TBMM’nin 101. kuruluş yıl dönümünde, Mustafa adında iki çocuğu anlatacağım. İlk çocuk, 140 yıl önce Olimpos’a sırtını dayayan Selanik’te doğdu. Difteri, kolera, girip, humma, sıtma, kuşpalazı gibi salgın hastalıklar şehri sarmış, salgın patlamıştı. Çiftçiden soğan-patates bile gelmiyordu. Dükkanlar kapanmış, halk açlıkla imtihan ediliyordu. Toplu ölümler başlamış aynı bugün gibi aşı mumla aranıyordu. Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım’ın üç oğlundan sonuncusu böyle çok zorlu yıllarda hayata gözlerini açtı. Akrabalar toplanıp isim aradı. Ali Rıza Efendi, çok küçükken salıncaktan düşürüp ölümüne sebep olduğu için vicdanen kendini suçlu hissettiği kardeşinin adını oğluna verecekti.

TANRININ MUCİZESİ

Salıncaktaki bebek Mustafa’nın adı, kundaktaki bebeğin kulağına duayla okundu: Senin adın Mustafa!.. Oğlunun asker olmasını isteyen babası, kundağın üstüne bir kılıç koydu. Doğduğu günü evlerindeki el yazması iki Kuran’ı Kerim’den birine yazdı. Salgınlar, soygunlar, ekonomik çöküş derken evlerden acı ve gözyaşı eksik olmuyordu. İlk çocukları Fatma’yı salgında kaybeden aile, üç oğluna gözleri gibi baksa da 138 yıl önce 1883’te ailenin kapısını büyük bir felaket bir kez daha çalacaktı. Kızları Fatma’dan sonra iki oğulları Ahmed ve Ömer’i de salgın hastalık onlardan aldı. Tanrının bir mucizesi son oğulları Mustafa’ya hastalık bulaşmadı.

İSTİBDAT YILLARI

Salgınlar azalırken göz bebeği gibi bakılan Mustafa büyüyordu. Babası onunla bir yetişkin gibi sohbet ederdi. Halkın ezilip haksızlığa susmayan memurların sürüldüğünü, çiftçinin perişan olduğunu ve istibdat yani her şeyin İstanbul’da saraya ihbar edildiğini çocuk yaşta tiksinerek öğrendi. Babası, “İdaremiz çok fena yavrum” dediğinde ‘‘Anlat baba, kuzum baba...” derdi. Çakmak gözlerini kırpmadan dinler, “Halk kabahatli değilse susmasın. Ben susmam” diyerek itiraz ederdi. Babası hiç istemese de okul çağı gelince, annesi istediği için Mustafa’yı başı sarıklı Hafız Mehmed Efendi’nin medresesine götürdü. Derste çoğunlukla padişahın hayatının anlatıldığı medreseyi Mustafa, hiç sevmedi.

KARA TAHTA IŞIĞI

Düşünüp sorgulayarak büyüyen Mustafa içe kapanınca, medreseden alındı. Rahle yerine kara tahtada ders yapılan ilk özel okul örneği olan Şemsi Efendi Mektebi’ne yazıldı. Eleştirel düşünce teşvik edilip matematik, tarih, coğrafya, edebiyat öğreniyordu. Babası okuluna götüp derslerine yardım ederdi. Kız kardeşleri Makbule ve Naciye de doğmuştu. Babası ağır hastaydı. Okuldan döndüğü bir gün annesini merdivenlerde ağlarken buldu. Mustafa, 7 yaşında yetim bir çocuktu. Dayısı Hüseyin’in çiftliğine taşındılar. Okullarda, ‘tarlada karga kovalayan, sarı saçlı, mavi gözlü çocuk’ diye anlatılsa da gevezeliği sevmeyen, haksızlığa tahammülü olmayan, öğrenmeye meraklı bir çocuktu...

MİNAREDEKİ GÜNEŞ

Köyde okul olmadığı için Selanik Mülkiye Rüştiyesi’ne yazdırıldı. Sakalına misk süren, eli sopalı Kaymak Hafız, derste bir kelimeyi yanlış okuyan Mustafa’yı bedeni morarana kadar sopayla dövdü. “Bu okula bir daha gitmem” dedi, gitmedi. Askeri Rüştiye’de okumak istiyordu. Annesi ise biricik oğlundan uzaklaşmak istemiyordu. Zübeyde Hanım bir rüya gördü. Oğlu minarenin tepesinde, “Rüştiyeye yazdıracak mısın?” diye sorarken Mustafa’nın üzerine bir güneş doğuyordu. Uyanınca ilk iş oğlunu askeri okula yazdırdı. Özgürlükçü, bilimsel eğitime ilk adım atıldı. O adım çocuk Mustafa’yla beraber Türk Milleti’nin de kaderini değiştirdi. Mustafa Kemal cehalete savaş açtı.

ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLARI

Cehalet savaşını kazanan çocuklardan biri Mustafa Durmuş... 23 Nisan’ın ilk kez çocuk bayramı olarak kutlandığı 1929’da Malatya-Ören Köyü’nde Hallo ve Safiye’nin 9 çocuğundan biri olarak doğmuş. Kıtlıktan evde bir avuç buğday yokmuş. Atatürk’ün temelini attığı köy enstitülerinde okumuş. Aynada, takım elbise ve ayakkabılı gördüğü kendisini tanıyamamış. İstanbul’a başöğretmen atandığı günü, “Masamdaki Atatürk’le bakıştık. Ne demek istediğini anladım. ‘Yırtık gömlekli, mavi tumanlı Mıstık, başöğretmen Mustafa’ olmuştu. 45 yıl çalışıp vatan, bayrak ve Atatürk ilkelerini anlattım. Şimdi 92 yaşındayım. Ülkem için her gün ağlıyorum. Nerede yanlış yaptık?” diye soruyor. Türk Milleti’nin vekilleri, TBMM’nin 101. kuruluş yıl dönümünde bu soruyu vicdanlarınızda cevaplayınız. Tarikatta-tekkede aranılan mucizenin bu topraklardaki adı Mustafa Kemal Atatürk’tür!..