Bir gece yatıp kalktık...

Türk Ordusu yok...

Darbe yapacaklardı ama silahları tarlada gömdükleri yeri de unuttular demek... Darbe olacak mıydı, olmayacak mıydı derken, ordu artık yoktu...

★★★

Bir gece yatıp kalktık...

Yargı yok...

Yargıyı bölüşmüşler, yarısı hocaya, yarısı imama...

★★★

Bir gece yatıp kalktık...

Cumhuriyetçi aydınlar yok...

Hücrelerdeler...

★★★

Bir gece yatıp kalktık...

Medya yok...

Yarısını almışlar parayı bastırıp, kalan yarısının da gırtlağına bastırıp...

★★★

Bir gece yatıp kalktık...

Ben yokum...

Muhterem karıma “Ben yok muydum şu köşede yahu?” dedim...

“Yoksun, kovuldun” dedi...

Ağladı...

★★★

Bir gece yatıp kalktık...

Laiklik yok...

Devlet tekbirle açılıyor...

★★★

Bir gece yatıp kalktık...

“Türk” yok...

★★★

Bir gece yatıp kalktık, marşlar yok, Andımız yok, bayramlar yok...

Bir gece yatıp kalktık, bu 4+4+4’tür dediler...

Çocuklar yok...

★★★

Bir gece yatıp kalktık...

Cumhuriyet yok...

★★★

Ve bir gece yatıp kalktık ki...

Biz yokuz...

★★★

Yatma o zaman...

Kaldır başını artık...

Bir böcek gibi ezilip, bir dal gibi kırılıp, bir sürü gibi güdülüp, bir toz gibi üfürülüp, bir ot gibi sökülüp, bir kuş gibi vurulacağına...

Yatma...

★★★

Dün gece düşümde onu gördüm. Cunda’da deniz kıyısında oturmuş, güneşin batışını seyrediyoruz. Hafiften bir rüzgar esiyor, martılar sıçrayan balıkları kovalıyor...

Uzaklarda gökkuşağını andıran rengarenk bir yelkenli, güneşin battığı yöne doğru süzülüyor.

Derken bana dönüyor, gözlerinde iki damla yaş...

“O yazımı özetle de olsa bir kez daha kullanır mısın?” diyor.

Güneş gözümü alıyor.

Hangisi olduğunu sormadan “Tabii, memnuniyetle” diyorum.

İşte kullanıyorum:

Sevgili Bekir Coşkun’u özlem ve rahmetle anarak ben de “yatma” diyorum.