-Yaşamak yaşatmaktı yaşatmak da yaşamak.-

Uygar toplumlarda insan ilişkileri başta olmak üzere toplumsal düzeni sağlayan yaptırımları içeren kurallar hukuk düzenlemeleridir. Çağdaşlığın gereklerini akıl ve bilim yoluyla yaşama geçirmenin yöntemleriyle aykırılıklara ilişkin yaptırımları öngören kurallar, varlık aydınlığının kaynağı ve dayanağıdır. Değişik soydan, değişik ülkelerde, çok değişik koşullarda yaşayan insanları birarada tutan bağların insanlık gerekleri olduğu hiçbir zaman gözardı edilemez. Bu düzeni sağlayan bilim dalı hukuktur. İnsanlık için en etkin yaptırım odağı olan hukuk, toplumsal yaşamın kan damarıdır.

“Hukuksuzluk mahkeme salonlarına çöktü” diyerek ( Zülâl Kalkandelen, Cumhuriyet-13. 6. 2O21) yapılan eleştiriler yaşanan olaylarla, açıklanan kararlarla, yürütülen işlemlerle karşılaştırılınca durumun önemi daha iyi anlaşılmaktadır. “Çekmeyen bilmez” sözünde özetlenen gerçek, başına gelenlerin karşılaştığı olumsuzluklar, çelişkiler, aykırılıklardır. En büyük sorun, yaşam güvencesi olan hukukun içerik, nitelik, etkinlik ve geçerlik bozukluğu ve değerini yitirmesidir. Toplumsal aydınlığın ve toplumsal barışın dayanağı olan hukuk, bilimsel kaynak özelliğiyle de etkin bir daldır, alandır. Hukuksuzluk, yoksunlukların en yıkıcılarından biridir. Eşitliği, haklılığı, özetle insanlığı amaçlayan bilim dalı ve kurumu olarak yaşamsal değeri asla yadsınamaz.

Kötü siyasetçilerin partileri ve kendileri için hukuku “yaz-boz tahtası” na çevirme çabaları, en zararlı girişimlerden biridir. Yansızlığın, eşitliğin, toplumsal barışın ve güvenliğin dayanağı olan hukuk, siyasetin ağır gölgesi ve saldırıları ile yara almaktadır. Yaşam güvencesi olarak etkinliği siyasal gelgitlerle azaltılan hukuk, siyasetin kara bulutlarıyla sisler altındadır. Bu gerçeği görmezsek yıkımlardan ve acılardan kurtulamayız. Hukukun yapısını ve amacını dışlayarak içeriğiyle oynanması niteliğini bozmakta, hukuksuzluk bir karabasan (kâbus) olarak yaşamı karartmaktadır. Hukuksuz kalmak, insanlık dışına düşmektir. Özellikle siyasal kalkışmalar ve girişimlerle, partizan aşırılıklarla hukukla oynamak, yanlışlık ve çarpıtmalara hukuku araç kılarak, işine gelen hukukla, gelmeyeni hukuksuzlukla savunmak ve suçlamak yaşama yönelik en ağır kusurlardır.

Hukukun anlam ve değerini yalnız hukuksuz kalınca değil, her zaman bilmek ve savunmak insanlık yönünden önemli ve seçkin bir yaklaşımdır. Kamusal değeri asla yadsınmayacak olan hukuk bilimiyle kurumları yaşamsal güvence niteliğiyle varlığımızın en önemli dayanaklarının başında gelir. Her yönden nitelikli hukukçuların özeniyle etkisini ve değerini artırıp koruyacak hukuk, ulusal yaşamın bilim güneşi ve güvencesidir.