Türkiye’de son zamanlarda en çok aranan kavramlardan biri vicdan!.. Ahlak, erdem, yaşam kutsallığı, farklılıklara saygı, barış, sevgi, eşitlik, adalet, vatan ve vicdan... Toplumları ayakta tutan bir değerler bütünü bu kavramlar, çok küçük yaşlarda önce ailede, sonra 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda vurgulandığı gibi manevi, insani, kişilik sahibi, özgür düşünceli, cesaret, güven, millet olma bilinciyle okullarda öğretilir. Son zamanlarda çokça aradığımız ‘vicdani değerler’ hayatın öğretileriyle harmanlanır. Okula ilk adımını 6 yaşında atan bir çocuk Hayat Bilgisi dersiyle ilkokul 1. sınıfta tanışır. Kitabın ilk sayfasında okula el ele koşan, mutlu çocukların resmi var. Mutlu mu çocuklarımız?

MEMLEKET YANARKEN

‘Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” diye başlayan İstiklal Marşı ardından gelir. Muhteşem Eğitim Bakanlığı (!) mahkeme kararlarına rağmen 9 yıldır okutmamak için dirense de ‘Andımız’ kitap sayfalarında duruyor. Okumayı söken çocuklar, “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye suç işler gibi sessizce başlayıp, “Ne mutlu Türküm diyene!” coşkuyla son cümleyi haykırır. Hayat Bilgisi kitabında, Atatürk’ün gülümseyen fotoğrafı karşılar sonra çocukları. El-yüz yıkama, saç tarama, çorap ayakkabı giyme, diş fırçalama gibi kişisel davranışlar öğretilir. Memleket, devlet, bayrak, toprak, tabiat gibi milli ve evrensel değerler, 4 yıl boyunca 387 sayfalık kitapla birlikte hayatla yoğrularak küçücük zihinlere aktarılır.

ALTINA KAÇIRANLAR

Barışın sembolü zeytin ağaçları ve yuvası sırtında kaplumbağaların asırlık ömürleri... Börtü böcek, binbir renk çiçek ve ekolojik dengedeki küresel mesuliyet öğretilir. Mahalle yanarken saç taramanın edepsizliği, milletin başına çorap örme zavallılığı, giydikleri ayakkabının markası değil hayat yolunda utandırmayan adımlar atma onuru kazanırlar. Memleket yanarken, işten atılma korkusuyla ormancılar kafasına çay atılması pahasına zoraki saygı nöbetine dikildiğini bilmezler ama büyüğe gönüllü saygıyı öğrenirler. Tuvalet eğitimi verilir. Altına kaçıran çocuk, “İyi ki altıma kaçırmışım. Yeni don alınır” diye sevinmez, mahcubiyetle başı öne eğik utanır. “Evleri yanmayanlar, keşke bizim evimiz de yansaydı” diyen arsız müjdeci (!) gibi gülemez çocuklar...

KUZULARIN FERYADI

Cumhuriyet çocukları, kapitalizmin postmodern köleleri siyasal İslamcılarla aynı tedrisattan geçmediler. Memleketin yemyeşil ormanlarını, dolar balyasının yeşili gibi görmezler. Cinsiyet ötekileştirmesi yerine kardeşçe, “Tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yurdumda. Yuvadır, kuşlara, örtüdür toprağa, can verir doğaya, ormanlar yurdumda” diye el ele şarkılar söyleyerek büyüdüler. “Bir tek dal kırmadan, ormansız kalmadan, her insan bir fidan dikmeli yurduma” şarkısı dilindeydi Marmarisli Muhammed Akdemir’in. Kurdun kuşun feryadı yürekleri dağlarken, “Ormanların yanmasına müsaade ettik” diyen vicdansızlığın karşısına vicdanlı yüreğiyle çıkıp gönüllü koştuğu İçmeler’de ecel şerbeti içti.

İHANET ANLATILMAZ

“Ormanları çok sever, bir tek böceğin yanmasını istemezdi. Vatan için canı feda” diyen babası Durali Akdemir’i taziyeye ayağına çağıran zihniyetin, “Yahu yangın olur da ormandaki canlılar yanmaz mı?” cümlesi insafsızlık abidesidir. Hükümetle devlet arasındaki fark kitaplarda anlatılmaz. Cumhuriyetin kara gün akçesi gibi gözünden sakındığı kurumlar, öç alır gibi iktidarca haraç-mezat satıldı. Atatürk’ün 1925’te 10 bin lira bağışı ve köylünün tarla, bağ-bahçe, kuzu, koyun hayırlarıyla kurulan THK kapısını en büyük bağışçısı köylü, bir asır sonra çaldı. Ocağına ateş düşen çaresizlik içindeki köylü, damda hayvanları feryat figan yanarken, kayyum başkanın düğün evinin tefçisi olma ihanetini gördü.

CUMHURİYET YAŞATACAK

THK’nın uçaklarını hangarda yatıran ve arsa, bağ, bahçe, daire, dükkan gibi 1200 bağış mülkten 43’ünü yangından mal kaçırır gibi satan tüccarlara bu millet güvenir mi? Atatürk’ün 8 yılda yazdığı THK’ya yapılan en kıymetli bağış Nutuk’un telif hakkı, “Türk gençliğine bıraktığım emanet” başlığındaki vasiyeti, 94 yıl sonra topraklarımızda Kurtuluş Savaşı ruhuyla vücut buldu. Memleketin hileyle zapt, işgal, şahsi menfaatler için gaflet, dalalet, hıyanet içinde olduğu sorgulanıyor. “Yaşasın Cumhuriyet” diye biten Hayat Bilgisi kitabında öğretilmeyen Cumhuriyetin yaşam için hayati önemini, hayatın kendisi acımasızca öğretti. Atatürk’ün vazifen, ‘Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır’ vasiyetine sadık Türk Milleti, memleket yangınını er geç söndürecek!..