-Anlam, en değerli ağırlıktır.-

Yükselişlerin olumlu anlamda kullanılması kadar olumsuz anlamda da kullanılması alışkanlığı artık doğallaştı. Artışı gösteren bu sözcük toplumsal yaşamımızda kimi durumlar için dikkat çekici oluyor. Son zamanlarda oldukça can sıkan virüsün neden olduğu kötülükler, başta can kayıpları, ulusal yaşamımızın karartısı olarak sürüyor. Siyasal iktidarın gövde gösterisi niteliğindeki toplantıları, kimi yurttaşlarımızın aldırışsızlığı ve umursamazlığı, üzücü durumlara neden oluyor. AKP liderinin “Lebaleb” nitelemesiyle övgüyle selâmladığı kongreleri özensizliğin sırıtan örnekleridir.

Günümüz TBMM Başkanı’nın Montrö’ye ilişkin sonradan düzeltmeye çalıştığı olumsuz konuşması bir yanılgı olmaktan öte direngen bir tutumun örneğidir. AKP liderinin İstanbul Sözleşmesi ‘nden çekilme yöntem ve biçimindeki kişisel kararını Montrö için de uygulayacağını düşünmek hukuk yönünden olanaksızdır. Uluslararası sözleşmeleri ancak TBMM kaldırır (Anayasa mad.90). Siyasal getiri gözetilerek gerçekleştirilmek istenen “Kanal İstanbul” inatçı bir siyasal dayatma konusu olmuştur.

Millî Savunma Üniversitesi Harp Okulları Yönetmeliği ile Millî Savunma Üniversitesi Astsubay Yüksek Okulları Yönetmeliği’nde tarikat yapılanmasına uygun ortam koşullarının yer alması “irtica” sözcüğünün kaldırılmasıyla güçleniyor. Sakıncalardan, hatâlardan ders alınmadığı anlaşılıyor. Her adım ve oluşumla bir ödün veriliyor. Siyasal çıkar için insan sağlığı bile gözardı ediliyor. Hekimlerimizi derinden üzen hasta sayısı artışını siyasal kattakiler ciddiye almıyor. Özellikle iktidarın çoğu siyasal amaçlı açılımları, toplum barışını ve ulusal dayanışmayı olumsuz etkiliyor. Adlar, sıfatlar, makamlar, mevkiler, unvanlar değil, nitelikler önemlidir. Nice makam ve ünvan sahibinin derin ve hazin boşlukları, kof oldukları izlenmiştir.

Asla inanç karşıtlığı olmayan, tümüyle inanç güvencesi olan lâiklik için AKP’lilerden olumlu bir söz duyulmuyor. Siyasal sömürü için de elverişli bir araç sayılan inanç sömürüsü tertemiz bağlılık ve saygının koyu gölgesi olmaktan öte ağır karanlığıdır. İnanç bağlılığını sert bir bağımlılık olarak algılayıp siyasal getiri için elverişli araç sayan kötü siyasetçiler, Anayasa’nın ilk dört maddesindeki ilkelere de saygı duymazlar. İnanç, kötü siyasetçiler için bir siyaset bağı olarak da algılanır.

Milliyetçilik sömürüsü yapan kimileri “Türk” ve “Milliyetçilik” kavramlarını ağızlarına almadıkları gibi bu ilke ve değerlere karşı davranış içinde olanları da siyasal bağımlılıkları nedeniyle yere-göğe sığdıramıyor. Öyle ki önceleri “Zehir zemberek” eleştirerek karşı çıktıkları kimseleri öve öve bitiremiyorlar.

Bu çirkin dönüş, Anayasa Mahkemesi kararına karşı çıkan devlet temsilcilerinin tutumunu andırıyor. Kötü bir örnek olmaktan öte, kata ve sıfata asla yakışmayan bir tutum. Gerçek ve gerçekçi cumhuriyetçilerin varlığı ve çabaları daha çok önem kazanıyor.

BAŞSAĞLIĞI

Aramızdan  zamansız ayrılan İstanbul Barosu avukatlarından Erdoğan TUNCER’e Tanrı’dan engin rahmet kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı, sabır dilerim.