İktidar partisine mensup önde gelen bir siyasetçinin danışmanını anlatıyorlar.

Sözünü ettikleri kişi, gayrı resmi bir danışman.

Yani resmi hiçbir sıfatı yok!..

Çok değil, 7-8 yıl öncesine kadar 10 bin liralık senedini ödemekte zorlanan danışmanın, bugün milyon dolarlarla oynadığını, kısa süre içinde ülkemizin popüler turizm yörelerinden birinde inanılmaz bir mal varlığı edindiğini öne sürüyorlar. Adresler veriyor, tek tek ayrıntılı bilgiler paylaşıyor, o servetin kimlerin üstüne yapıldığını söylüyorlar.

Sonra da “Aman isim kullanma, yoksa bizi mahveder” diyorlar!

★★★

Onları ve “danışman saltanatını” dinlerken gerilere, bundan 28 yıl öncesine dönüyorum.

18 Nisan 1993...

O gün, Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu, resmi temaslar için Almanya’ya gidiyor.

Son derece sıcak karşılama töreninden sonra, Topçu ve beraberindekilere Bonn’da saray benzeri bir konukevi tahsis ediliyor. Güvenlikleri için her türlü önlem alındığı gibi, yollarda trafik bile kesiliyor. Bu arada Almanya Ulaştırma Bakanı, misafirlerinin onuruna şahsi malikanesinin 300 metrekarelik salonunda yemek veriyor. Salon öylesine büyük ki Topçu’nun hediye olarak götürdüğü pirinç mangal ufacık kalıyor. Uzatmayayım unutulmaz bir konukseverlik örneği sergileniyor...

★★★

Yazıma konu olan şaşırtıcı gelişme ise resmi görüşmelerin yapıldığı Hazine Bakanlığı’nda yaşanıyor.

Yaşar Topçu o anları şöyle anlatıyor:

“O sırada gayri safi milli hasılasıyla (GSMH) dünya ikincisi olan Almanya’nın Hazine Bakanı’nın makam odasına girdiğimde gözlerime inanamadım.

Çünkü ortada kayın ağacından yapılmış basit bir makam masası duruyor... Bakanın koltuğu da tahtadan. Yani Almanya’nın hazinesini yöneten kişi, tahta üzerinde oturarak görev yapıyor!..

Konuklar için masanın önüne iki sandalye konulmuş... Onların da oturma yerlerinde kumaş vs yok!..

Zemine halı serilmemiş, tamamen taşlarla kaplı... Her şey dünyanın en zengin ikinci ülkesinde bir bakanın odasında değil de sanki iş hayatına yeni başlamış, parasız bir girişimcinin sıradan ofisindeymişiz gibi bir izlenim veriyor!..”

Yaşar Topçu dayanamayıp bu aşırı sadelikten duyduğu şaşkınlığı dile getiriyor.

Bakanın verdiği cevaba bakar mısınız?

“Bizde devletin parasıyla saltanat olmaz!.. Kırılmayın ama o, sizde olur!..”

★★★

Tanıdığım en dürüst, en dobra dobra siyasetçilerden biri olan Topçu “Bu sözü hiç unutamadım. Sadeliği daha sonraki siyasi hayatımın en önde gelen ilkelerinden biri olarak benimsedim...” diyor.

★★★

Samimi olduğu konusunda hiç kuşku duymuyorum.

Zira daha önce de yazdığım gibi, halen avukatlıkla hayatını kazanıyor.

“Trilyonluk ihaleler veren bakanlıklarda bulundunuz. Hiç mi dünyalık yapamadınız” diye sorulduğunda da şu cevabı veriyor:

“Hayır yapmadım. Çünkü siyasette zenginleşen babam dahi olsa, bilirim ki hırsızdır!..”