İzmir, hava, stat, zemin… Her şey çok güzel. Haliyle beklentiler de yüksek ama maçın başlamasıyla birlikte yine bize hüsran.

Antalyaspor, şampiyon Beşiktaş’ı alkışlar mı diye beklerken, beklediğimizle kalıyoruz. Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi’nin derbi öncesindeki, “Tabi alkışlayacaklar ne yapacaklar” çıkışı Türkiye’de bazı şeylerin aşılmasının kolay olmadığını göstermişti gerçi. Kazananı ruhen alkışlamadıktan sonra şeklen alkışlamak da çok önemli değil. Kazanana ya da kaybedene saygı ruhumuzda yok.

Maç başlıyor havuzdan çıkıp maça gelen Beşiktaş stresi üzerinde atmış, rahatlamış, şampiyonluk apoletine yakışan bir ciddiyetle golleri buluyor. Josef, Atiba, Rosier yine müthiş… Aylardır bu finali bekleyen, günlerdir kampta olan Antalyaspor ise oluşturulan beklentinin de etkisiyle streste. Eli ayağına dolaşıyor. Beklentilerin çok altında bir Antalyaspor var sahada. Oyuna bir türlü ortak olamıyor.

Skor 2-0 olunca bu kez protokol tribünü karışıyor. Antalyaspor Başkanı Mustafa Yılmaz, “Beşiktaş taraftarı neden fazla?” diye ortalığı ayağa kaldırıyor. Keşke maç başlamadan bu tepki verilseydi, skor 2-0 olunca değil. Bakan Muharrem Kasapoğlu curcunada korumaların ördüğü duvar arasında zoraki, keyifsizce izliyor maçı. Bu görüntüler hiç yakışmıyor. Allah’tan seyirci kararı kaldırılmış. Tribünlerdeki bu kadar seyirci bile yetti. Antalya ve Beşiktaş taraftarının birbirine çok yakın yerlerden maç izlemesi de yanlış, adaletsiz dağılım da.

Hem Sergen Yalçın hem de şampiyon Beşiktaş, kupa zaferiyle muhteşem bir sezon finali yaptı. İki kupayı da sonuna kadar hak ettiler. Ben bu Beşiktaş’ı canı gönülden alkışlıyorum.