Değerli okurlarım,

3 Kasım günü yapılan ABD Başkanlık seçiminden sonra, Seçiciler Kurulu, 14 Aralık’ta toplanarak 232’ye karşılık 306 oy ile Joe Biden’ın kazandığını açıklamıştı. Çarşamba günü ise ABD Kongresi’nin iki kanadı olan Temsilciler Meclisi ile Senato, prosedür gereği Biden’ın başkanlığını tescil için ortak bir toplantı yaptı.

Ancak aynı gün, seçimlerde usulsüzlük yapıldığı konusundaki asılsız iddialarında ısrarlı olan Başkan Trump, binlerce taraftarını -Kongre’ye baskı için- Washington’a çağırıp bir miting düzenledi. Beyaz Saray önünde Trump’ın konuşmasını dinleyen bu öfkeli kitle, daha sonra Kongre’ye yöneldi. Saldırganlar güvenlik bariyerlerini aşıp camları ve kapıları kırarak içeri girdi. Güvenlik güçleri, Temsilciler Meclisi toplantı salonuna kadar ulaşan fanatikleri, ateş açarak durdurabildi. Arbede sırasında 5 kişi hayatını kaybetti. Olaylar, yetersiz kalan polislerin, ulusal muhafızlarla takviye edilmesiyle kontrol altına alınabildi. Ardından Washington’da 24 saat süreyle sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bu arada Kongre, ortak oturumuna kaldığı yerden yeniden başlayarak seçim sonuçlarını tescil sürecini Joe Biden’ın başkanlığını teyit ederek tamamladı. Demokratlara ilaveten birçok Cumhuriyetçi senatör ve milletvekili, yaşananları ABD demokrasisini ağır şekilde yaralayan, utanç verici bir olay ve darbe girişimi olarak tanımlarken, yaşananlardan Trump’ı sorumlu tuttular.

Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’la bu söyleşimizde, 6 Ocak olaylarının, ABD açısından içeride ve dışarıda ne gibi sonuçlar doğuracağı üzerinde duracağız...



UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Elekdağ, olayların ABD toplumu ve demokrasisi üzerinde ne gibi etkileri olacak?

BAŞKAN BIDEN’A GÖRE BU BİR İSYAN HAREKETİ

ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Ş.E.): Başkan Biden, Kongre’ye saldırıyı bir “isyan hareketi” olarak tanımladı. Aynı görüşü paylaşan New York Times gazetesi de olayların otoriter ülkelerde yaşanan darbe ve isyan hareketlerinden farkı olmadığını vurguladı. Washington Post gazetesi ise Trump’ın Amerikan demokrasisi için bir tehdit teşkil ettiğini öne sürerek görevden alınması çağrısında bulundu. Medyanın ezici çoğunluğu, Amerikan demokrasisini ve yaşam tarzını temsil eden bir abide ve sembol olarak gördükleri Kongre’ye saldırıyı, ağır bir suç ve ABD demokrasisinin lekelenmesi olarak değerlendirdi. Bu ortamda Trump’ın 20 Ocak’tan önce azledilmek veya görevden alınmak suretiyle onur kırıcı bir cezaya uğratılması hususunda, hem medyadan, hem de siyasi cenahtan gelen sesler giderek kuvvetleniyor. Bu alternatiflerden daha çok görevden alınma şıkkı üzerinde duruluyor.

(U.D.): Bu tercihin nedenini açıklar mısınız?

TRUMP’IN GÖREVDEN ALINMASI İSTENİYOR

(Ş.E.): Görevden alma işlemi daha pratik ve kolay görünüyor da ondan... Trump’a karşı azil süreci bir kere işletildi, fakat başarılı olunamadı. Trump’ın, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’den Ukrayna’ya yapılacak askeri yardım karşılığında Biden hakkında yolsuzluk soruşturması açılmasını istediği ortaya çıkmıştı. Buna istinaden Aralık 2019’da, “kanuna aykırı davrandığı” gerekçesiyle Trump hakkında azil soruşturması başlatıldı. Ancak, Senato’da yapılan oylamada aleyhinde üçte iki çoğunluk sağlanamamış ve Trump aklanmıştı. Anayasanın 25. maddesine göre sonuç almak için ise Senato’nun üçte iki çoğunluk engelinin aşılması gerekmiyor. Başkan yardımcısı ile kabinenin çoğunluğunun, Trump’ın görevlerini yerine getirmediği hususunda bir karara varmaları halinde, Trump’ın görevden alınması mümkün oluyor. Bu durumda yerine Başkan Yardımcısı Pence geçecek. 25. madde, Trump’a bu karara karşı Kongre’ye itiraz hakkı tanıyor. Bu durumda, itirazın geçersiz olması için, Temsilciler Meclisi ve Senato’nun mutlak çoğunlukla karar alması gerekiyor. Senato ve Meclis’in kompozisyonu da buna imkan veriyor.

(U.D.): Peki, Cumhuriyetçi Başkan Yardımcısı Pence buna razı olur mu?

PENCE, TRUMP’IN BU GİRİŞİMİNİ ONAYLAMADI

(Ş.E.): Pence, esasında Trump’ın bu son “ayaklanmaya teşvik” tutumunu onaylamayan bir davranış sergiledi. Bu bakımdan 25. maddenin uygulanmasına ikna edilebilir gibi görünüyor. Ancak bu kesin değil. Ayrıca, 25. maddenin işletilebileceği hususunda hayli tartışma yapılmasına ve birçok makale yayımlanmasına rağmen bu konuda henüz resmi bir girişimde bulunulmuş değil.

(U.D.): Başkanlık seçiminde Biden 81 milyonun üzerinde oy aldı. Trump da ana akım medya tarafından psikopat olarak tanımlanmasına, kamuoyunu hayrete düşüren tüm saçmalıklarına ve tutarsızlıklarına rağmen, 74 milyon oy gibi yüksek bir rakama ulaştı. Hâlâ da kitleleri harekete geçirebilen bir güce sahip görünüyor. Bu durumu nasıl izah ediyorsunuz?

ABD’LİLERİN % 45’İ HÂLÂ TRUMP’I DESTEKLİYOR

(Ş.E.): Joe Biden’a göre, “Trump, ABD tarihinin en kötü başkanı.” Buna mukabil, Trump’ın taraftarları, onun Amerika’nın çıkarlarını, haklarını var gücüyle savunduğunu söylüyor. ABD’nin ana akım medyası Trump’ın kışkırtması sonucu yaşanan Kongre saldırısını ABD’nin çıkarlarına ihanet, isyana teşvik ve Amerika’yı küçük düşürücü rezilane bir hareket olarak tanımlarken, 6 Ocak’ta yapılan bir kamuoyu yoklaması toplumun % 45’inin Trump’ı desteklediğini ortaya koydu. Trump’ın ateşli destekçilerini, özellikle beyaz ırktan, kırsal kesimde yaşayan, işçi sınıfı ve eğitim seviyesi düşük seçmen kitlesi oluşturuyor. Toplumun bu kesimleri, Trump’ın göçmenlerle ilgili kısıtlayıcı düzenlemelerini, Meksika sınırına duvar örme projesini, 11 milyon kaçak Latin işçiyi ülkeden atma vaadini, nüfusunun büyük kısmı Müslüman olan ülkelerin vatandaşlarının ABD’ye girişini yasaklamasını, sınırdan yasa dışı geçen ailelerin çocuklarını ebeveynlerinden ayırma uygulamasını alkışlıyorlar.

(U.D.): Trump’ın destekçilerinin beyaz ırktan olduğunu özellikle vurguladınız...

ABD SEÇİMLERİNDE IRK FAKTÖRÜ ÇOK ETKİN

(Ş.E.): Seçimlerde ırk faktörünün başat bir rol oynadığı görülüyor. ABD’de seçmenlerin % 70’i beyazlardan oluşuyor. Bu kitlenin % 58’i Trump’a oy verdi. Kontrastı (karşıtlığı) belirtmek için, geçmişte Demokratların adayı Hillary Clinton’un aldığı oyların % 90’ını siyahilerin verdiğini belirteyim. Bu veriler, ırk faktörünün seçmen davranışında en önemli faktör olduğunu ortaya koyuyor. Burada vurgulanması gereken bir husus, Trump’ın önde gelen destekçilerini, beyaz ırkın üstünlüğüne inanan grupların oluşturduğudur. Bu gruplar, Amerika’da yönetimin beyazların idaresinde olmasını ve devlet bürokrasisi ile kurumlarında sadece beyazların görev almasını savunuyor. Bu bağlamda, seçimlerde Ku Klux Klan’ın yayın organlarının Trump’ı desteklediklerini ilan ettiklerini belirtelim.

(U.D.): Bu söyledikleriniz ABD’de ırkçılığın hortladığını ve ülkenin aşırı kutuplaştığını ortaya koyuyor. Bu durumda, Biden’ın başkanlığının ilk aylarında dış politikadan çok, iç istikrarla ilgili sorunlara odaklanmak durumunda kalacağı anlaşılıyor. Bizim basından okuduğum bazı makalelerde, bir süredir ABD’nin çöküş ve dağılma sürecinde olduğu belirtiliyor. Bu görüşlerde isabet var mı? Yaşanan son olayların bu gidişatla ilgisi olabilir mi?

ABD TOPLUMUNDAKİ FAY HATLARININ ÜRKÜTÜCÜ DERİNLİĞİNİ GÖRDÜK

(Ş.E.): Toplumsal istikrara ilişkin sorunların Biden’ın çalışma gündeminin ön sıralarında yer alacağı muhakkak. 6 Ocak olayları ABD’yi sarstı ve toplum yapısındaki fay hattının ürkütücü derinliğini ortaya koydu. Bu, ABD’nin büyük öncelik atfederek ele alması gereken kritik bir sorun. Buna rağmen ben, ABD’nin çöküş ve dağılma sürecinde olduğunu ortaya koyan somut emareler göremiyorum. Amerika halen dünyanın en büyük ekonomisine ve en ileri teknolojisine sahip bulunuyor. Dünya “gayrisafi yurt içi hasılasının” % 20’si ABD’nin. Ancak ABD’nin bu alandaki liderliği tehlikede. Zira Çin, ekonomik modeli ve dinamiği sayesinde gayet hızlı büyüyor ve bu tempoyla önümüzdeki 10 veya en fazla 20 sene içinde ABD’yle arasındaki farkı kapatacak gibi görünüyor. Konu ilginç, ancak yerimiz sınırlı olduğundan, bu hususta bu birkaç basit cümleyle yetinmek zorundayım... Son söz olarak, Kongre’ye saldırı olayıyla Amerika’nın çok değerli bir diplomatik silahı kaybettiğini belirtmek isterim. Bu silah, demokrasi silahıydı. ABD bu silahı uluslararası ilişkilerinde bir baskı unsuru olarak kullanıyordu. Fakat artık ABD demokrasi dersi vermek istediğinde muhatapları ona İncil’deki şu cümle ile cevap verecekler: “Önce kendi gözündeki merteği [çöpü] çıkar!..”