Çağdaşlık ve hukuksallık savaşını direnerek sürdüren Avukat İsmail Sami Çakmak’ın yeni bir girişimini örnek olması görüşüyle okurlarımızın bilgisine sunuyorum :

“Diyanet İşleri Başkanı Ali ERBAŞ, tüm dünya ile birlikte ülkemizi de pençesi altına alan koronaviraüs (COVIT-19) hastalığının kaynağını “Eşcinsellik ve Nikâhsız Yaşamaya” bağlayan, bilim-din-akıl ve mantık dışı bir fetva verdi. Hem de Cuma Hutbesi’nde.

Ankara Barosu bu açıklamayı kınadı. Çünkü Diyanet İşleri Başkanı’nın bu açıklamasının, Diyanet’in anayasal ve yasal görev ve yetkisiyle bir alâkası yoktu. Ama zamanlama açısından önemli idi ve sıradan mâsum bir açıklama değil, sipariş üzerine yapılan bir konuşma idi. Siyasîlerin derhal ‘Diyanete karşı olmak devlete karşı olmaktır’ içeriğindeki açıklamalarına gerekçe oluşturdu (28 Nisan 2020 günlü gazeteler).

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da derhal Baro hakkında res’en soruşturma başlattı. Kamuoyuna da bu yönde açıklama yaptı. Sonradan Adalet Bakanlığı da soruşturma izni verdi.

Diyanet İşleri Başkanı iktidarın sopası ve âleti gibi hareket edemez. Yeni dini kurallar üretemez, öyle iddia edildiği gibi ‘İslâm adına konuşmak’ gibi bir görev ve yetkisi de yoktur. Kendisi LÂİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN BİR KURUMUNUN, T.C. TARAFINDAN ATANMIŞ BİR MEMURUDUR.

Aynı yasaklar ve kurallar C. Başsavcısı için de geçerlidir.

Ama Ankara C. Başsavcılığı, Diyanet İşleri Başkanı’ nın yukarıda dillendirdiğimiz yasa ve hukuk dışı söylem ve eylemlerine sahip çıkarak derhal ve re’sen Ankara Barosu hakkında bir soruşturma başlatmıştır. Böylelikle CMK’nun 160. maddesine aykırı davranmış ve TCK 216. maddede yazılı suç oluşmuştur.

Ankara Başsavcısı, T.C.’nin savcısı mıdır, yoksa Diyanet İşleri Başkanı’ nın hâmisi-velisi veya vekili midir ki, hemen onu koruma altına almıştır? Diyanet İşleri Başkanı hakkında soruşturma açması gerekmekteyken, Ankara Barosu hakkında soruşturma açması, makamının güvenilirliğini ve ciddiyetini tartıştırmaya açmıştır.

YUKARIDAKİ AÇIKLAMALARIMI DETAYLI OLARAK DİLLENDİRİP YAZIYA DÖKEREK, DİYANET İŞLERİ BAŞKANINI ve ANKARA BAŞSAVCISINI, C. BAŞSAVCILIĞINA ŞİKÂYET ETTİM.

Savcılık soruşturmaya yer olmadığı kararı verdi. İtiraz ettim.

ADNAN TANRIVERDİ hk.da:

Bu kişi, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı idi (2020 ve öncesi)

‘Mehdi gelecek’ vb. söylemlerinin yanı sıra ‘Adaleti Savunanlar’ adı altında bir demek kurmuş, aralarında MKEK, ASELSAN, HAVELSAN gibi askerî devlet kurumlarının da desteği ile ‘İslâm Birliği Kongresi’ adı altında bir kongre toplamış, bu kongrenin ilk toplantısında bir bildiri ile ‘İslâm Ülkeleri Konfederasyonu Anayasası’ modelini açıklamış olduğunu, bu modele göre devletin adının ASRİKA (Asya-Afrika İslâm Devletleri Birliği) olduğunu, birliğin Başkanlık sistemi ile yönetilip başkentinin İstanbul, resmî dilinin de Arapça olacağını ilân etmiş oldukları nedeni ile ve bu nedenleri gerekçe yapıp belgelendirerek C. Başsavcılığına 2020 yılı Ocak ayında şikâyetçi olmuştum. Adnan TANRIVERDİ de bu günlerde Başdanışmanlık görevinden istifa etmişti.

Başsavcılık, ‘iddiaların soyut olduğu ve isnat edilen eylemin de suç oluşturmadığı’ gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığına karar vermişti.

Savcılığın bu (tarihsiz) ve2020/l 192 Karar No’lu kararına itiraz ettim. Kabûl görmedi.

Adı geçen bu kerre 2021 yılı Ocak ayında ‘SADAT’ adı altında bir örgüt kurmuş ve ‘Amaçlarının İslam Ülkeleri Arasında Savunma İşbirliği Ortamı Oluşturmak Olduğunu’ kamuoyuna duyurmuştur.

Anayasamıza ve CMK-TCK’na aykırı bu örgütlenme hakkında da bu hafta içinde şikayette bulundum. Medya yoluyla da kamuoyuna duyuruldu.”

İnsan hakları ve hukuk bağlamında çaba gösteren herkesi içtenlikle kutluyor, alkışlıyorum. Anayasa’nın ilk dört maddesini koruyup sonrakilerinde değişiklik yapma önerisini asla gerçekçi ve yapıcı bulmuyorum. İlk maddeye karşın bugüne kadar ne kadar aykırılık yapılıp sergilendiyse bundan sonra değiştirilecek maddelerle kim bilir neler getirilecek, neler yaşanacaktır. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin nasıl ölçüsüz suçlandıkları ortada. İktidar ve yandaşlarının getirecekleri Anayasa değişikliklerinin bugünü aratacağı görüşündeyim. Öğrencilerin cumhurbaşkanlığına gönderdikleri 6.2.2021 günlü mektupları durumu açıklıyor. Cumhuriyet yazarı Emre KONGAR ile İsmail Sami Çakmak’ın örnek çabaları umut veriyor.