Toplumsal yaşamın ışığı ve tadı, birlikteliğe bağlıdır. Karşılıklı sevgi, saygı ve güven olmadıkça birlikte yaşamın hiçbir çekilir yanı olmaz. Ekonomik ve siyasal sorunlar kişisel ilişkileri etkilediği gibi aile yaşamını da sorunlara açık tutan açılım olmaktadır. Bireyleri arasında tartışmalar, kavgalar ve hattâ öldürme olayları basınımızın ön sayfalarında yer alan bir üzücü ortamdayız. Özellikle kadınlara yönelik yaralama ve öldürme olayları çağdaş uygarlık düzeyimize hiç yaraşmayan birer kanlı girişimdir. Analık yüceliği, sevgi ve saygı kaynağı, özveri anıtı annelere ilişkin saldırılar hepimizi düşündüren, utandırması gereken çirkinliklerdir. Bir tür toplumsal doku bozukluğu belirtileri izlenmektedir. “Günaydın! Nasılsınız? Bir sorununuz mu var? Nasıl yardımcı olabiliriz? Geçmiş olsun!” yok. Selamlaşma yok. Kadınlarımıza, kızlarımıza, hamilelere, sakatlara, yaşlılara yer vermek yok. Sıraya girmek yok, yol vermek yok, yardım yok. Soğukluk, sertlik, anlayışsızlık, hoşgörüsüzlük alabildiğine.

Siyasal iktidarın eskilerin “Yâve” (Farsça) dedikleri anlamsız, saçma sözlerle avutma ve yatıştırma çabaları artık bıktırma çizgisinde. İşçilerin kıdem tazminatı konusunun büyük bir sorun olacağı sanılmaktadır. İktidar siyasal çıkarı için haksız işlem yapmaya yakın durmaktadır. Para durumundaki çelişkili ve inandırıcı olmayan iktidar açıklamaları da ayrı. İşçi sendikalarını ayağa kaldıracak düzenlemeler toplumsal barışı da bozabilir.

Çok kimsenin ilgisi beklenirken ilgisizlikle karşılaştığı görülen eğitim sorunları, yalnız bugünün değil, yarınların da en önemli, en büyük uğraş konularından biri olacaktır. Aydın işsizliği ulusal yapımızı olumsuz etkileyen nedenlerin önemlilerinden biridir.

Hukuksal düzenlemelerin toplumsal gereksinimlere uygun olması başarılı, yararlı olmalarının birincil koşuludur. Aile içindeki suç olaylarının yaptırımın daha ağır olduğu gerçeği düşünülmelidir. Aile bireylerinin birbirine karşı tutumlarındaki cezaların herkese karşı olan cezalarla bir tutulamaz (Türk Ceza K.mad.82). Bu durumun anlamı, duyarlığın ağırlığıdır. Kendi yakınlarına karşı suçun yaptırımındaki ayrılık önemlidir. Özelliği ve önemi yadsınmaz yapılara, kurumlara, görevlilere karşı cezanın değişikliği doğaldır.

En üzücü, en düşündürücü durumlardan biri de kadınlara yönelik cinayetlerdir. İlkelliği, kötülüğü, acımasızlığı, tüm sapkınlığı ve çirkinliğiyle toplumsal yaralarımızın en büyüklerinden biridir. Yalnız 2020’de 300’den fazla kadın öldürüldü. Utandırıcı bir yıkım. Yobazlığın dik alası. Aşağılık duygusunun düşüklüğü. Sağlıklı ilişki kuramayıp kadınlara “mal” gözüyle bakanların bozukluğu. Kadınların değerini bilmeyen, onları ikinci sınıf insanlar olarak gören anlayışsız ve görgüsüzlerle terbiyesizler toplumun yüzkarasıdır.

YAYINLAR;

- Dr. Uğur İBRAHİMHAKKIOĞLU’nun “Bir İstanbul Şövalyesi ÇELİK GÜLERSOY” kitabı, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu yayını.

- Recai ŞEYHOĞLU’nun “Hayatın İçinden-Yazılarla Türkiye Fotoğrafı” adlı kitabı BAŞSARAY Yayınları ürünü.

- Hepşen İNCELER’in “Deveden Büyük Fil Var-Hayat Bittim Dediğin Yerde Yeniden Başlar” adlı kitabı CİNİUS Yayınları ürünü.

- Dr. Rüşdü SARAÇOĞLU’nun “Çöpe Giden Yazılar-Ekonomi Yazıları” adlı kitabı SİYAH KUĞU Yayınları ürünü.

- Mehmet Ârif DEMİRER ile Tugay ULUÇEVİK’in “Atatürk-İnönü-Bayar’lı Yıllarda Türk-Amerikan İlişkileri adlı kitapları SONÇAĞ Yayınları ürünü.

- Kemalist-Demokrat Türkiye Dergisi, Mehmet Ârif DEMİRER’in yayını.

- Neşe ŞATANA YÜCESOY’un “Hostes” adlı kitabı, SONÇAĞ Kültür Yayınlarından.