Fahrettin Kerim Gökay Caddesi, Ziverbey Durağı, No: 48, 34722, Kadıköy, İstanbul...

Birkaç yıl sonra binlerce insanın hafızasına kazınacak bu adreste beyaz boyalı bir köşk vardı. Evin ilk sahiplerinden Mısırlı Prenses Nimet Hanım, borçlanma nedeniyle elinden çıkardıktan bir süre sonra köşk bakımsız kaldı. Ahşap bina günden güne harap oluyordu. Sonunda oturulamaz hale gelince, 1988 yılında “Satılıktır” tabelası asıldı. Okyanus yürekli adam köşkü satın aldı. Hayalindeki okul işte bu köşkte “sanat ve eğitim hayatına merhaba” diyecekti.

★★★

Aslına uygun olarak restorasyona girişti. Meşakkatli ve çok detaylı bir tadilat yaptı. İdare odalarını, yemekhaneyi, dershaneleri titizlikle tasnif etti. İşçilerle birlikte harç kardı, tuğla taşıdı. Evi hariç, bütün maddi birikimini okulu kurmak için aktardı. Evindeki tablolarını bile sattı. Yaklaşık iki yıllık hummalı çalışmanın ardından “Müjdat Gezen Sanat, Kültür, Eğitim Vakfı”nı kurdu. Vakıf çatısı altında en büyük hayali nihayet gerçek oldu:

Müjdat Gezen Sanat Merkezi, kısa adıyla MSM işte böyle açıldı.

★★★

LEYLA GEZEN (Eşi): “MSM çok zor şartlarda kuruldu. O zaman Körfez Savaşı çıkmıştı, Türkiye’de ekonomik kriz vardı, borç harç içindeydik. Hiç unutmam, Müjdat, Türk kahvesini sever. Cebinde 500 kuruş kalmadığından kahveyi alamadım. Her şeyi küçücük yaşamaya başladık okulumuzu kurabilmek için. Çok zor zamanlardı ama iyi ki de yapmış.”

Leyla Hanım da fedakarlıklarda bulundu, kendine ait mücevherleri bile MSM’nin açılması için verdi.  

“Lafı edilmez bunun. Aslında ben özveride bulunmadım ki... Yapılması gerekeni yaptım sadece. Kimseye de söylemedim ama Müjdat söylemiş. Birkaç kişinin bu bakımdan beni tebrik etmesine de şaşırmıştım. Benim durumumda kim olsa bunu yapardı diye düşünüyorum. Ayrıca ne paraya, ne gösterişe hiç düşkün değilim. Hatta bu yüzden yakınlarım tarafından eleştirildiğim de olur. Bazıları, ‘Her kadının bir köşede mutlaka parası olmalı’ derler ya... Ben böyle bir şeyi yapmak şöyle dursun, düşünmedim bile. Benim hep söylediğim söz, daha doğrusu dileğim şudur: Allah bana Müjdat’ın eksikliğini göstermesin. Çünkü o benim başımın çadırıdır.”

★★★

Konservatuvar beş bölümden oluştu: Tiyatro, Klasik Türk Musikisi, Türk Halk Müziği, Hafif Müzik (Türk Pop Müziği), Klasik Gitar. Daha sonra yazarlık - yaratıcılık bölümü eklendi. Ders saatleri 08.00- 18.00 olarak belirlendi.

Okulun bahçesine Atatürk büstü koydu. Kaidesine Ebedi Önder’inin şu sözlerini yerleştirdi: “Efendiler! Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reis-i cumhur olabilirsiniz fakat sanatkar olamazsınız.”

★★★

Ana caddeye bakan bahçesindeki girişe sağlı sollu sanat duayenlerinin büstlerini yerleştirdi: İsmail Dümbüllü, Dede Efendi, Muhsin Ertuğrul, William Shakespeare, Ahmet Vefik Paşa, Ludwig van Beethoven.

Sonra, ölümsüz dizelerini daima yüreğinde taşıdığı, aşkın ve direnişin şairi Nazım Hikmet’in büstü geldi, MSM’nin şahane bahçesine. Ve açtığı uygarlık yolundan hiç sapmadan yürüdüğü Atatürk’ün mükemmel heykeli.

Müjdat Gezen’in orta katta küçük, şirin ve buram buram sanat kokan bir odası oldu. İdare odaları ve kantin zeminde yer aldı. Personel; bir müdür, bir müdür yardımcısı, bir kurs müdürü, iki aşçı, bir temizlik elemanı, bir kantin elemanı, bir şoför, iki bekçiden oluştu.

Yatırım maliyetinin yanı sıra, aylık işletme giderleriyle nasıl başa çıkabileceğini düşündü. Kaynak sağlamak için daha çok çalışacak, okulda gündüz ders, akşamlarıysa kabare yapacaktı. Elektrik, su, yemek, temizlik, sanat malzemeleri, personel maaşları vesaire... Yetmeyecekti elbette.

★★★

Çareyi, çocuklar ve yetişkinler için ücretli sanat kursları açmakta buldu. Bu bağlamda, akşam saatlerinde tiyatro, radyo, televizyon, sinema eğitimi veren Actor Studio Türkiye Temsilciliği’ni aldı. Al Pacino, Marlon Brando, Paul Newman, Robert de Niro gibi ünlü aktörlerin eğitim aldığı Actor Studio, merkezi New York’ta olan ve uluslararası geçerliliğe sahip bir okuldu.

Çocuklar için drama ve bale bölümü açtı. Konservatuvarı desteklemek için, akşamları, hafta sonları ve yaz tatillerindeki kurslar, ihtiyaç duyulan geliri sağlıyordu. Bütün bu kurslar okulun giderlerini karşılamakta nefes olacaktı. Ancak, ücretli kurslara da yetimlerle şehit ve gazi çocukları ücretsiz alındı. 

★★★

Sırada manevi birikimini nasıl aktaracağı vardı. Bunun birincisi, hem sahne yaşamında, hem de üniversitede yıllarca edindiği büyük tecrübeydi. Tek başına olmazdı tabii ki. Bu bir kadro hareketi olmalıydı. Nitelikli bir eğitimci kadrosu kurmalıydı. İşte bu noktada manevi birikimi devreye girdi: Dostları.

Hayatı boyunca para biriktirmemiş, insan biriktirmişti. Eşyanın esiri olmayan bir gönül kumbarasıydı o.

TÜRKAN ŞORAY: Müjdat paraya hiç önem vermeyen biri. Para onun için paylaşım demek.

UĞUR DÜNDAR: Para, pul, servet, bunlar onun için bir şey ifade etmez. Şöyle ifade eder: Okulunu ve öğrencilerini ideal bir şekilde yetiştirebilmek için para gerekliyse Müjdat ona “Evet, bu para bana lazım” der. Bilir ki o para kendisi için değil, öğrencilerini yarınlara en iyi şekilde hazırlanmasını sağlayacak bir maddi birikim olduğu için gereklidir.

PERRAN KUTMAN: Ne kadar çok sanatçı yetiştirdi, ne güzel gençler yetiştirdi o okuldan. Oysa oraya harcanan paralarla her şeyi yapabilirdi. İnanılmaz lüks bir hayat yaşayabilirdi. Ama en dayanılmaz, en güzel hayatı işte böyle yaşıyor o.

MÜJDAT GEZEN: Ben hiçbir işe para kazanmak için girişmedim. Önce işimi iyi yapmaya çalıştım. Sonra para kendiliğinden geldi.

Benjamin Franklin’in ünlü sözü benim için hayattır: “Para her şeyi yapar diyen, para için her şeyi yapar.” Aklı fikri para olanların önemli bir sorunu var demektir. Bence paradan önce ilkeleri olması gerek insanın.

HALİT KIVANÇ: Müjdat Gezen, kültürle sporu, sanatla edebiyatı oyun tadında öğreten Halkevleri’nin yok edilişinden sonra onlara benzer bir sanat yuvasını Türk gençliğinin hizmetine sundu. İki gömleği varsa birini MSM için harcadı. Kalan tek gömleğinin kollarını da sıvayarak amele gibi çalıştı.

ORHAN AYDIN (Arkadaşı – Sanatçılar Girişimi Sözcüsü): Müjdat Gezen, hayatlarına dokunduğu insanların tamamının bir sanat estetiği boyunda yeşermesi, değişmesi ve akıl zenginliği yaratmak için mücadele veriyor.

Arkadaşları Müjdat Gezen’i o kadar çok seviyordu ki onun bu idealine yürekleriyle sarıldılar. Hiçbir maddi karşılık beklemeden.

MUSTAFA ALABORA: Bir adam var, deli, o okulu açmış ve dört sene ücretsiz eğitim veriyor. Türkiye’nin en değerli hocalarını getiriyor, onlar da para almıyorlar. Burası bir sevgi okulu.

SAVAŞ DİNÇEL: Müjdat, halktan aldığını halka geri verebilen, sanattan kazandığını sanata veren ender bir insandır.

MÜJDAT GEZEN: Öğretmenlerim... Onlar benim sadece dostlarım ve meslektaşlarım değil, aynı zamanda aile dostlarım ve vefalılarımdır. Bunca genci yetiştirmek için çırpınan ve karşılığında hiçbir talepte bulunmayan bir avuç erdemli insan, iyi yürekli sanatçı. Öğretmen benim için en kutsal sözcüktür.

Okulun öğretmenleri arasında başka kimler yoktu ki... Aliye Uzunatağan, Kemal Sunal, Toron Karacaoğlu, Cevat Çapan, Ali Özgentürk, Kandemir Konduk, Cenk Koray, Macit Koper, Seçkin Selvi, Çetin Etili, Göksel Kortay, Engin Cezzar, Aziz Nesin, Oğuz Aral, Haldun Dormen ve daha niceleri...

★★★

Değerli okurlarım,

Buraya kadar okuduğunuz satırları, değerli kardeşim Gökmen Ulu’nun, tiyatromuzun ulu çınarı, büyük mizah ustası Müjdat Gezen’in hayatını ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin (MSM) öyküsünü anlattığı belgesel filmden ve son rötuşlarını yaptığı biyografi kitabından alıntıladım.

Bu yıl, emsalsiz bir sosyal sorumluluk projesi olan, yıldız fabrikası MSM’nin kuruluşunun 30. yılı.

O nedenle 1 Ekim Cuma akşamı İstanbul-Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi’nde yapacağımız Demokrasi Arenası canlı yayınında MSM’nin 30. yılını kutlayacağız.

Programda Müjdat Gezen’in yanı sıra, okuldan yetişen değerli sanatçılar hem MSM anılarını paylaşacaklar, hem de yaşamın renklerine dair söyleşecekler.

Yani hem gülecek, hem de gerçeklerin mizahla en çarpıcı biçimde anlatımına tanıklık edeceğiz.

Mizah şölenini kaçırmamanızı dilerim.