duyuyor, kararlılığından hiç emin değil artık.

Erdoğan’a itimadı-bağlılığı kalmadı. Örneğin, yıl sonu döviz veya enflasyon artış hedefine dair tespit açıklamalarına kim inanıyor ki?

Evet, AKP’ye güven yok.

Erdoğan, Türkiye’de yaşanan gerek Kasım 2000 ve gerekse Şubat 2001 ekonomik krizin nedenleri arasında en çok vurgu yapılan konunun güven eksikliği olduğunu ne çabuk unuttu?

Rakamlarla-yüzdelerle oynayınca ekonomi düzelmez; Türkiye moralini inancını kaybetti. Erdoğan ise hâlâ önüne gelene bağırıp çağırıyor! “Ben yaptım olur” dayatmasından kurtulamıyor.

Ülkeye güven inşa etmesi gerektiğini kavrayamıyor...

Ülkede iyimserlik havası estirmenin önemini anlayamıyor...

Tek bildiği lafıyla-sözüyle dövmek, dövmek, dövmek.

Vurduğu yerde de gül bitmiyor!