Uzaklarda, çok uzaklarda, uçsuz bucaksız topraklarda, dillere destan güzellikte bir “Özgürlük Ormanı” varmış.

Ormanda bilge bir kaplumbağa yaşarmış.

Gel zaman git zaman, hayvanlar alemindeki münafıklar kaplumbağaya karşı bir şer ittifakı oluşturmuşlar.

Zira kaplumbağa etliye, sütlüye, dertliye, kısacası her şeye karışıyor, yanlış giden işlere itiraz ediyormuş.

Bu durum, diğerlerinin fena halde canlarını sıkıyormuş...

★★★

Tilkiler, kurtlar, çakallar, sırtlanlar, “Bıktık bu kaplumbağadan. Kendisi evini yanında taşıyor, ormana ve özgürlüğümüze nifak sokuyor, düzenimizi bozuyor” diye hayıflanıyorlarmış.

Kaplumbağa hiç aldırış etmeden, sessiz ve derinden, yavaş ama emin adımlarla ilerlerken karşılaştığı herkese; “Ormanda düzenin bozulduğunu, tilkiler, kurtlar, çakallar ve sırtlanların işbirliği yaptıklarını, onların kurduğu bu şer ittifakına karşı iyiliği örgütlemek gerektiğini” bıkıp usanmadan söylüyormuş.

Tavşanlar, sincaplar, ağaçkakanlar, ceylanlar ona hak vermelerine karşın, “Ama güç onlarda, hepimize kötülük yaparlar” diyorlarmış.

O nedenle, “Aman kaplumbağa kardeş, gözünü seveyim bu işlere bizi karıştırma. Aksi takdirde ormandaki günlük maişetimizden de özgürlüğümüzden de oluruz” diyerek kaplumbağayı savuşturuyorlarmış...

★★★

Tilki, kurt, çakal ve sırtlan, günün birinde kumpas yaparak, kaplumbağanın geçeceği güzergahı ateş çemberine almışlar.

Amaçları kaplumbağanın bu çemberin içinde kalıp yanmasıymış!..

Ama hikaye bu ya, birden ters bir rüzgar esmiş!

Alevler çemberi aşıp, tüm ormana yayılmış.

İlk yananlar kumpası kuran tilki, kurt, sırtlan ve çakallar olmuş.

★★★

O karmaşada kaplumbağa, ormanın yanından geçen yola ulaşmış.

Kaplumbağayı kurtaran, sırtındaki yüküymüş!

“Yük, bizi dirençli yapan yegane şeydir. Yüklerimizdir bizi koruyan” diyormuş inatla kaplumbağa...

Derken ormanın kralı aslana rastlamış.

“Bu kadar sessiz kalır, bütün hayvanlara sahip çıkmazsan, gün gelir çakallar, sırtlanlar, tilkiler ormanımıza hakim olurlar, bak hırsları en sonunda ‘Özgürlük Ormanı’nı yok etti, güzelim orman kül oldu” demiş.

Yaşlı kral, kaplumbağaya dönüp “Haklısın, hata bizim, peki sen nereye gidiyorsun şimdi” diye sormuş. Kaplumbağa “İyilerin yanına” cevabını vermiş.

“Ama sırtındaki yükle ve bu hızla varamazsın” demiş aslan.

Kaplumbağa; “Olsun, varamasam da iyilik yolunda ölürüm” diye cevaplamış...

★★★

Bu hikayeyi neden alıntıladığıma gelince.

Kuşkusuz kıssadan hisse için.

Hayatlarımızın en uzun, en soğuk, en zor geçecek kışında yükü, derdi, acısı olanları gücümüz yettiğince sırtımızda taşımamız ve onları da düze çıkarmamız gerektiğini hatırlatmak için...

Bakın ne diyor bilge:

“İyilik düşünmek bizi cesur kılar!..”