-Tarihi bilmeyen kendini bilemez-


Yurdumuzun kurtarıcısı, devletimizin kurucusu, ulusumuzun önderi Mustafa Kemal ATATÜRK, 1923 yılında “Egemenlik bağsız koşulsuz ulusundur” diyerek Türkiye’mizin güneşli ufkunu göstermişti. Gününün koşullarında gerçekleşmesi olanaksız görünen uğraşları “Ulusal Kurtuluş Savaşı”yla kazanıma dönüştürmüş, kendisi gibi kahraman arkadaşlarıyla tüm aykırı önerileri itip tam bir halk demokrasisi olan cumhuriyeti gerçekleştirerek sonsuza değin bağımsız yaşayacağını dünyaya ilân etmiştir. 1924’te “Türk Ulusu’ nun yapısına ve geleneklerine en uygun olan yönetim, cumhuriyet yönetimidir” sözüyle de koruyup yaşatacağımız siyasal düzeni açıklamıştır. 1925’te de “Cumhuriyet erdemdir” nitelemesiyle yönetim biçimini (rejimini) tanımlamıştır. “Yükselen yeni nesil” tanımlamasıyla gençliğe emanet ettiği cumhuriyet Türk Ulusu’ nun yaşam güneşidir. 1 Kasım 1932’de TBMM’nin 4.dönem 2. toplantı yılını açış konuşmasında “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” diyerek yönetim biçiminin örnek ağırlığını ve önemini vurgulamıştır.

Cumhuriyet’in beşiği 23 Nisan 1920, TBMM’nin açılışıdır. Kişisel ve aile yönetimine son verip egemenliğin ulusta olmasının yaşama geçişi olan cumhuriyet düzeni, Türkiye aydınlanmasının kaynağı ve ulusal yaşamın hukuksal dayanağıdır. Atatürk, TBMM Başkanı olarak başladığı Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyet atılımlarında ulusunun önderi olarak tüm uğraşlarında başarılı olmuş, bu yıl 101. yılını kutlayacağımız cumhuriyeti bağrından çıktığı ulusuna armağan etmiştir. Ulusal yönetim olan cumhuriyetin son yıllarda geçirdiği olaylar, içine düşürülmek istendiği durumlar onun niteliğini ve amacını asla değiştiremeyecek, olumsuzluklar önlenecek, giderilecektir. Bu inanç en büyük, en önemli güvencedir.

“Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” dizeleriyle yetişen nesiller ulusal yönetimle kişisel yönetimi birbirinden ayıracak bilinçli yurttaşlardır. Partizanlık hırslısı, kişisel ya da sınıfsal dikta heveslisi ilkeller demokrasi yıkıcılarıdır. Cumhuriyetin halkın ve ulusun yönetimi kendi elinde tuttuğu bir düzen olduğu, temsilcileriyle işlevini yerine getirdiği açıktır. Ulusun üstünde hiçbir güç olmadığı, kimsenin ulustan almadığı bir yetkiyi kullanamayacağı, bu ilkelerin kaynağının ve dayanağının TBMM ile temsil edilip yaşama geçirildiği (günümüzde Meclis ötelenmiş olsa da) cumhuriyetin temeline bağlı düşüncelerdir. 23 Nisan 1920 ile günümüzdeki durum ve tutumlar karşılaştırılırsa kişisel ağırlığın ve partizanlığın baskısı iyice anlaşılır. Ulusal yapılar ve kurumlar partizanlığa ve kişiselliğe kıydırılamaz. Demokrasinin çoğulculuk niteliği, partizanlık ve kişi düzeniyle kaldırılamaz. İnsana, yurttaşa dayanmayan yapılar er-geç yıkılır. Yaşamın gücü, ortamın aydınlığıdır. 23 Nisan Türkiye ufkunun güneşidir.