Roma'daki açılışta İtalya karşısında alınan 3-0'lık mağlubiyet Türkiye için bir ayna görevi gördü. Bizim için yeterli gibi görünen kadromuzun seviye olarak çok aşağıda kaldığı gecede 'Türk Duvarı'nın kırılganlığını da test etmiş olduk.

Rakibin ve atmosferin cazibesine kapıldığımızı varsayarak, ilk elin günahı olmaz diyerek başımızı kaldırabiliriz. Ancak mahkum oyunu ve skoru kabullenme limitini İtalya karşısında doldurmuş olmamız şartıyla. Kaderimize razı oynamak bize göre değil.

3-0'lık mağlubiyet normal olarak Galler-İsviçre maçını ayrı bir gözle izlemeye zorladı bizi. Ve şansımızın yaver gittiğini söyleyebiliriz. İşimize gelen 1-1'lik sonuç Türkiye'yi yeniden motive etmeye yarar mı? Evet. Ama bizim için asıl motivasyon Galler'i turnuvada olduğumuzu gösterecek sağlam bir oyunla mağlup etmek.

FARK YARATACAK TEK HAMLE OLACAKSA CENGİZ OLMALI


Bakü'de rüzgarı tersine çevirmenin tek yolu bu. Galler-İsviçre maçını izlerken bunun çok da zor olmadığını düşündüm. Şenol Güneş'in ilk maçın kadrosunda yazıldığı ve söylendiği gibi çok büyük değişiklikler yapacağını sanmıyorum. Ama fark yaratacak tek bir hamle yapacaksa o hamle Cengiz'in direkt başlaması olmalı. Galler, İsviçre maçına stoperde Rodon-Mepham ikilisi ile çıktı. Birbirinden yavaş bu iki stoperin topa hamle konusunda da oldukça sorunlu olduğunu görünce Burak'ın yanına mutlaka ayakları çabuk bir Cengiz yakıştırması yaptım.



İsviçre'de Embolo hem sırtı dönük aldığı toplar ve servisleriyle hem de savunma arkası koşularıyla Galler savunmasını darmadağın etti. Embolo'nun sürati çok daha farklı ancak bize karşı da aynı 4'lü savunma çıkarsa Burak'ın ekstra driplinglerine ihtiyacımız olur.

+3 YAZMAK YERİNE HERKES GERÇEKÇİ OLSUN


EURO 2016'da yarı final oynamış Galler'e karşı oynamadan +3 yazmak yerine herkes gerçekçi olsun. Maç zor, motivasyon basit; Galler'i yen son maça 1 puan için çık. Tabii bu senaryo İtalya'nın da İsviçre'yi yenmesine bağlı. Ya Galler'i yenemezsek korkusu ayaklarımızı geri geri götürecek. Bu yüzden ilk dakikadan itibaren aklımızda sadece gol olmadı. Ne kadar erken öne geçmeyi başarırsak o kadar cüretimiz artar.

GALLER'DE EN GÖZE ÇARPAN TEHDİT: MOORE


Hava hakimiyetinde müthiş bir kabiliyete sahip olan ve uzun boyunun avantajını kullanan Kieffer Moore kendisine alan yaratma konusunda oldukça usta. Özellikle duran toplarda bizim için çok büyük tehdit. Maç boyunca hem kenar ortalarında hem de kornerlerde Moore ismine özellikle dikkat etmemiz gerek. Şenol Güneş'in Moore tehlikesi varken Merih Demiral'ı kulübede bekleteceğini düşünmüyorum. Galler'in 3. bölgeye uzun toplar üzerine kurulu oyunu varken hava sahasında hakimiyet bizde olmalı. Bunu takımda başarabilecek ilk adam da kuşkusuz Merih.

SUNİ TARTIŞMA: UĞURCAN MI? ALTAY MI?


Milli Takım için şu an yapılacak en gereksiz tartışma oyuncular üzerinden yapılan konsantrasyon ve sinir bozucu kıyaslamalar. Uğurcan-Altay kıyaslaması daha elemelerden başlayarak şampiyonaya kadar geldi. Elinde bu yetenekte 2 kaleci varken bu tartışmanın devam etmesi bir yere kadar normal ama bir seçim yapıldıysa bu gündemi sürdürmenin manası da yok artık. Bizim için Bakü'de turnuva yeniden başlıyor ve kaleci tercihinden daha esaslı tartışmamız olmalı. İtalya karşısındaki fiyasko futboldan sıyrılıp ortaya bir var olma mücadelesi koymalıyız.
Haydi Milli Takım. Azerbaycan bizim için yeni bir başlangıç olsun...