Türkiye günlerdir Merkez Bankası’nın faizleri neden indirdiğini konuşuyor.

Bağımsız ekonomistlerin çoğu, bu kararın Cumhurbaşkanı’nın bilimde hiçbir karşılığı olmayan “Faiz enflasyonun sebebidir” tezinde inat etmesi sonucu alındığını öne sürüp, olayı “bilgisizlik ve inat” diye açıkladılar.

İktidar kanadının sözcüleri ise, tartışılan kararın üretim, ihracat, yatırım ve istihdamı desteklemek amacıyla alındığını, pandemi kapanmalarının ardından hızla büyüme sürecine giren ekonomimizde yaşanacak ihracat patlamasıyla, cari açığın düşeceğini ve dövizin de makul düzeylere çekileceğini belirttiler.

★★★

Sadece birkaç uzman, faizin bir amaç doğrultusunda, bilinçli biçimde indirildiğini iddia etti. Bunlardan biri de Doğru Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası.

Bakın Köyatası, bu özel amacı nasıl açıklıyor:

Ekonomide hiçbir mantığı ve karşılığı olmayan 200 baz puanlık faiz indirimi, Türkiye’nin henüz satılmayan varlıklarının ucuz bir şekilde Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri sermayesine satılması ve “bıyıklı yabancı” dediğimiz yandaş ve paydaş Türklere yüklü para kazandırmak amacıyla yapıldı...

★★★

Zira faiz inince döviz kuru artıyor. Türkiye’nin varlıklarının değeri düşüyor. Ülkemiz maalesef siyasi ve ekonomik istikrarını kaybetmiş durumda. Hukuk bitti, yargıya güven kalmadı. Tüm bu ve benzer nedenlerle, artık ekonomiye doğrudan yabancı sermaye gelmiyor. Sıcak para da gelmiyor. Oysa Türk ekonomisi hastalıklı bir yapıya sahip ve uyuşturucu bağımlısı bir insan gibi dış borç bağımlısı....

Yani döviz olmadan Türkiye’yi yönetmek zor!..

★★★

Eskiden tarım ürünlerini kendimiz üretiyorduk. Şimdi ürettiğimiz tarım ürünleri yetmiyor ithal ediyoruz. Enerjide tamamen dışa bağımlıyız. Petrolü, doğalgazı ithal ediyoruz. Bazı alanlarda sanayi üretimi yapmak için ihraç ettiğimizden fazlasını ithal etmek zorunda kalıyoruz. Böyle bir ekonomide döviz bulmak zorundayız. Sürekli dışarıdan borçlanacağız ve cumhuriyetimizin, devletimizin varlıklarını satıp döviz bulup o dövizi harcayacağız. Para kazanamayan aile babası gibi evdeki mobilyaları, babaanneden kalan halıları kilimleri satıp, parayı çar çur ediyoruz...

★★★

Bir tarafta Kanal İstanbul diye hiçbir ekonomik mantığı olmayan, aksine Türkiye’nin bağımsızlığını ve Montrö’yü tehlikeye atan bir proje etrafında arsa satma peşindeler.

Türkiye’nin çok değerli varlıklarını tesislerini sattılar. Yine de elde kalanlar var. Örneğin gözbebeğimiz Botaş gibi...

Botaş’ın hisselerini yabancılara satmanın hazırlığını yapıyorlar!.

★★★

Finans piyasasında bir tabir var: “Bıyıklı yabancılar!..”

“Bıyıklı yabancılar”, aslında parası yurt dışında olan yandaş ve paydaş Türkler... Onların paralarını yüksek kurdan Türkiye’ye getirip katmerli para kazanmalarını istiyorlar.

Bir de her şeyin altından çıkan meşhur “beşli çete” dediğimiz ama sayıları 10’u bulan yandaş ve paydaş müteahhitlere yapılacak Hazine garantili, otoyol, köprü, havaalanı yolcu sayısı, şehir hastanelerinde “müşteri-hasta sayısı” gibi döviz ödemeleri söz konusu.

Döviz arttıkça onlara daha çok ödeyeceğiz!..

★★★

Dolardaki bu artış, enflasyonu tetikleyecek. Yağmur gibi zamlar yağacak. Bir liralık kur artışı kişi başı milli gelirimizde yüzde 10’a yakın fakirleşme getirecek!..

★★★

Ekonomi bilimi, olan biteni açıklamanın yanı sıra, ekonomi ve sosyal hayatta da geleceği doğru tahmin etmek için bize rehberlik eder. Bugüne kadar yaptığım tahminlerimin neredeyse tamamı tuttu. Ama bu kez yanılmayı çok istiyorum.”