Yıl, 2001...

Ülke büyük ekonomik krizin pençesinde...

On binlerce esnaf kepenklerini indirmiş, hortumlanan bankalarda yüz binlerce beyaz yakalı işlerini kaybetmiş, tasarrufları batan talihsizler kendilerini yakmaya başlamış, geniş yığınlar derin bir işsizliğe mahkum olmuş...

Piyasalarda Türkiye’nin moratoryum ilan edeceği, yani borçlarını ödeyemeyeceği konuşuluyor.

Böylesine acılar ve umutsuzlukların yaşandığı süreçte Fenerbahçe Spor Kulübü’nde yöneticilik yapıyoruz. Aziz Yıldırım başkanımız, emekli Koramiral Atilla Kıyat da basın sözcümüz...

Hepimizin ortak gözlemi şu:

Ekonomik buhranlarda koyu bir taraftar için tuttuğu takımın başarısı, normal dönemlere oranla daha büyük, hatta yaşamsal bir önem kazanıyor.

Çünkü işsizlik, pahalılık ve geçim sıkıntısı sarmalında umutları örselenen taraftarlar için hayatta tutunacak en değerli dallardan biri, gönül verdiği takımının başarısı oluyor.

Başarısızlıkta o dal kopuyor ve kendisini umutsuzluğun dipsiz boşluğunda buluyor.

★★★

Bu gözlemlerimizi söylemlerimize de yansıtıyor ve bıçak sırtı haline gelen o kritik ayları, ağır bir sorumluluk duygusuyla yönetirken, uğradığımız sportif haksızlıklarda bile özenli bir dil kullanıyoruz. Çünkü bir yenilgi sonrası iki cümlelik provokatif bir söylemle önü alınamayacak kitlesel olayların çıkabilmesinin an meselesi olduğunu görüyoruz...

Basın sözcümüz emekli Koramiral Atilla Kıyat ile hep dostluktan, arkadaşlıktan, barış ve sevgiden söz ediyor, hiçbir kulübün yöneticisi, taraftarı ve oyuncularını rencide edecek açıklamalar yapmıyoruz.

Böylece gerilim dolu o korkunç günleri olaysız atlatıyoruz.

Bugün maalesef yine ekonomik buhran var.

Hem de çok derin bir buhran...

★★★

Hemen her gün, hatta her saat başı döviz şoku yaşanıyor. Hayat pahalılığının mağdur ettiği yığınlar, yalnız ve güzel ülkemizin iyi yönetilemediğini düşündükçe öfkelenip geriliyor...

Simit fiyatının 3.5 liraya fırlaması, geniş kitlelerin içine sürüklendiği geçim sıkıntısının boyutunu fazla söze gerek bırakmadan anlatıyor.

★★★

O nedenle, Türk futbolunu yönetenleri, kulüp ayrımı yapmaksızın uyaralım ve sorumsuzca davranıp düşmanlık tohumları ekmek yerine, tüm renkleri kucaklayacak dostluk söylemlerini benimsemeleri gerektiğini hatırlatalım.

Çünkü biliyoruz ki böylesine buhran dönemlerinde futbol, sadece futbol değil, bir taraftar için çok şeydir!..