Hiçbir şey, hiçbir zaman insanın istediği gibi olmuyor, geçmiyor. Yaşam tabloları farklı biçim ve renkleriyle varlığımızın değişik süreçlerini yansıtıyor. Ömrümüzün yılları, ayları, günleri, hatta saatleri elimizde olmayan durumlar ve nedenlerle dolup boşalıyor. Sonunda bir karış ya da bir avuç toprağa bırakılarak unutulup gidiyoruz. Duygularımızın olur verdiği kadar yaşama direncimizi koruyup sürdürüyor, beden sağlığımızı koruma ve güçlendirme çabalarıyla zaman dolduruyoruz. Sınırını ve sonunu bilmediğimiz süre içinde olumlu olumsuz nice olaylarla karşılaşıyor, nelere rastlıyor, neler tadıyor, neler çekiyoruz. Yaşamın değişik durumları olağan ya da beklenmedik biçimde bizi avuçlarına alıyor. Mutluluk ya da mutsuzlukla sarmalanan günlerde kimi zaman kendimizle de savaşarak sona doğru yaklaşıyoruz.

Kimi gün sınavda gibi, kimi gün düğünde, kimi gün de yitirdiğimiz bir yakınımızın arkasında ağlayarak yaşamın değişik renkleriyle zamanı dolduruyoruz. Çelişkiler, aykırılıklar, bozukluklar yanında gönendiren, güç ve mutluluk veren iyilikler, güzellikler de yaşanıyor. Bu karışık yaşam geçidi ve sarmalı, doğanın olağan evrelerini oluşturuyor. Katlanıp dayanmaktan başka çözüm biçimi de yok.

Gerçekte dünya bir kıyımevi ve bir yıkım yeridir. Bugüne kadar gidenlerin yaşayanlardan kat kat çok olduğunu gözetirsek süregelen ve süregidecek yitimlerin yaşambağını koparan bir durum olduğundan kuşku duymayız. Ama nedense yaşarken birçok olumsuzluklara karışıyor, katılıyor, birçok yakınmayla sarsılıyoruz ama yine de üzücü tutumlardan uzak kalamıyoruz. Başkalarına ve kendimize çok zarar verdiğimiz bir gerçek.

Yaşam karanlığı insanın en kötü durumda kalmasıdır. Bunların başında da kendi sorunlarından önce yakınlarının durumu gelmektedir. Kısa süre önce yitirdiğim benden yedi yaş küçük kardeşim Süreyya Yücel Özden, ailemizin güçlü dayanaklarının başında geliyordu. Öğrenciliğinde yüklendiği temsil görevlerini (Orta Doğu Teknik Üniversitesi Talebe Birliği Kurucu Başkanlığı) öğrenimini tamamlayınca Karayolları Genel Müdürlüğü’nde çalışmaya başlayarak Devlet Planlama Teşkilatı’nda uzman, Azot Sanayii ve Tekel’de genel müdür olarak sürdürdü. Son olarak çalıştığı GAMA A.Ş.’nde zamanını değerlendiriyordu. Koronavirüse yakalanarak aramızdan ayrıldı. Zamansız yitimlerin acısı ağır oluyor. Katlanmak güçlüğü insanı yıpratıyor. Tanrı’ dan rahmet dileğimizi herkes için sağlıklı yaşam dileğiyle birleştiriyor, gidenleri hep iyi duygularla anıyoruz. Kısa süre önce toprağa verdiğimiz Niksar’lı hemşeri, göz hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Erol Turaçlı ile Kurtuluş Lisesi’nde aynı sınıftaydılar. Sonsuzluğun anlamı, anlayışa sığmamasındandır. 1954‘lerde Radyo Çocuk Saati’ndeki etkinliklere katılmasıyla kurduğu arkadaşlık ilişkileri nedeniyle anımsayıp arayanlarla, tüm acımızı paylaşanlara sağlık ve uzun ömür diliyoruz.

Genelde, yitirince övdüklerimizin yaşarken değerlerini bilseydik acımız-üzüntümüz daha az olurdu.