Türk ekonomisi bağımsız uzmanların “buhran” olarak niteledikleri çok zorlu bir süreçten geçiyor.

Doğru Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası dostum, bana gönderdiği mektubunda, Türkiye’nin cari açık sorunu ile içine düştüğü borç batağını, yıllar önce çekilen Yeşilçam filmleriyle bakın nasıl anlatıyor:

★★★

“Sevgili Uğur,

Son ‘Demokrasi Arenası’ programında Yeşilçam’ın önemli yapımcılarından Abdurrahman Keskiner’in evinde, Türk sinemasının dev ismi Türkan Şoray, müzik-sinema dünyamızın bir başka değerli ismi Emel Sayın ve büyük mizah ustası Müjdat Gezen’le buluşmanızdan bahsetmiştin.

Seninle hep ekonomi üzerine dertleşiyoruz, Türkiye’yi bir uyuşturucu bağımlısı gibi, dış borç bağımlısı haline sokan hastalıklı yapıyı, esasında Yeşilçam, yıllar önce birçok filmde anlatmıştı. Hemen hemen herkes, şu senaryoyu hatırlar.

★★★

Fabrikatör Hulusi Kentmen ve güzeller güzeli kızı Filiz Akın, boğazdaki yalılarında mutlu bir hayat sürmektedir. Genç ve yakışıklı Ediz Hun, Deniz Harp Okulu’ndan deniz subayı olarak çıkmak üzeredir. Altı ay sonra evleneceklerdir. Birden işler bozulur ve fabrikada yangın çıkar, Hulusi Kentmen çaresizdir. Hem fabrikayı, hem de boğazdaki yalıyı kurtarmak adına borç arayışına başlar. Rakip fabrikanın briyantin saçlı patronu Önder Somer devreye girer. Fabrika ve yalı kurtulur ama Hulusi Kentmen borç batağına girmiştir. Bu ağır borç yükü nedeni ile Filiz Akın, Ediz Hun ile değil, Önder Somer ile evlenir. Filiz Akın, düğün gecesi Önder Somer’e ‘Bedenime sahip olabilirsin, ama ruhuma asla’ der. Ancak iş işten geçmiştir!..

★★★

Ya da bir başka film senaryosunu hatırlayalım. Nubar Terziyan, köyde tarımla uğraşan küçük bir çiftçidir. Güzeller güzeli kızı Türkan Şoray’ın üzerine titrer. Türkan Şoray ve yiğit delikanlı Cüneyt Arkın gönüllerini birbirlerine kaptırmıştır. Bu arada köyün ağası Bilal İnci, aynı zamanda tefecilik de yapmaktadır. Ters giden hava şartları nedeni ile Nubar Terziyan’nın ürünü tarlada don yer. Ayrıca iki büyükbaş hayvanı da telef olur. Yeniden üretim yapmak, tohum bulmak ve hayvan alabilmek için paraya ihtiyacı vardır. Çaresizce köyün ağası tefeci Bilal İnci’ye gider. Üzerinden kalkamayacağı bir borç yükü altına girmiştir. Türkan Şoray, Cüneyt Arkın’la evlenmek yerine Bilal İnci’ye üçüncü kuma olarak gider. Gerçi Cüneyt Arkın, Bilal İnci’nin hakkından gelir ama kendisi de cezaevini boylar!..

★★★

İşte sevgili Uğur,

Türk ekonomisi, AKP’nin ilk dönemlerinden itibaren, ürettiğinden fazla tüketen, her sene dış ticaret ve cari açığı artan, hastalıklı bir yapıya dönüştü. AKP iktidarı ilk yıllarında dünyadaki para bolluğu nedeni ile rahatça dış borç bulabiliyordu. O zamanlar ‘Yapmayın, etmeyin, ürettiğinizden fazlasını tüketmeyin, Türkiye’yi dış borç batağına sokarsanız, sadece ekonomik bağımsızlığımızı değil, siyasi ve askeri bağımsızlığımızı da kaybederiz’ diye defalarca uyardık. Ancak bir kulaklarından girdi, diğer kulaklarından çıktı.

Şimdi Türkiye ekonomisinin geldiği yer ortada.

Oysa borç batağına girenlerin dramını ve yaşadıkları çaresizliği Türkiye daha ekonomiyi tartışmadan önce Yeşilçam, ne kadar da güzel anlatmış.

Buradan Yeşilçam’a emeği geçen ve hayatını kaybetmiş büyük sanatçıları şükran ve rahmet ile anıyorum. Hayatta olan büyük sanatçılarımızın da önünde saygı ile eğiliyorum.

Selam ve sevgilerimle,

Meriç.”