Karlar altındaki İstanbul’da 9 Şubat 2003 gecesi...

İş dünyasının yakından tanıyıp sevdiği Türk Pirelli’nin eski yöneticilerinden Ali Asaf Yenisey ile eşi Ayten Yenisey, Zekeriyaköy’deki evlerinde televizyon seyrediyorlar.

Saat 23.00 civarında mutfak tarafından tuhaf sesler gelince,  85 yaşındaki Asaf Yenisey oraya yöneliyor.

Ama o da ne?

Kapıyı açar açmaz iki kişiyle karşılaşıyor!

Bunlardan Ali Sunar uyuşturucu bağımlısı bir sabıkalı, diğeri ise çevredeki villalarda bahçıvanlık yapan, evlerindeki ağır bir saksıyı 10 metre öteye taşıdığı için Yenisey ailesince de tanınan Grigıryan Gagik isimli yabancı uyruklu biri...

Asaf Yenisey, hırsızlık yapmak için gelen, mutfak kapısını tornavida ile açtıktan sonra içeri giren kişilerden Ali Sunar’la mücadele etmeye başlıyor. Ancak gözü dönmüş saldırgan yaşlı adamı boğazını keserek öldürüyor. Diğeri ise paraların yerini göstermesi için yukarı kata çıkardığı Ayten Yenisey’in çantasındaki paraları gasp ediyor.

Ayten Hanım’ın alarm ziline basıp çığlıklar atması üzerine paniğe kapılan gaspçılar kaçmaya çalışırlarken, devriye gezen jandarma ekibi tarafından villanın bulunduğu sokakta yakalanıyor.

★★★

31 Mart 2021.

Zekeriyaköy’deki cinayet ve soygundan 18 yıl sonra...

Elektronik posta kutuma Yenisey çiftinin kızları Leyla Yenisey Artay’dan gelen bir mektup düşüyor.  Acı olayın ardından başlayan yargı sürecinde yaşanan mağduriyetlerin anlatıldığı mektubu birlikte okuyoruz:

★★★

“Uğur Bey,

Ülkemizdeki HUKUK denilen GUGUK sisteminin mağdurlarındanım.

Babamın katil sanığı, uyuşturucu bağımlısı ve akıl hastası olduğunu iddia ettiği için her biri 3’er aylık sürelerle 2 kez hastaneye yatırılıp akıl sağlığı testlerine tabi tutuldu. Sonuçta sanıkların ikisi de hüküm giydi. Ancak meşhur hafifletici sebepler göze alındığı için biz karara karşı çıktık ve Yargıtay’a taşıdık.   Yargıtay’ın kesin hükmü beklenirken 2010 yılında çıkarılan ve Hizbullah Terör Örgütü liderleriyle diğer azılı katillerin de yararlandığı ‘5 yıldan fazla tutuklu kalınamaz’ kararının sabahında salıverilip kayıplara karıştılar...

★★★

O gün bugündür duruşmalar trajikomik bir şekilde devam ediyor. Her yeni duruşmada ‘yakalanmaları bekleniyor’ deniliyor. İnsanın aklına bir yığın soru getiren bu durum, o tarihten bu yana ülkemizin adalet sisteminde maalesef hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor.

Ancak bugün size yazmamın asıl nedeni, bizim ailecek yaşadığımız ve yaşamaya devam ettiğimiz bu acının dayanılmazlığına bir de ülkenin içinde bulunduğu felaketler zincirinin eklenmiş olması.  Ve ne yazık ki; buna bir türlü ‘dur’ denilememesi!..

Sade bir vatandaş olarak ne yapabiliriz?  Günlerdir bunu düşünüyorum. Sokağa çıkıp kendimi yaksam yakmakla kalacağım. Kısıtlı yürüyüşler, protestolar ne kadar etkili olabiliyor? Bence hiç!.. Muhalefet deseniz, bu tür sokak protestolarına belki de haklı olarak karışmıyor. Esnaf ziyaretleri iyi hoş da onlar da yeterince etkili olamıyor. 

★★★

Bu durumda aklıma şu soru geliyor: Madem protesto yürüyüşleri yapamıyoruz, o halde yüzbinlerin belki milyonların da sesini duyuracak büyük çaplı imza kampanyaları düzenlenemez mi? Tüm muhalefet partilerinin güçlü söylevlerle sunacağı ve kendilerinin de katılacağı imza kampanyalarının etkili olacağını düşünüyorum. Zaten her gün internetten önümüze çok sayıda imza kampanyası geliyor ve imzalıyoruz. Ancak bunlar hep küçük çaplı kalıyor. Sadece internetten değil, parti il ve ilçe teşkilatlarınca da imzalar toplanabilir.

Yani muhalefet zamanı belli olmayan bir seçimi beklemek yerine, artık bir şeyler yapmalı. Zira dayanma gücümüz kalmadı...

★★★

Örneğin ekonominin içine sürüklendiği darboğazı daha da arttıracak, ekolojik, jeolojik ve diğer bir yığın felakete sebep olacak milyarlarca lirayı KANAL İSTANBUL denilen betona akıtmaya HAYIR!..

★★★

Her gün durmadan  öldürülen, şiddetin hedefi olan kadınlarımızı korumak için Meclis’imizin oy birliğiyle kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi’nin bir kişinin imzası ile FESHEDİLMEYE ÇALIŞILMASINA HAYIR!.. Uluslararası sözleşmelerden bir kişinin imzasıyla ÇIKILMASINA YOL AÇMAYA HAYIR!..

★★★

Yukarıdan gelen talimatlar doğrultusunda karar verenlerin neden oldukları HUKUK KATLİAMLARINA HAYIR!.. Sudan sebeplerle CEZALARIN HAFİFLETİLMESİNE HAYIR!..

★★★

Bir zamanlar zengin bir tarım ülkesi iken, çiftçimizin pahalı maliyetler nedeniyle artık  üretememesi sonucunda neredeyse her yediğimizi ithal eden, güzelim tarım arazilerimizi maden alanları ile katleden, su kaynaklarını kirleten, bilinçsiz, sığ bakışlı, yarın yaşanacak küresel boyutta büyük kıtlıklardan bihaber uygulamalara HAYIR!..

★★★

Laik demokratik Cumhuriyetimize ve Atatürk’ün aziz hatırasına yapılan saldırı ve söylemlere HAYIR!..

Kampanyalar çoğaltılabilir.

★★★

Halkın sesini muhalefet partilerimize duyurduğunuz için çok teşekkürler Uğur Bey...”