Mart’ın 17’sinde karantinadaki bir yılım dolacak.

Bilim Kurulu’nun dünyada bir ilk olan bu harika (!) buluşu nedeniyle, 65 yaş ve üzerindeki yurttaşlarımız aylardır, yarı açık cezaevine dönüşen evlerinde yaşıyorlar.

Yaşlı insanlarda hareketsizliğin ciddi sağlık sorunlarını tetikleyeceğini bildiğim için evin içinde bile olsa yürümeye, günde 7-8 bin adım atmaya çalışıyorum.

Geri kalan zamanlarımda ise SÖZCÜ’ye yazıyor, bol bol kitap okuyor ve haftanın iki akşamı da televizyon programlarına konuk oluyorum.

★★★

Geçen gün yeni gelen kitapları kargodan alırken, çok ilginç bir sürprizle karşılaştım.

Çünkü kitaplardan biri “Anadolu’nun Uğur’u” adını taşıyor, kapağında da gençlik yıllarımda çekilmiş bir fotoğrafım yer alıyordu.

Konya-Karamanlı yazar Hasan Baran, kitaplarla birlikte bana bir de not göndermişti.

Ona geçmeden önce bu değerli yazarı size tanıtmak istiyorum.

Bakın ilk eseri olan “Telkadın” adlı romanı için büyük usta Yaşar Kemal neler yazmış:

“Ellerine sağlık Hasan Baran, Telkadın, unutulan şeyleri fısıldıyor. Giderek sevgisizleşen dünyada, tellerin soğukluğunda sıcacık sevgiyi yaratma ve yine aynı ellerin hoyratlığında, yıkıcılığa ve yok edişe geçişin kurgulanmasındaki başarını, anlatım gücünü yürekten kutluyorum.”

★★★

Şimdi de Hasan Baran’ın, Klaros Yayınevi’nce basılan “Anadolu’nun Uğur’u” ile birlikte gönderdiği notu okuyalım:

“Uğur Dündar deyince çocukluğumdan beri nedense aklıma bir Anadolu kahramanı gelir ve ben yazar olarak onun değerli isminin anısına Anadolu’nun Uğur’u romanını yazdım.

Uğur Dündar’ın gözüyle, Anadolu insanlarını ve kültürünü anlattığım Anadolu’nun Uğur’u romanımı Nazım Hikmet’in ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’nı usuma getirerek,  adeta o destansı şiirleri tekrar yaşayarak,  imgelerle, metaforlarla yazdım. Çünkü biliyordum, memleketimin acılı insan manzaraları Nazım Hikmet’in o muhteşem dizeleri yazmasından bu yana hiç bitmedi.

★★★

İki yıl büyük emek verdim. İpek bir halı dokur gibi ilmek ilmek dokudum bu romanı... Anadolu’yu her şeyiyle anlattım. Anadolu’nun Uğur’u romanı, baştan sona Türkiye’yi anlatan ve okuyucuyu içine alıp ülkeyi dolaştırarak, Anadolu kültürünü, Anadolu yoksunluğunu her şeyiyle anlatan bir roman...

★★★

Anadolu’nun Uğur’u romanında sanatın - şiirin gücüne inanmış idealist bir delikanlı var.  Aşk var, sevgi var. İyi yürekli olmak, dürüst olmak, mücadeleci olmak var. Tozlu köy yollarında okula giden çocuklar,  Anadolu’nun örf ve adetleri, köylüleri, işçileri, esnafları, talan edilmiş eski uygarlıkları, yılkı atları, gariban ova insanları, kıraç köyleri, trenleri, İstiklal Savaşı gazisi Haydar’ın anlattığı Çanakkale Savaşı, mübadelede yerinden yurdundan edilenler,  İstanbul’un kültür yozlaşması,  Çiçek Pasajı’ndaki akordeoncu Madam Anahit ve utanç günleri olan 6-7 Ekim olayları, sanatın, edebiyatın değerini yitirmesi, çok iyi bir şair olan idealist delikanlının büyük hayal kırıklığına uğraması, gencecik bir kızın delikanlıyı şiir yarışmasında birinci olan ünlü şaire benzetip ona aşık olması ve delikanlının gerçeği söylemekte çok zor bir süre geçirmesi, şair olmak için verdiği mücadele var.

Kendi kaderlerine terk edilmiş ova köyleri, o köylerin insan ilişkileri. Anadolu’nun doğusu batısı, Yunus Emre’si, Mevlana’sı Nazım Hikmet’i... Dağıyla ovasıyla, tarihiyle, kültürüyle, insanlarıyla, her şeyiyle baştan sona Türkiye var.

★★★

Romanın dekoru Türkiye olsa da, asıl kahramanı çok yetenekli, genç bir şair. Uğur Dündar işte bu genç şairle trende tanışıyor ve onun anlattıklarını kendisi yaşıyor gibi hissediyor. Bu nedenle de romanın adı Anadolu’nun Uğur’u... 

★★★

Uğur Dündar bu ülkenin insanlarının saf, dürüst, mert yanıdır.

Her zaman başını önüne eğmeyip dik tutan, vicdanlı, merhametli, iyi insanların, dirençli insanların yüreklerinin bir parçasıdır Uğur Dündar...

İnsan yüreğinin güzelliğidir.

Anadolu’nun Uğur’u romanı, Uğur Dündar’ın biyografisi değildir efendim.

Uğur Dündar’ın Anadolu’nun kültürüyle bütünleşmesinin, Anadolu insanlarını yürekten severek onların derdini, sıkıntısını, sorunlarını paylaşmasının, onların yerine kendisini koymasının, onların gözüyle Anadolu’ya ve Anadolu kültürüne bakmasının, Anadolu yoksunluğunu hissetmesinin romanıdır.



Anadolu’nun Uğur’u romanının başında şunlar yazar:

‘...Ülkesi için savaşmış askerler, isabetli karar vermiş politikacılar, hatta kritik bir son dakika golü atıp maçın kazanılmasını sağlamış futbolcular, kahraman deyince aklımıza gelen ilk örnekler olsa da aslında bunlar fark etmesi kolay kahramanlardır ve biz onları her gün televizyonlarda görürüz, radyolarda duyarız, gazetelerde fotoğraflarını görürüz. Fakat ya Anadolu’nun ruhuna karışmış kahramanlar?

İşte onlardan biridir Uğur Dündar. Bu ülkenin yetiştirdiği bir Anadolu kahramanıdır...’

★★★

Şerefli yaşanmışlığa adanmış bir hayatın tanımı olan, çok kaliteli ve temiz olduğu söylenen bir kaynak suyu reklamında oynaması önerilince; ‘Ya söyledikleri kadar iyi değilse, ya bana güvenen toplumu yanıltırsam...’ diye düşünerek, verecekleri para konusunu bile görüşmeden anında reddeden, çünkü güven duygusunun para ile satın alınamayacağını ve kazanılamayacağını ömrü boyunca kendine ilke edinen...

Sadece halkını düşünerek, kuş gribi sırasında yoksul ailelerin çocukları en ucuz hayvansal proteinden mahrum kalmasınlar ve entegre tesislere üretim yapan yüz binlerce kırsal kesim ailesi perişan olmasın diye hazırladığı videodan tek kuruş almadığı gibi ‘ARENA’ programı bütçesinden binlerce lira harcayan halk kahramanı Uğur Dündar ile Anadolu insanlarını ve Anadolu kültürünü bütünleştirerek Anadolu’nun Uğur’u romanını yazdım.

★★★

Nazım Hikmet’e, Yaşar Kemal’e, Orhan Kemal’e, Uğur Mumcu’ya selam olsun. Onlar bu ülkenin karanlığını delerek birer yıldız gibi akıp gittiler. Bir daha ara ki bulasın...

Bari geride kalan parlayan yıldızımızın, Anadolu’nun Uğur’unun, Uğur Dündar’ın kıymetini bilelim.

İşte ben bu romanı onun kıymetini bildiğim için, onun ismi Anadolu kültürüyle birlikte gelecek kuşaklara kalsın diye yazdım...”

★★★

Değerli yazar Hasan Baran’a içtenlikle teşekkür ediyor ve bir solukta okuduğum bu başarılı romanın çok satarak amacına ulaşmasını diliyorum.