“Siyaset dünyamız ve politikacılık o kadar yüzeyselleşti ki, devlet adamı özlemimiz ve arayışımız bizi hep anılarımıza götürüyor!

Bunun içindir ki devlet adamlığı deyince aklıma gelen bir anımı paylaşmak istiyorum:

★★★

Merhum Süleyman Demirel’in kurduğu 1. Milliyetçi Cephe Hükümeti dönemiydi. (1975-1977) Tofaş fabrikasının, 124 yerine 131 model yeni bir otomobil üretmesi aşamasına gelinmişti. Bunun için hükümet kararnamesine ihtiyaç vardı.

Başbakan Demirel’in projeye “Evet” demiş olmasına rağmen Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan kararnameyi imzalamıyor, imzalamadığı gibi, çekmecesine kilitleyerek ortadan kaldırıyordu!

Ben de bir çıkış yolu bulmak için, haftanın iki-üç gününü Ankara’da geçiriyor, bakan bakan dolaşıyordum.

★★★

Devlet Bakanı Seyfi Öztürk Eskişehir’den ilkokul arkadaşımdı. Hükümet içi anlaşmazlıkları halletme görevi ona verilmişti.

Öğrenmiştim ki Erbakan, Dışişleri Bakanlığı’nın büyükelçiler kararnamesinde istediği değişiklikleri yapabilmek için Tofaş kararnamesini pazarlık masasına koymaya niyetliydi...

Bir koalisyon sorunu halini alan Tofaş kararnamesini görüşmek amacıyla ben de Devlet Bakanı Seyfi Öztürk’ten randevu almıştım.

★★★

O günlerde, Dışişleri Bakanı olan merhum İhsan Sabri Çağlayangil bir yurt dışı gezisine çıkmış, Seyfi Öztürk de ona vekalet etmeye başlamıştı.

Öztürk, Çağlayangil’in makam odasında beni çok sıcak karşılamış, hatta konuya geçmeden çocukluk anılarımızı anmaya bile vakit bulmuştuk...

★★★

Benim kamu görevlilerine karşı değişmeyen bir tavrım vardır: Kendileriyle ne kadar arkadaş veya eski dost olsam da onlara daima saygılı ve mesafeli durmuşumdur.

Seyfi Öztürk’le konuşmamı aynı ciddiyette sürdürürken, makam odasının kapısı açılmış ve içeriye bakanlık Müsteşarı Şükrü Elekdağ girmişti.

‘Sayın Bakanım! Ziyaretçiniz olduğunu bilerek içeriye girdim, âcil bir konu var, size arz etmeliyim!’  der demez ben ayağa kalkmış, odadan çıkmaya hazırlanmıştım.

Tam hamlemi yaparken, Seyfi Öztürk koluma yapışmış ve beni tekrar yanına oturttuktan sonra ‘Şükrü Bey! Can Kıraç’ı tanımadınız mı? O benim en yakın arkadaşımdır. Her mahremiyeti paylaşabilirsiniz!’ demez mi?..

Başımdan aşağı bir kova kaynar suyun boşaldığını hissetmiştim!

Ama Elekdağ saygısını hiç bozmadan ‘Sayın Can Kıraç’ı tanıyorum. Ancak konuyu size arz etmek durumundayım’ diyerek tutumunu devam ettirmişti

Seyfi Öztürk ‘Efendim! Size söyledim, lütfen konuyu açınız!’ deyince, Şükrü Elekdağ kısa bir süre beklemiş, sonra arkasını dönerek makam odasını terk etmişti!..

★★★

Ben de Elekdağ’ın devlet adamı olmanın asaletini ve gereğini göstermiş olmasından büyük bir mutluluk duymuştum.

Hey gidi günler, hey!..”

★★★

Koç topluluğunun eski tepe yöneticilerinden, adını Atatürk’ün koyduğu Can Kıraç’ın, Şükrü Elekdağ hakkındaki sözlerinin altına ben de imzamı atıyorum.

97 yaşında olmasına karşın, gençlere taş çıkartacak bir enerjiyle sürekli çalışan, dünya medyasını takip eden ve bilge bir diplomatın yurtsever bakış açısıyla, ülkemizi yönetenlere dış politika öngörülerinde bulunan Şükrü Bey, bir benzeri zor yetişecek, varlığından onur duyduğumuz örnek bir devlet adamı...                 

★★★

Washington’da en uzun süreli ve başarılarla dolu Büyükelçilik görevinin yanı sıra, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olarak da Türkiye’nin taraf olduğu birçok anlaşmaya imza atan Elekdağ’ın, engin birikim imbiğinden süzülmüş değerli görüşlerini, bu köşede sık sık paylaştığım için ayrıca çok mutluyum.

Bu satırları yazma fırsatını verdiği için Sayın Can Kıraç’a çok teşekkür ediyor, Sayın Elekdağ’a nice sağlık ve mutluluk dolu yaşlar diliyorum.