Aylardan gene böyle eylüldü...

Trt Ankara Radyosu’nun etrafı tanklarla sarılmıştı, darbe bildirisi okunmuş, kahramanlık türküleri çalınıyordu.

Yine de şahlanıyor aman

kolbaşının yandım da kır atı

görünüyor yandım aman

bize sefer yolları

Radyoyu ele geçirmekle görevli tümgeneral hışımla yayın odasına daldı, öfkeden burnundan soluyordu, “Ruhi Su denilen adamın türkülerini yayına kim koydu” diye bağırdı!

Eli tabancasının üstündeydi.

Gık diyeni çekip vuracaktı.

Nasıl olur da ihtilal sabahı o “gomünistin” türküleri yayınlanırdı?

Kurşuna dizilecek gibi duvarın dibine dizilen Trt’ciler yalvar yakar olmuşlardı, “aman efendim, bir yanlış anlaşılma var herhalde” dediler, yayın bandını çıkarıp gösterdiler, “Ruhi Su değil, Hasan Mutlucan söylüyor.”



Tümgeneral yayın bandının üzerindeki notları inceledi, ikna oldu, “peki, madem öyle devam edin” dedi.

Meğer... Genelkurmay karargahında radyo dinleyen Kenan Evren’le arkadaşları, Hasan Mutlucan’ı Ruhi Su zannetmişler, derhal telefonu kaldırıp, radyoyu kontrol altında tutan tümgenerale fırça kaymışlardı.



Darbeyi yapanlar Hasan Mutlucan’ın davudi sesini tanımamışlardı ama... Hasan Mutlucan darbe yüzünden Türkiye’nin en meşhur insanı olmuştu.

Yılların halk müziği sanatçısı, sayın ahalimiz tarafından “memleketi anarşiden kurtaran general” muamelesi görüyordu.

Gençlerimize bu okudukları eminim tuhaf geliyordur ama, yaşı 50’nin üstünde olanlar gayet iyi hatırlar, türkücü Hasan Mutlucan o günler itibariyle, adeta, Kenan Evren’den sonra Milli Güvenlik Konseyi’nin en tanınmış üyesiydi.

“Anarşist” lafı o zamanlar pek meşhurdu, her görüldüğü yerde “bizi anarşistlerden kurtardın” diye elini öpüyorlardı!



Aynı zamanda “hedef” olmuştu.

Mizah dergilerine kapak konusu yapılıyordu, darbe hukuku nedeniyle Kenan Evren’e maçası yetmeyenler, Kenan Evren yerine Hasan Mutlucan’a hakaret ediyordu, o davudi sesiyle türkü söylemesin diye karikatürlerde ağzı bantlanıyordu.

Parodilerin bir numaralı malzeme’siydi, darbe yapmaya niyetlenen Afrika ülkeleri Trt’den Hasan Mutlucan’ı ödünç istiyordu filan.



Halbuki...

Hasan Mutlucan darbeye kesinlikle karşı bir insandı.

“Cuntanın sesi” haline getirilmişti ama, sosyal demokrattı.

Kendisine her mikrofon uzatıldığında “rızam olmadan türkülerimi yayınladılar, küskünüm” diyordu.

Kenan Evren’in adını bile telaffuz etmek istemiyordu, “o adamı hiç sevmedim, memlekete büyük zararı oldu, başımıza dincileri getirdi” diyordu.

Nafile tabii...

Ne derse desin, anlatamadı.

“Darbe türkücüsü” sıfatı, yapıştı kaldı.



Üstelik, hiç günahı olmadığı halde, en ufak bir dahli olmadığı halde darbeyle özdeşleştiği için, 12 Eylül rüzgarı geçince “yasaklı sanatçı” haline getirildi!

Askeri yönetimi çağrıştırıyor diye, resmen ambargo uygulandı.

Ne radyolarda çalınıyordu, ne ekrana çıkarılıyordu.

Hayranları sokakta gördüğünde “abi senin türkülerini dinlemek için darbe olmasını mı bekleyeceğiz” diye şaka yapıyordu, kahroluyordu.



12 Eylül 1980’den 30 yıl sonra, 12 Eylül 2010’da “yetmez ama evet referandumu” sırasında, yeniden gündeme getirildi.

Yandaş medyada yeniden “infaz” edildi.

Yandaş televizyonlarda Kenan Evren’le alakalı her habere, Hasan Mutlucan türküsü monte edildi.

Yetmez ama evet’e karşı çıkan herkese “Hasan Mutlucan gibiler” benzetmesi yapıldı.



30 yıl böyle acı çekti.

2011’de vefat etti.

Açık açık “darbeye karşı olduğunu” söylemesine rağmen, açık açık Kenan Evren’i eleştirmesine rağmen, açık açık “türkülerimi cuntaya alet ettiler” demesine rağmen... Yandaş medyada hiç utanmadan “darbelerin simgesi öldü, darbe türkücüsü öldü“ başlıkları attılar.

Yaşarken, sanatını linç etmişlerdi.

Rahmetli olunca, naaşını katlettiler.



E, şimdi bakıyoruz...

Asrın liderimiz habire “şahlanıyor.”

- Ahdim var, Türkiye’yi şahlandıracağım.

- Ekonomide şaha kalktık.

- Türkiye’yi şahlandırdık.

- Şahlanışın arefesindeyiz.

- Hamdolsun şahlanıyoruz.

- Her alanda şaha kalktık.

- 2017 şahlanış yılımız oldu.

- Yeni bir şahlanış döneminin kapılarını açıyoruz.

- 2017 şahlanış yılımız olacak.

- Yeniden diriliş, yeniden şahlanıştayız.

- Şaha kalkışımızı görmek istemeyenler var.

- Türkiye’nin şaha kalkmasını Batı kıskanıyor.

- 2019’u şahlanış yılına dönüştürdük.

- Dik durduk, şahlandık.

- Hazırlık bitti, artık şaha kalkıyoruz.

- Türkiye’nin şahlanışını görüyorum.

- Türkiye şaha kalkmanın sembolüdür.

- Şahlanış dönemine girdiğimizi ispatladık.

- Hamdolsun şahlandık.

- Yeni bir şahlanış içindeyiz.

- 2021’i şahlanış yılı yapacağız.

- 2023’te şahlanışa geçeceğiz.



Hasan Mutlucan bile bu kadar şahlanmadı birader.



Bana sorarsanız, kendi sesiyle okuduğu damardan şiir kasetleri artık pek oy getirmiyor, dombıra da eskidi... Bu seçim için “yine de şahlanıyor aman” diye bi türkü klibi patlatırsa, iş yapar muhtemelen.