İzmirli, 68 kuşağının yiğit gazetecisi Okan Yüksel, onu şöyle anlatıyor:

“Bazı insanları tanımlarken onların isimlerine gerek yoktur. 

Toplumun onlara yakıştırdığı isimler, aslında her şeyin açıklayıcısıdır.

“Hoca” kelimesi belki de o nedenle en çok ona yakışıyor; Oktay Hoca’ya!..

Üniversitelerin iktidarın dümen suyuna girdiği bir dönemde duruşuyla, ilkeleriyle, muhalif tavrıyla otoriter erk odaklarına karşı asla vazgeçmeyen mücadeleci kimliği ile son tahlilde yetiştirdiği binlerce öğrencisiyle Doç. Dr. Oktay Gökdemir, bir eski zaman şövalyesi, siyah-beyaz masumiyet yıllarının zamanımıza kalan hediyesi gibidir...”

★★★

Oktay Hoca, yıllardır Ahmet Piriştina İzmir Kent Arşivi ve Müzesi’nde kentin kültür çalışmalarına çok önemli katkılar koydu.

Onlarca kitap yayınladı, bu güzelim liman şehrini anlatan harika belgeseller yaptı.

Benim de spor cildinin yazılmasında katkı koyduğum 10 ciltlik “İzmir Kent Ansiklopedisi” ise Oktay Gökdemir’in bu şehre kazandırdığı devasa işlerden sadece biri oldu...”

★★★

Kadim dostu, değerli kardeşim Atilla Köprülüoğlu ise şunları söylüyor:

“En son geçen hafta görüşmüştük, oldukça neşeliydi o gün.

Usta Haberci Uğur Dündar’ın Sözcü’deki köşesinde isminin geçmesinden duyduğu keyfi anlatmıştı.

Sonra da Genel Yayın Yönetmenliği’ni üstlendiği aylık dergi “Kent ve Bellek”in yeni sayısı için yazı istemişti.

Telefonu iyi dileklerle kapatırken, eklemişti;

“Göreceksin, o üniversiteme döneceğim, öğrencilerime kavuşacağım Atilla Abi.”

★★★

Yıllarını  verdiği 9 Eylül Üniversitesi’nden, öğrencilerinden kopartılmıştı Oktay Hoca.

9 Aralık 2019’da okul önündeki basın açıklamasında yanındaydık.

O gün tek tek anlatmıştı...

Solcuydu! Devrimciydi! Demokrattı! Atatürkçüydü!

Biat değil itiraz edendi!

Kahroluyordu fakültesinden, dersinden, öğrencilerinden ayrı düşürülmesine.

Mahkeme kararını bekliyordu büyük heyecanla, merakla, özlemle...

★★★

Dostlarına ; “Dirseklerimi çürüterek tırnaklarımla kazıya kazıya geldiğim üniversiteme döneceğim. Beni buradan edenleri asla hazmedemem. İnatla, sabırla, dirençle beklemeye devam ediyorum. Her şey çok güzel olacak...” diyordu.

Ve son paylaşımlarından biri canı gibi sevdiği öğrencileri içindi;

“Garip zamanlar nitekim. Yaşadığımız bir tür alacakaranlık kuşağı. Post karanlık çağ.

Ama yine de içimde bir umut. Sabahın seherindeki o mis gibi hava kokusu sanki hürriyet.

Ve gelecektir bu topraklara bir gün bütün güzelliğiyle hürriyet.

Siz çok yaşayın çocuklar.

Bu ülke sizinle gurur duyuyor Mustafa Kemal’in evlatları!..”

★★★

Oktay Hoca, hep haksızlıklara uğradı.

58 yıllık ömrü, toplumu ve öğrencilerini aydınlatmakla, bir yandan da haksızlıklara -inancı ve inadıyla- direnerek geçti.

Beyin kanaması geçirdi, yoğun bakımda yattı haftalarca.

Yılmadı, kavga bayrağını yere düşürmedi...”

★★★

Hassas kalbi yaşadığı haksızlıklara ve acılara daha fazla dayanamadı ve  bu köşede harika yazılarını sıkça alıntıladığım Oktay Hocamızı önceki gün kaybettik.

Onu çok sevdiği üniversitesinden ve öğrencilerinden kopartmak için büyük uğraş verip, genç yaşta kalp krizinden yaşamını yitirmesine neden olanların acaba vicdanları sızlamış mıdır?

O taş kalplilere inat İzmir, bu değerli evladını çok özleyecek...

Hep sevgi, özlem ve rahmetle yad edecek.

Ve dediği gibi hürriyet, bir gün bu güzel topraklara mutlaka gelecek...