-Aç kalmak, açık kalmak, açıkta kalmak yaşam karanlığıdır.-

Her ulusun tarihinde kıvanç duyuran, övünme nedeni olan şanlı sayfalar bulunduğu gibi yürek burkan karanlık ve kanlı sayfalar bulunur. Tarihimizin haklı övgülere ve övünmemize neden olan parlak sayfalarıyla duyduğumuz doyumsuz kıvanç, ulusumuzun onurlu yaşamının bizi mutlu kılan başarılarından kaynaklanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu sağlayan Başkomutanlık Meydan Savaşı zaferi ulusal varlığımızın en önemli dayanaklarından biridir. 30 Ağustos 1922 ile cumhuriyetimizin ilânı günü olan 29 Ekim 1923 bileşkesi hepimizin kıvanç ve övünç günleridir. Başlangıç 19 Mayıs 1919 kaynak ve temel olarak bilinçlerimizdeki özgün yerinde ışıklar içindedir. Cumhuriyet ufkunda Atatürk güneşinin doğduğu gündür.

Aymazlıklar, sapkınlıklar, döneklikler, değişik kötülüklerle kararan günlerimizin içinde yaşam gücü ve umut ışığı olarak hep Atatürk’ümüzü görüyor, O’nu yaşıyor ve yaşatıyoruz. Tüm olumsuzlukların ve aykırılıkların ortamında Cumhuriyet Gazetesi’nin gür sesi Nadir NADİ’ nin “Ben Atatürkçü değilim!” diyerek kınadığı Atatürkçülüğe aykırı durumlarla sorumluları sıralanıyor. Bu değinme bana “Ben Atatürkçüyüm !” diyen kimi şarlatanlarla, kimi Atatürk karşıtlarının çirkinliklerini anımsatıyor. Yüzsüzlerle ikiyüzlüler toplumsal yaşamın karalarıdır.

Son zamanlarda kimlik ve kişilikleri pazara çıkmışçasına bozuk kimilerinin Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarındaki olanaksızlıklara karşın kotarılıp başarılanlarla son yıllardaki kimi oluşumları böbürlenerek karşılaştırıp kendilerine övgü toplama çabası ibretle izlenmektedir. Kazanımları satarak iş yaptıklarını sananların aldatmalarına ancak yandaşları ve çıkarcıları inanmaktadır. Gösterişli durumlarla tutumlar, kırmızı ışıkta beklemek, alış veriş kuyruğunda sıraya girmek, kimi toplantılara katılıp el sıkmak ve önde oturmak gibi davranışlar özgünlük ve üstünlük çabalarından başka bir şey değildir .Taşıdıkları kimi rastlantı nedeni sıfatlardan başka özellikleri olmayanlar görünüm çabalarıyla kalabalıklara katılırlar. Yurttaş ve insan olma değerlerinin üstünde bir değer yoktur.

Karanlık, kara ve kanlı sayfalardan biri de 28 yıl önceki Sivas Madımak Oteli olayıdır. Utanç nedeni olan saldırı, yangın ve ölümler yüreklerimizi hâlâ sızlatmaktadır. Divriği’ li bir ailenin çocuğu olarak duyduğum acı büyüktür. Büyük şairimiz Cahit KÜLEBİ ile olayın geçişine ilişkin ortak değerlendirmemizi içim sızlayarak anımsıyor ve onu bir kez daha rahmetle anıyorum.

İktidar sarhoşluğunu geçen iktidar gözü dönmüşlüğünden Tanrı tüm yurttaşları her zaman korusun.