Pazar günü FOX TV’de yayınlanan “Fulya İle Umudun Olsun” programının çekimlerine katılmak için İstanbul’un tarihi semtlerinden Zeyrek’e gittim.

Vefa Lisesi’nde okuduğum yıllardan avucumun içi gibi bildiğim daracık sokakların birindeki mahalle bakkalının veresiye defterini kapatmadan önce, yoksulluğun kol gezdiği bazı evlere konuk olduk.

Tanığı olduğumuz sefaleti sözcüklerle anlatamam!

Pazar çöplerinden topladıkları artıklarla ve nispeten daha iyi durumdaki komşuların getirdikleriyle geçindiklerini söyleyen insanlara bir dokunduk, bin ah işittik!

Bomboş dolaplar, kemirilmiş kuru ekmekler, kiremit yerine yırtık brandalarla kaplanmış çatılar, buz gibi soğuk ve rutubetli odalara serilmiş yer yatakları, bırakın depremi, dokunsanız yıkılacakmış gibi duran eğreti duvarlar... En düşüğü ayda 650-1.000 lira arasında olan ve hiç ödenemeyen kiralar!..

★★★

Hele bakkalın kabarık veresiye defteri, o sokaklardaki çaresizlerin sürüklendiği borç sarmalının aynası gibiydi.

Yaklaşık bir yıldır hesabını kapatamayanlar, borcunu ödemek yerine başka bir semtteki akrabalarının yanına kaçanlar, ya da “Arkadaş işsizim, çalışıp ödeyemiyorum, bir canım var, alacaksan canımı al” deyip helalleşenler...

Kırk yıllık bakkalın veresiye defteri, arka sokaklarda yaşayan yığınların hayatlarının en zor ve uzun geçecek kışının habercisiydi!..

★★★

Ekonomide yangın var.

Ama itfaiyeci yangını söndürmek için köpük yerine benzin döküyor!..

Diğer taraftan ekonomi uçurumdan yuvarlanıyor.

İki ihtimal var:

İyi ihtimal; ya popo üstü çamur zemine düşeceğiz, ya da kafa üstü betona çakılacağız! Bu ikisi dışında daha iyi bir senaryo görünmüyor.

★★★

Zira bu yangın akaryakıt yangını gibi, tehlikeli bir yangın türü.

Döviz kuru arttıkça ülke fakirleşiyor, işsiz kalanlar çığ gibi çoğalıyor, enflasyon yapışık bir hal alıyor ve insanlar açlığa, sefalete mahkum oluyor.

Böyle bir yangını söndürmek için köpük veya diğer kimyasal maddeleri kullanmak gerekiyor.

Ama bizim itfaiyeci bırakın bu söndürücü malzemeleri ve suyu, yangına benzinle müdahale ediyor ve üstelik bunun en doğru yöntem olduğuna
yönelik ısrarını sürdürüyor. “Her şeyi bilinçli olarak yapıyoruz!” diyor.

Ekonomiye yönelik her açıklamasının ardından döviz kurları ve altın fiyatları alıp başını gidiyor.

Son üç aydaki faiz inadı yüzünden dolar durduk yerde 3,50 TL birden artmış bulunuyor.

Bunun Türkiye’ye maliyeti 450 milyar dolar olan dış borçlar için bir buçuk trilyon Türk Lirası ek külfet getiriyor. 350 milyar Türk Lirası şimdiden bütçeye yük olarak binmiş görülüyor!..

★★★

Doğru Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası’na göre “Bu külfet iflaslar ve çığ gibi büyüyen işsizliğe yol açacak. Bazı saf politikacılar ve Televole türü iktisatçılar hükümetin uyguladığı politikayı yüksek kura geçiş, cari açığı kapama ve “Çin Modeli Büyüme” olarak yutturmaya çalışıyorlar. Bu saçmalığın hiçbir inandırıcı tarafı yok. Başta tarım ve İmalat sanayii olmak üzere ekonomik, siyasal ve hukuksal tüm kurumları çökertilmiş ülkede herhangi bir model uygulanamaz. Maalesef Türkiye, bu ekonomik politikalarla uçurumdan aşağı yuvarlanıyor. Artık kurtuluş yok. İyi senaryo fazla hasar görmeden popo üstü yumuşak zemine düşmek!.. Kötü senaryo ise beton zemine kafa üstü çakılmak!..”

★★★

Betona kafa üstü çakılmamak için yapacak tek şey kaldı; o da erken değil, hemen seçim!..