26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’dan Atatürk milliyetçiliği konusunda çarpıcı yorumlar...


Başbuğ, başlıktaki gibi dedi ve ekledi: Vatanseverlik ülkenin her alanda gelişmesine katkıda bulunmak, fedakârlık etmek
demektir. Atatürk milliyetçiliği ülkenin bütünlüğünü ve milletin bağımsız kimliğini korumayı amaçlayan bir düşüncedir…


Değerli okurlarım,

Son günlerde yeni bir anayasa yapılması konusu sıkça tartışılıyor. Bu tartışmalarda, Anayasa’nın başlangıç ve 2. maddesinde yer alan Atatürk milliyetçiliğine de farklı şekillerde değiniliyor.

Atatürk milliyetçiliği, Anayasa’nın 2. maddesinde Cumhuriyet’in nitelikleri arasında yer alıyor.

Atatürk ve arkadaşları gerçekleştirdikleri devrim sonucunda bir ulus devlet inşa ettiler. Ulus devletin dayandığı temel ilkelerin başında da Atatürk milliyetçiliği geliyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26. Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ ile söyleşimizde bu konuyu ele alacağız.

Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Uğur Dündar’a konuştu. “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu bir devrimdir” dedi.


★★★

UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Başbuğ, Atatürk’ün

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULUŞU BİR DEVRİMDİR

İLKER BAŞBUĞ (İ.B.): Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu bir devrimdir. Devrimin amacı ise bir ulus devletin yaratılmasıdır.

Bu devrimi iki safhaya ayırabilirsiniz. Birinci safha; 1919-1928 dönemidir. Bu dönem “siyasal devrimin” yaşandığı süreçtir.

Kongreler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması, Kurtuluş Savaşı, 1922 yılında saltanatın kaldırılması, Cumhuriyet’in kurulması, 1924’te hilafetin kaldırılışı ve 1928 yılında da 1924 Anayasası’nın 2. maddesinde yer alan, “Türkiye Devleti’nin, dini İslam’dır” hükmünün kaldırılmasıyla, “siyasal devrim” süreci tamamlanmıştır.

Görüldüğü gibi siyasal devrim, 1928 yılında Anayasa’da yapılan bu değişiklik ile Türkiye Cumhuriyeti’nin laik devlet olması ile sonuçlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan ancak beş sene sonra laik devlet olabilmiştir. Laiklik ilkesinin Anayasa’da yer alması ise 1937 yılında gerçekleşmiştir.

ATATÜRK’ÜN HAYATININ EN UZUN MÜCADELESİ OLDU

(U.D.): Atatürk neredeyse en uzun süren mücadelesini Türkiye Cumhuriyeti’ni tam anlamıyla laik bir devlet oluşturma konusunda vermiş. Bu husus hem çok önemli hem de oldukça düşündürücü.

Bu süreç neden bu kadar uzun sürmüş?

(İ.B.): Siyasal devrimin 1919-1928 yılları arasında sürdüğünü kabul edersek, 1928’den sonra başlatılan süreç ise kültür devrimidir.

Laiklik ilkesini sadece siyasal devrim ile topluma benimsetip, kabul ettiremezsiniz. Bunun için bir de kültür devrimine ihtiyacınız var. Atatürk yaşamının son on yılını bu nedenle kültür devrimine adamıştır. Kültür devrimini de 1937’de Anayasa’ya laiklik ilkesinin konulmasıyla tepe noktasına taşımıştır.

(U.D.): Siyasal devrime tekrar dönersek, siyasal devrime damgasını vuran temel düşünce sizce nedir?

SİYASAL DEVRİMİN EN ÖNEMLİ OLAYI: ULUS DEVLETİN İNŞASI

(İ.B.): Siyasal devrimin en önemli düşüncesinin “halkçılık” olduğunu düşünüyorum.

Mustafa Kemal Paşa, 13 Eylül 1920’de TBMM’ye “Halkçılık Programı”nı sunmuştur. O gün yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:

“Halkın maruz bulunduğu sefalet sebeplerini gidermeyi, toprak, eğitim, adliye, maliye, iktisat ve genel olarak toplumsal meselelerde asrın icabına ve halkın ihtiyacına göre gereken yenilikleri yapmayı, tesisleri vücuda getirmeyi başlıca vazife sayarız.”

Biliyorsunuz; Türk milliyetçiliğinin önde gelen isimlerinden Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Ziya Gökalp de halkçılığı savunmuşlardır. Onlara göre de halkçılığın esası eşitlikti. Kanun önünde, mahkeme önünde, devlet makamlarına getirilmede ve vergide eşitlik temel ve vazgeçilmez hususlardı.

Dolayısıyla siyasal devrimin, en önemli olayı, halkçılık düşüncesinin ulus devlete dönüştürülerek, ulus devletin inşa edilmesidir.

(U.D.): Ulus devletin amacı nedir?

(İ.B.): Ulus devletin amacı, “vatandaş/yurttaş” kimliğinin ortaya çıkarılması ve benimsetilmesidir.

Vatandaşlık tanımı 1924 Anayasası’nda şu şekilde yer almıştır:

“Türkiye ahalisine (halkına) din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla Türk itlâk olunur.”

Görüldüğü gibi, Anayasa “din” ve “ırk” ayırt edilmeksizin, “vatandaşlık” bakımından herkese “Türk” diyerek, çok ilerici bir tanım yapmıştır.

(U.D.): Kültür devrimi safhasına gelirsek, Atatürk kültür konusuna nasıl bakıyordu, kültür devrimi ile neyi gerçekleştirmek istiyordu?

ATATÜRK, ÜLKESİNİ BİLİM VE AKIL ÇAĞINA TAŞIMAK İSTEDİ

(İ.B.): Atatürk medeniyet (uygarlık) ile kültürün (hars) birbirinden ayrılmasının güç ve lüzumsuz olduğunu düşünüyordu.

Atatürk kültürü şöyle tanımlıyordu:

“Kültür bir insan topluluğunun devlet hayatında, fikir hayatında, yani ilimde, toplumsal hayatta ve güzel sanatlarda iktisadi hayatta yani ziraatta, sanatta, ticarette, kara, deniz ve hava ulaştırmacılığında yapabileceği şeylerin neticesidir. Kısaca medeniyet kültürden başka bir şey değildir.”

Kültür devrimi ile gerçekleştirmek istediği ise eğitimde, bilimde ve sanatta bir dizi köklü değişimleri yapmaktı. Amaç, Türkiye’yi artık farklı bir aydınlanma sürecine, akıl ve bilim çağına taşımaktı.

Bakın 1925’lerde “medeni” bir insanı nasıl tanımlamıştı:

“Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı, ‘zihniyetiyle’ medeni olduğunu ispat ve gösterme mecburiyetindedir. Aile hayatıyla, yaşayış tarzıyla, medeni olduğunu göstermek mecburiyetindedir.”

Atatürk’e göre kültür, bir ülkenin her alanda yapabileceği şeylerin sonucudur. Amaç, Türk insanını zihniyetiyle, aile hayatıyla ve yaşayış tarzıyla medeni hale getirmektir.

(U.D.): Buraya kadar olan bölümde Atatürk’ün gerçekleştirdiği siyasal ve kültürel devrim konuları üzerinde genel hatları ile durduk. Şimdi Atatürk’ün milliyetçilik anlayışına yani Atatürk milliyetçiliğine bakalım. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ SALDIRGAN, GENİŞLEMECİ VE ŞOVENİST BİR ANLAYIŞ DEĞİL

(İ.B.): “Medeni Bilgiler” kitabı, Afet İnan tarafından bizzat Atatürk’ün aldığı ve yazdırdığı notlar dikkate alınarak 1931 yılında yayımlanmıştır.

Kitabın 36. sayfasında Türk milliyetçiliği aynen şöyle tanımlanmaktadır:

“Türk milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve uluslararası temas ve ilişkilerde, bütün çağdaş milletlere paralel ve onlarla bir ahenkte yürümekle beraber, Türk sosyal topluluğunun özel karakterini ve başlı başına bağımsız kimliğini korumaktır.”

Atatürk’ün tanımladığı gibi; Türk milliyetçiliği, ülkenin her alanda ilerleme ve gelişmesini amaçlayan; uluslararası ilişkilerde bütün çağdaş milletlerle beraber ve uyumlu hareket etmeyi öngören ve her şeyden önce de Türk topluluğunun özel karakterini, ülkenin bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını korumayı esas alan bir düşüncedir.

Atatürk milliyetçiliği hiçbir zaman kendi ırkını üstün gören, diğer ırkları küçümseyen, saldırgan ve genişlemeci şovenist bir milliyetçilik anlayışı değildir.

Atatürk milliyetçiliğinde dört temel nokta vardır. Bunlar ortak kültür, ortak değerler, Türk dili ve vatanseverliktir.

Kültür konusu üzerinde durduk.

Atatürk’e göre, bir ulusun bireylerinin ortak değerleri arasında en önemlisi ortak vicdandır. Atatürk ortak vicdandan “ortak erdem/ahlaki yakınlık” olarak söz etmiştir.

Atatürk 1922 yılında not defterine şunu yazmıştı:

“Bir milletin felaket içinde kalması, bir devletin yok olma tehlikesi, toplumsal, ahlaki hastalık neticesidir.”

Atatürk’e göre Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir. Ancak, Atatürk Türkçeyi yalnızca etnik Türkler arasında bir bağ olduğu için değil, aynı zamanda özellikle ortak ülküleri, değerleri ve tutumları Cumhuriyet’in bütün vatandaşlarına benimsetme amacı olduğu için de önemsiyordu.

Atatürk milliyetçiliğinin temelinde “vatanseverlik” vardır. Vatanseverlik ülkesini sevmek ve aynı zamanda ülkenin her alanda gelişmesine katkıda bulunmak fedakârlık etmek demektir.

(U.D.): Bütün bu değerlendirmeler çerçevesinde, bugün için siz Atatürk milliyetçiliğini nasıl tanımlarsınız?

(İ.B.): Atatürk milliyetçiliği, ülkemizi dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi haline getirmeye ve milli kültürümüzü çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmaya çalışırken, çağdaş milletlerle ahenkli yürümeyi, çalışmayı da göz önünde tutan, hiçbir zaman genişlemeci hedefleri olmayan ve bütün bunların üstünde de Türk milletinin özel karakterini ve her alanda ülkenin bütünlüğünü ve milletin bağımsız kimliğini korumayı amaçlayan bir düşüncedir.


ATATÜRK EMPERYALİZME KARŞI AÇILAN SAVAŞIN İLK LİDERİYDİ


(U.D.): Son söz olarak ne söylemek istersiniz?

(İ.B.): Atatürk milliyetçiliğinin temelinde “vatanseverlik” vardır. “Vatanseverlik” “vatandaşlığı” tamamlayan ve onu daha mükemmel hale getiren bir düşüncedir. Vatanseverlik insanların bireysel vicdanına bağlıdır. Dolayısıyla vatanseverlik vicdanlı olmak, tevazu sahibi olmak demektir.

Sonsöz olarak, UNESCO Genel Kurulu’nun 27 Kasım 1978 günü yapılan toplantısında Atatürk’ün nasıl tanımlandığını hatırlatmak isterim:

- Atatürk; sömürgecilik ve emperyalizme karşı en önce açılan savaşlardan birinin ilk lideri,

- Dünya ulusları arasında karşılıklı anlayışın ve sürekli barışın kurulması için olağanüstü çalışmalarıyla örnek oluşturan,

- Tüm yaşamı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din veya ırk ayrımı gözetmeden bir uyum ve iş birliği çağının doğacağına inanan,

- Eylemleri her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygı yönünde gerçekleşen, bir liderdir.

Ne mutlu ki Atatürk gibi bir liderimiz var.