Türkiye’de, bir gece yarısı kararıyla başlayan ‘kayyum rektör’ krizinde 40’ıncı gün doldu. Boğaziçi Üniversitesi’ne 2 Ocak’ta atanan kayyum rektörle birlikte 40 yıllık sönük fitil, bile-isteye ateşlendi. Rektör atamalarında askeri ve sivil vesayeti görmek için fay hatlarındaki kırılmalara bakılmalıdır. Bu yıl 40 yaşına giren YÖK’ün, 40 yıl öncesi ve 40 yıl sonrası ipuçlarını veriyor. 1940’lı yıllarda tek parti döneminde bile üniversiteler kendi rektörünü seçiyordu. Profesörler, kampüsteki en yetkin ismi rektör yapardı. Rektörlük seçimlerinde 2 önemli kırılma tarihi var; 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ve 15 Temmuz 2016 Sivil Darbe Girişimi...

SİVİLLERİN VESAYETİ

40 yıl önce darbeyle gelen askeri vesayet ve 4 yıl önce darbe girişimini bastıran sivil iktidar, rektör atamalarında aynı yöntemi izledi. Rektörlük seçimleri her iki dönemde de askıya alındı.158 yıllık tarihinde, demokrasiye gölge düşmemesi ve kampüse siyaset girmemesi için oylamada ikinci olan adayın bile yarıştan çekildiği Boğaziçi’ne, ilk sivil kayyum rektör 2016’da atandı. AKP Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay’ın kendisi gibi Boğaziçili olan kardeşi Prof. Dr. Mehmed Özkan, aday bile değil iken rektör
yapıldı. Oysa, 403 akademisyenden 348’inin oyunu alan Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu sandıktan birinci çıkmıştı.

AKADEMİYE KÜSTÜRDÜ

Saygın bir bilim insanı olan Prof. Barbarosoğlu, bu atama sonrası kürsüyü bırakıp, inzivaya çekildi. Profesör Özkan’ı da kimse kampüste elinde çiçek ve çikolatalarla karşılamadı. Boğaziçi kökenli olması zamanla tepkisel tavrı düşürse de, koltuktan kalktığı güne kadar ‘kayyum rektör’ olarak görüldü. Son atamada başvuran 9 isim arasında bu kez yer alan Prof. Özkan, YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın favorisi görülse de atanmadı. AKP il, ilçe teşkilatlarında görev almış, baskın siyasi kimliği temsil eden, üste bir de Boğaziçili olmayan Melih Bulu ismi tesadüf olamazdı. İktidar için bile şaşırtıcı olan ise Bulu’nun master ve doktora tezleri üzerindeki intihal gölgesi oldu.

İNTİHAL CİNAYETİ

Atama sonrası ortaya çıkan intihal iddiaları, iktidar için savunulması güç bir durum yarattı. Akademik ahlak karşısında, bilimi ve bilim insanı güvenilirliğini öldüren intihale karşı susmak bile cinayet ortaklığıdır. YÖK, sıradan öğrencilerin lisans tezlerini bile parayla yazan internet sitelerini her gün Cumhuriyet Savcılıklarına ihbar ederken, Melih Bulu’nun tezlerini ısrarla erişime kapattı. Bu durum, “YÖK’e siyasi baskı yapılıyor” iddiasını doğurdu. Başkan Saraç’ın suskunluğunun temelinde zaten rektör adaylığını desteklemediği bilinen Prof. Bulu’nun şahsı değil, onu atayan Cumhurbaşkanı’nın şahsına olan bağlılığı olduğu aşikâr...

HAPİSLE YARGILANIR

‘Rektör’ sıfatı taşıyan Bulu hakkındaki intihal iddialarına son verecek soruşturmayı açma yetkisi sadece YÖK’te var. YÖK, bu soruşturmayı açarak, iktidar karşısında akademik özerkliği ve bilim gücünü yeniden konumlandırabilir. Soruşturma sonunda Bulu, suçlu bulunursa işler karışır. Boğaziçi’nde rektörlüğü bırakın, tabela bir üniversitede bile ders veremez. Akademik unvanlarını kaybedip, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre 6 aydan 2 yıla hapisle yargılanır. Üniversitelerde rektörler, 4 yıl görev yaptığına ve son seçim 5 yıl önce yapıldığına göre zaten şu anda 132 devlet üniversitesi rektörünün tamamı kayyum...

40 YIL VE 40 GÜN

YÖK için şimdi imtihan vakti. Başkanlık sistemiyle tek adamda toplanan sivil vesayeti, rektörlük seçimleriyle sonlandırabilir. Türkiye’de kayyumlu 40 günde ne oldu? 40 ilde 538 öğrenci gözaltına alınıp, 10’u tutuklandı. 210’una yurt dışı yasağı, ev hapsi, elektronik kelepçe, adli kontrol şartı getirildi. ‘Terörist’ olmakla suçlanmaktan yorulan gençler, ‘Ülkem için üzülüyorum’ diyerek, beyin göçü mesajı verdi. Darbe dönemi kurumu olan YÖK’e, asıl darbe gece yarısı atanan kayyum rektörler ve kurulan fakültelerle yapıldı. Akademisyen ve öğrencilerin bilimsel özgürlük taleplerini görmezden gelen YÖK bile, eski YÖK’ü arar hale geldi. Çünkü çok iyi biliyorlar ki; uzay yolculuğu için bile bilimsel özgürlük şart!..