EMRE Belözoğlu, Kasımpaşa maçından önceki idmanda oynatmak istediği oyunu “Güçlü oyun” diye nitelendirmişti. Kafasındaki oyunu oynatabilmek iyi teknik adamlık meziyetidir. Emre Belözoğlu da bunu gerçekleştirmişe benziyor. Açıkçası Erol Bulut’un Fenerbahçe’si ile Emre Belözoğlu’nun Fenerbahçe’si arasında çok büyük bir zihniyet devrimi var. Fenerbahçe artık büyük takım gibi oynuyor.

KASIMPAŞA maçındaki ilk 45 dakika resital gibiydi. 26 kez rakip ceza sahasında topla buluşma, kaleci Ertuğrul’un yıldızlaşmasına rağmen atılan 3 gol, Fenerbahçe’nin rakibine nefes aldırmayışı tam bir güçlü oyundu. Futbolcular da bu oyuna inanıyor. Ortaya konan hırs ve mücadele bunun yansıması.

HIZLI kanat oyuncusu yerine oyun kuran, şut ve asist tehdidi olan yetenekli orta saha. Rakibe önde basan, hızlı çıkmasına müsaade etmeyen anlayış, defansın orta sahaya yakın oluşu hep artılar. Pelkas-Mert, İrfan-Ozan değişerek ve yardımlaşarak, iştahla, zevk alarak oynuyor. Caner sürekli bindiriyor. Sosa, 30. dakikada hızlı gelişen Kasımpaşa atağında defanstaki son adam olarak Hajradinovic’in röveşatasına kafasını sokuyor! Yani takım liderliğinin hakkını veriyor. Orta saha bu kadar dinamik olunca Gustavo’nun defansif gücüne gerek de kalmıyor ve bu yüzden daha kreatif olan Sosa fark yaratıyor.

FENERBAHÇE bu kadar yüksek tempo yapınca ikinci yarıda oyun olarak düştü. 70’ten sonraki geri gidiş yoğun fikstürde gün gelir can sıkar. Güçlü oyunu 90 dakikaya iyi yaymak gerekiyor. Futbol rehavet kaldırmaz.

PEKİ tüm bunlar olurken maç nasıl oluyor da 3-2 bitiyor. Onu da kaleci Harun’a sormak gerekiyor. O nasıl geri pas, o nasıl penaltı! Bu güçlü oyuna böyle bir kaleci performansı yakışmıyor.