Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış.

Çok soğuk bir kış gecesi dükkânı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın felaketi olmuş.

Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış...

★★★

Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış.

Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığacak kadar azalan eşyalarıyla, kendini kış ortasında sokakta bulmuş...

Hava buz kesiyormuş ve genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah uyandığında, iş arayacak derman bulamamış bacaklarında.

Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, son model bir araba yanaşmış parkın kapısına...

Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, “Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer” diye söylenmiş. Zengin biri olduğu izlenimini veren ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi de adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle.

★★★

Birden siniri geçiveren ihtiyar, “Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba” diye düşünmeye başlamış. Oysa terzinin düşlediği, paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş.

Yaşlı adam, banktaki kimsesizin yanına yaklaşıp, “Evlat, bu ayazda donarsın. İstersen sana paltomu verebilirim” deyince, “Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman gösteriyor” cevabını almış...

★★★

Yaşlı adam hayli şaşırmış.

Çünkü o da üzerindeki paltoyu kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş.

Konuştuğu kişinin işsiz bir terzi olduğunu öğrenince de “Benimle gel, hayat hikâyeni yolda anlatırsın” diyerek arabaya bindirmiş...

★★★

Yol boyunca öyküsünü dinleyen ve yetenekli bir insanın çaresiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkân açmasına yetecek kadar para vermiş.

Bunun karşılığında tek istediği, kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir işe, hem de kendi işine kavuşmanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış.

Bu arada yaşlı iş adamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış. Terzi giderek “ünlü iş adamı” olmuş.

★★★

Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere ülke dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış.

Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşıp kalp krizi geçirmeye başlamış. Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılması sağlanmış. Yeni iş adamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için, uçağa yetişmek üzere yola çıkmış.

Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş. Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş. Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki, bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş.

★★★

Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış. Fabrikaları, atölyeleri birer birer kapanmış ve elinde sadece küçücük bir dükkân kalmış. Nerede hata yaptığını sormak için, utana sıkıla yaşlı adama koşmuş...

Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra derhal çıkıp gitmesini, bir daha da kendisini aramamasını istemiş. Ve demiş ki:

“Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş. Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş.

Bülbül ona ‘Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın’ demiş. Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. Oduncu o şehir senin, bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler.

★★★

Yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan...

Gösteri sırasında eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece anırınca, şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin yuhalamaları arasında kendisini kulise zor atmış.

İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış.

Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu.

Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın...”

★★★

Kıssadan hisseye gelince...

Covid-19 sürecinde dostluk ipliğini koparanları da gördük, daha güçlendirip hiç kopmayacak hale getiren örnek insanları da...

Örneğin bu ölümcül hastalığın pençesinde kıvranırken, “Ya iyileşemezsem” diye düşünüp, elinde avucunda ne varsa, pırıltılı yoksul öğrencilere burs verilmesi için bağışlayan hayırsever yaşlıları da gördük, ekonomi daralırken kazancı artan bazı tuzu kuruların, her şeylerini borçlu oldukları okulları için maddi yardım istendiğinde bırakın bağışta bulunmayı, cevap bile vermeyişlerini de...

Belediyelerin askıda faturalarını ödemek için yarış edenleri, muhtaca gıda yardımı kolisi ulaştırmak için koşuşturanları, işsize iş, aşsıza aş sağlamak için çırpınanları, yemeyip yediren gönlü zenginleri gördük...

Bizi kutuplaştırıp ayrıştırmaya, çalışanlara inat, bu toplumda hiçbir gücün düşman kamplar yaratamayacağını göz yaşartıcı insanlık örnekleriyle kanıtlayanları gördük...

Bu değerli “insan”larımızın hepsini sevgi, saygı ve minnet duygularıyla selamlıyor, iyiliklerin kötülükleri kovmasını diliyorum.