“Gelişmekte olan ülkelerde dalkavukların yarattığı alışkanlık nedeniyle siyasi iktidarlar, medyadan hep övgü bekler.

Zamanla dostane eleştirilere bile tahammülsüzlük başlar. İyi niyetle eleştiri yapanlar, objektif gazetecilik peşinde koşanlar, yandaşlarca sanki düşmanmış gibi gösterilirler.

Tarafsız basın susturulmaya çalıştırılır, patronlar baskı altına alınır, yaftalar hazırlanır, tetikçiler devreye sokulur, düzene uymayanlar birer birer tasfiye edilir, akıl almaz iftiralar atılır, hatta sudan sebeplerle cezaevine tıkılır...

★★★

Geçmişte böyle dönemler yaşadık. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarında, geçmişi aratan uygulamalar yaşıyoruz. İleri demokrasi iddiasıyla işbaşına gelen bu iktidar döneminde, birçok gazeteci demir parmaklıkların ardına gönderildi. Uzun tutukluluk süreleri cezaya,  Silivri Cezaevi toplama kampına dönüştürüldü. Basın özgürlüğü sıralamasında bir zamanlar “muz cumhuriyeti” veya “kabile devleti”  diyerek dudak büktüğümüz ülkelerin bile gerisine düştük.

★★★

Oysa objektif ve dürüst basın, demokrasilerde siyasi iktidarlar için hava gibi, su gibi gereklidir. Hükümetlere dalkavuklar değil, çekinmeden doğruyu söyleyenler yarar sağlar. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde siyasi liderleri bekleyen en büyük tehlike de, çevresini doğruyu söyleyenler yerine, her dediğini alkışlayan yağcıların kuşatmasıdır. Bunlar sadece kendi çıkarlarını ve konumlarını korumayı düşündükleri için liderin gerçeği görmesini istemezler. Günün birinde devran değiştiğinde, önünde yerlere kadar eğildikleri lideri satıp “yaşasın yeni liderimiz!” demeye başlarlar.

Bunların dönüş hızına fırdöndüler bile yetişemez!..

★★★

Oysa gelişmiş demokrasilerde lideri, onun hep hoşlanacağı sözleri tekrarlamak yerine, bilgi ve özgüvenden kaynaklanan medeni cesaretle doğruyu söyleyenler başarılı kılarlar.

Örneğin Fransa’nın efsanevi cumhurbaşkanlarından Charles de Gaulle kültür bakanına soruyor:

“Üstat, son zamanlarda karikatüristler beni çizmez oldular! Yoksa halk, beni sevmiyor mu?..”

Charles de Gaulle, karikatürlerinin çizilmesini istiyor. Bunu halkın ilgi ve sevgisine bağlıyor. Bizim ileri (!) demokrasimizde ise karikatüristler mahkemeye veriliyor!..

Fazla söze gerek var mı?

Sözün bittiği yer burası değil mi?..”

★★★

Virgülüne dokunmadan alıntıladığım yukarıdaki satırları “İYİ UYKULAR SAYIN SEYİRCİLER” adlı kitabımın sonsözü olarak 2012 yılında yazmışım.

Bakıyorum da bugün geldiğimiz yeri 9 yıl öncesinden görmüş ve yurtsever bir gazeteci olarak uyarı görevimi yapmışım.

Ne diyor bilge:

“Eleştiri belki güzel bir şey değildir ama gereklidir. Ağrıyla ayni işlevi görür; çünkü ağrı bedende kötü bir durum olduğunu haber verir...”

★★★

“Denetlendiğinde sevinen, eleştirildiğinde de kızmak yerine gülümseyen kişiye büyük adam denir!..”