Değerli okurlarım,

Türkiye günlerdir ABD Başkanı Joe Biden’ın Türkiye’ye yönelik soykırım suçlamasını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ona yönelik konuşmasının yetersizliğini konuşuyor.

Çok önemli hukuki gelişmelere gebe olduğu öne sürülen bu siyasi suçlama karşısında Türkiye’nin nasıl bir cevap vermesi gerektiği de tartışma konusu.

Göç uzmanı, değerli siyasal bilimci Prof. Dr. Hakkı Keskin’e göre; Türkiye’nin cevabı şöyle olmalı:

★★★

- “Kuzey Amerika’yı –Avrupa’dan göç yoluyla istila eden- büyük dedeleriniz, yerli halk olan 12 milyondan fazla Kızılderili’yi katlettiler. İşte tarihe geçen ilk gerçek soykırım budur.

- 16. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyılın ortalarına kadar Afrika’dan, vatanlarından koparılan toplam 15 milyon zenci köleleştirilerek, Amerika kıtasına getirildi. Afrika’dan gemilere yüklenerek getirilen zenci sayısının 35 milyonun üzerinde olduğu ve bunların yarıdan çoğunun yolda yaşamını yitirdiği bilinmektedir. ABD tarihte benzeri olmayan böyle bir köle ticaretine, katliamına ve soykırım geçmişine sahip ülkedir.

★★★

- ABD 6 Ağustos 1945 tarihinde Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombalarıyla 350 bin kişinin ölümüne ve on binlerce insanın da engelli kalmasına neden oldu.

- Kore halkı, ABD’ye hiçbir saldırıda bulunmadığı halde 1950-1953 yılları arasında Kore’ye karşı yaptığınız savaşta, en az 4 milyon Koreli katledildi. İşte gerçek soykırım budur.

★★★

- Yine hiçbir gerekçeniz olmadığı halde 1969-1975 yılları arasında Vietnam halkına karşı, İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan bombalardan daha fazlasını atarak, en az 5 milyon Vietnamlıyı hunharca katlettiniz. İşte gerçek soykırım budur.

- ABD, Guatemala’da 1950’de yaptığı darbeyle 200 binden fazla Guatemalalıyı katletti.

- Endonezya ulusal bağımsızlığının lideri Ahmed Sukarno, 1965 yılında ABD’nin desteklediği askeri bir darbeyle düşürüldü. Sayıları 500 bini aşan darbe karşıtları katledildi. New York Times’a göre bu saldırılar, modern tarihin en vahşi toplu katliamlarından biriydi.

★★★

- İran’da 1951 yılında halkın özgür iradesi ile seçilerek İran Başbakanı olan Muhammed Musaddık, petrol kaynaklarını millileştirdiği için, ABD’nin desteklediği bir darbeyle düşürüldü ve on binlerce İranlı infaz edildi.

- 1960 yılında CIA, Kongo’nun ilk bağımsız devlet başkanı olan, solcu ve sömürge karşıtı lider Patrice Lumumba’yı öldürdü. ABD yeraltı kaynakları yönünden zengin bir ülke olan Kongo’daki bu darbede, 3 milyon kişinin ölümden önemli ölçüde sorumludur.

- Sosyalist görüşlü Salvador Allende, 1970’te halkın özgür iradesi ve demokratik koşullarda yapılan seçimleri kazanarak devlet başkanı oldu. Allende, ABD şirketlerinin elinde bulunan bakır madenlerini ve endüstrisini kamulaştırdı. 11 Eylül 1973’te CIA destekli ordu yönetime el koydu. ABD tarafından organize edilen bu darbede on binlerce muhalif ve Allende taraftarı infaza uğradı.

★★★

- ABD, Mart 2003’te Irak’ın, birçok ülkenin güvenliğini tehdit eden kitle imha silahlarına sahip olduğu iddiasıyla bu ülkeye ikinci kez savaş açtı. Bu savaşta 1 milyondan fazla insan yaşamını yitirdi, 2 milyon kişi ülkeyi terk etti ve 3 milyon Iraklı da ülkede başka bölgelere göç etmek zorunda kaldı. Sonradan CIA tarafından yapılan değerlendirmede Irak’ta, savaşa gerekçe gösterilen kitle imha silahlarının bulunmadığı ortaya çıktı!..

- 2011’de ‘Arap Baharı’ kalkışmasıyla Suriye Devlet Başkanı Esad yönetimime karşı başlatılan protestolar, ABD tarafından özellikle Kürtlere ve radikal İslamcı guruplara verilen destekle, giderek bir iç savaşa dönüştü. 3.6 milyonu Türkiye’ye göçenler olmak üzere 5.5 milyondan fazla Suriyeli ülkesini terk etmek zorunda kaldı. 6.6 milyon Suriyeli evini barkını bırakarak ülkenin başka yerlerine kaçtı. 500 binin üzerinde Suriyeli yaşamını yitirdi, on binlerce kişi de yaralandı.

★★★

- ABD Afrika Komutanlığı 19 Mart 2011’de Libya lideri Muammer el-Kaddafi’ye, hiçbir haklı gerekçesi olmaksızın savaş başlattı. Kaddafi hunharca linç edildi, yüzlerce taraftarı katledildi.

★★★

- Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, ABD tarafından 1945 sonrası 50’den fazla ülkede hiçbir haklı gerekçesi olmaksızın yapılan savaşlar ve darbelerde, onlarca milyon insan katledildi. Çoğu ABD’den on binden fazla kilometre uzakta bulunan bu ülkelerden hiçbiri, ABD’ye savaş açmamış ve ABD’yi tehdit etmemişti. Tarihi soykırımlarla dolu olan ABD’nin, Türkiye’ye veya bir başka ülkeye ‘soykırım’ suçlamasa yapmadan önce, yukarıdaki gerçek soykırımları kabul etmesi gerekir.

★★★

Sözde ‘soykırım’ iddiasının hukuki yönüne gelince;

Birinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Osmanlı Devleti’nde, işgalci ülkeler olarak tüm gücü ellerinde bulunduran İngiltere ve Fransa, 3 Ocak 1919’dan 10 Ağustos 1921 tarihine değin, 970 gün boyunca, Ermeni katliamı iddialarını araştırdılar. Bu
nedenle sorumlu gördükleri ‘İttihat ve Terakki komitesi yetkilisi 147 kişiyi’ yargılanmak üzere Malta Adası’na götürdüler. İngiltere Savunma Bakanlığı, İngiltere Dışişleri Bakanlığı, İngiliz Yüksek Komiserliği, İngiliz Büyükelçiliği ve hatta İngiltere parlamentosu, esirleri yargı kararıyla cezalandırmak istediler.

Büyük çabayla yürütülen yargılamanın ilk safhası olan soruşturma sonunda Kraliyet Başsavcılığı; ‘Eldeki belge ve bilgilerin suçlamalar için hukuk mahkemesinde kanıt değeri taşımayacağına, dolayısıyla kimsenin bir hukuk mahkemesi önünde cezalandırılmasının mümkün olmayacağına’ karar verdi. Malta’ya götürülen tüm tutuklular, Türkiye’ye geri getirilerek serbest bırakıldılar.

★★★

İngiltere Kraliyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bu soruşturma, araştırma, yargılama ve karar, işgal gücüne ait bir mahkeme tarafından verilmiş ve 1915 tehcir olaylarının bir soykırım olmadığına ilişkin son derece önemli bir karardır.

Bilindiği gibi soykırım iddialarıyla ilgili kararlar, siyasiler tarafından değil, sadece yargı tarafından verilebilir. Bu konuda da böylece verilmiştir...”