Türkiye’de, eğitim dahil her alanda binlerce sayfalık kalkınma planı yapılır. Kalkınma planlarında saydamlık, hukuka bağlılık, hesap verebilirlik, mali kaynakların ekonomik ve etkin kullanımı gibi ilkeler sıralanıyor. Eğitim Bakanlığı kalkınma misyonunu, “Düşünme, anlama, araştırma, sorun çözme yetkinliği gelişmiş, iletişime, paylaşıma açık, sanat duyarlılığı, öz güveni, öz saygısı, hak, adalet, sorumluluk alan, demokrasi bilinci yüksek, sağlıklı, milli kültüre hakim, mutlu bireyler yetişmesine ortam ve imkan sağlamak” diye açıkladı. Eğitimle kalkınmada bu hedefler gerçekçi mi?

BAKAN LOTO

Cumhuriyet karşıtı tarikatların ablukasındaki Türk Eğitim Sistemi, bu haliyle eğitimle kalkınan ileri demokrasilere ait hedefleri gerçekleştiremez. İktidar ve ideolojik vakıfların müdahalesiyle Milli Eğitim Temel Kanunu’ndan artık çok uzaklaşıldı. Bu kaotik yapı kendi içinde de koltuk kavgası yapıyor. İlkokul çocukları gibi ‘silgimi aldı!’ diye sınıf başkanına şikayete koşanlar ile kırmızı kurdeleli talebeler gibi ‘bakan olma’ derdine düşenler, kulisleriyle ödülü hak ediyor. Müfredat zayıflığı, beyin göçü, sınav adaletsizliği, milyonlarca öğrencinin eğitime erişememesi, 700 bin atanamayan öğretmen gibi sorunlar, dertleri arasında yer bulamıyor. Onların gündemi; Bakan Loto!..

TESPİH TANELERİ

Akşam-sabah kabine revizyonu açıklanabilir. Eğitim Bakanı’nın değişmesi veya değişmemesi sürpriz olmaz. Bakan Ziya Selçuk, bu ay görevde 2.5 yılını doldurdu. Yeni kabinede olur mu?, Türkiye’de bu sorunun cevabını bir kişi dışında, atanacak olan dahi bilmiyor. Siyasetin bu kadar politize ettiği eğitim sisteminde aslında bakanın kim olacağının da hiç önemi yok. Yoklama alan öğretmenin, “Ziya, Yekta, Mahmut, Reha, Selçuk, Hamza, Yusuf...” seslenmesi gibi ismini duyan “buradayım!” diyerek koşacak. Sonrası mı? Tespihi elinde tutanın çizdiği sınır içindeki boncuk tanesi gibi devinip duracaklar.

MAHKEMEDEKİ EĞİTİM

Öğretmenler, öğrenciler, veliler, sendikalar yine mahkemelere koşacak. Eğitimin kendisi bir dava olmaktan çıkıp mahkemelerdeki dava sayısı arttıkça, artacak. AKP iktidara geldiğinde MEB’e karşı açılan dava sayısı 3 bin 509’du. Dava sayısı 19 yılda yüzde 478.6 artışla 20 bin 303’e çıktı. Son 3 yılda davalara 50 milyon lira harcandı. Yılların dava faturası 1 milyar TL’yi buldu. Mahkemelerde savrulan paralarla 20 bin öğretmen daha atanabilirdi. Eğitim sistemi, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile Adalet Sarayı arasına sıkıştı. MEB’in mahkeme savunmaları bile siyasi konjonktüre göre değişiyor. Andımızı önce ‘okunsun’ diye savunan MEB, açılım-kapanım sürecinde hakim karşısına, ‘okunmasın’ diye çıkabildi.

SORUŞTURMA SOPASI

Eğitim İş ve Türk Eğitim Sen’in kazandığı ‘okutulsun’ kararını 3 yıldır uygulamayan MEB, üst kurulun 3 hafta önce verdiği, ‘okutulmasın’ kararını Anayasa Mahkemesi sürecini bile beklemeden kabul etti. Eğitim-İş’in çağrısıyla sınıflarda Andımızı okuyan öğretmenler, ‘Danıştay kararına uymayarak devlete karşı ayaklanmakla’ suçlanıp soruşturma sopası çıkarıldı. Danıştay kararlarını uygulamayan MEB’e kim kızılcık sopası gösterecek? Yine, MEB ve Ensar Vakfı arasındaki protokolün iptali için Eğitim Sen, 3 yıl önce Danıştay’a dava açıp kazandı. Mahkeme, “Anayasaya aykırı, eğitim sorumluluğu devredilemez” diye MEB’i uyardı. Aynı MEB, Danıştay’ın bu kararına rağmen Ensar Vakfı, TÜGVA, İlim Yayma gibi dini vakıflarla protokolleri yeniliyor.

ENSAR KURTARACAKMIŞ!

Ensar Vakfı’yla protokolünü MEB, “Türkiye’de 1960 sonrası başlayan planlı kalkınma ve hızlı sanayileşmenin yarattığı değişim, milli eğitim sisteminin gözden geçirilmesini zorunlu kıldı. Kalkınma hedeflerine ulaşabilmek için eğitim-üretim-insan iş gücü sistemleri arasında denge kurulması gerekir” diyerek Danıştay’da savunmuş. Kalkınma hedeflerinde Ensar Vakfı gibi rejim karşıtı yapılara sığınan MEB, Türkiye’yi eğitimle kalkındıramaz. O nedenle, ‘gölge bakan’ sorunu çözülmeden, Eğitim Bakanlığı koltuğuna kimin oturacağının önemi yok. Eğitimin yeni bir bakana, kurtarıcıya değil özgürleşerek karanlıklardan kurtulmaya ihtiyacı var. Kafa yapısı değişmedikten sonra en muhafazakâr olanından en sekülerine 7-8 değil, 40 bakan değişse de Eğitim Bakanı, eli kolu bağlı, çaresiz, kimsesizdir!..