“Adım Züleyha. Boluluyum. Fakir bir ailenin kızı olarak zor şartlarda okuyup öğretmen oldum. İlk tayinim Malatya Pütürge’ye çıktı. Üç yıl bir dağ köyünde görev yaptım. Orada beni, hayatımda görmediğim ilgi, sevgi ve şefkatle bağırlarına bastılar...

★★★

Okulun küçük, tek odalı lojmanına yerleştim, ama bir gün bile orada yatmadım. Köyün merhamet meleği Ümmühan teyze ve yaşlı kocası Derviş amca ‘Bizde kalacaksın. Seni asla yalnız bırakmayız’ dediler.

Böylece evlatları ve evin kızı oldum!

Bildiğiniz bir evin kızı nasılsa, ben de öyleydim...

★★★

Yedirdiler, içirdiler, hastalandılar, ağladılar, güldüler... Bunların hepsini beraber yaşadık.

Onlar yarım Türkçeleri ile bana ana-baba oldular.

Ben de yarım Kürtçe ile onlara sırdaş oldum, yoldaş oldum...

Üç yılın sonunda tayinim memleketim Bolu’ya çıkınca, ağıtlarla, gözyaşlarıyla ayrıldık.

★★★

Bolu’da evlenip kendi yuvamı kurdum.

Ümmühan anama da davetiyemi gönderdim.

Davetiyeye çeyrek altını bantlayarak bana gönderdi. Ailem ‘Bu nasıl vefa, bu nasıl sevgi?’ diyerek şoke oldu.

★★★

Bir süre sonra oğluma hamile kaldım. Ümmühan anaya telefonda müjdeyi verdiğimde, sevinçten havalara uçtu, zılgıt çekti. ‘Bana söz ver, torunumun 40’ı çıkar çıkmaz Pütürge’ye getireceksin tamam mı?’ dedi. ‘Söz’ dedim...

★★★

Bir gün aradı ‘Rahatsızım, ama önemli bir şeyim yok. Biraz sesim kısıldı o kadar. Zaten kızım yanımda. Ben ona söyleyeceğim, o da sana mesaj olarak gönderecek’ dedi. ‘Tamam, bekliyorum’ dedim.

Sürekli yazdım, hep güzel cevaplar aldım...

★★★

Oğlum dünyaya geldi. Adını Bolulu babam Ahmet ile Pütürgeli Derviş babamın isimlerini yan yana getirip ‘Ahmet Derviş’ koydum...

Bunu haber vermek için görüntülü arayarak torununu göstermek istedim.

Karşıma genç bir kadın çıktı. ‘Ümmühan ana nerede?’ diye sorunca, ağlamaklı bir ses tonuyla ‘Kaybettik!’ dedi.

Yıkıldım.

‘Nasıl, ne zaman’ diye sordum. 4 ay olmuş!

‘Peki ben aylardır kiminle yazışıyordum?..’

-Anam dedi ki; Züleyha hamile. Hastalığımı, kötü durumda olduğumu sakın söylemeyin. Üzülür bebeğine zarar verir. Ben yazıyormuş gibi yapın! Ölürsem de doğum yapana kadar gizleyin! Bir gün buraya gelirse, mezarımın taşına elindeki tebeşirle ‘Ben geldim’ diye yazsın yeter!..

★★★

Bu nasıl bir metanet, bu nasıl bir şefkat, bu nasıl bir insanlık...

Pütürge’nin kızı olmuş Züleyha öğretmen, bu topraklar senin memleketin.

Acılar, zorluklar, gurbet yolları beklemiş anaların ayak izleriyle doludur Pütürge...

Bu insanlar yürekte iz bırakır, gönülde söz bırakır, ardında köz bırakır!..”

★★★

Malatyalı meslektaşım Necdet Akboğan’ın aktardığı bu muhteşem öyküyü özellikle bayramın ilk gününde sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü hepimizin hayatlarına dokunan unutulmaz Ümmühan teyzelerin, Derviş amcaların olduğunu, onların yüreklerde izler, gönüllerde sözler, ayrılıklarda da közler bıraktığını biliyorum.

Bayramınızı kutluyor, size ve aramayı ihmal etmeyeceğiniz o sevgi ve şefkat meleği güzel insanlara, sağlık ve mutluluk dolu günler diliyorum...