Milattan önce misali, bırakın interneti cep telefonunu filan, televizyonun bile henüz olmadığı dönemlerde “dolar milyarderi” kavramının sözlük anlamıydı Rockefeller... Petrol ve bankacılık gelirleriyle, dünyanın en zengin insanıydı, finans imparatoruydu.

Küresel ekonomik kriz başladığında hasta yatağındaydı, çaresiz garibanlar gökdelenlerden atlayarak canına kıyarken, gazeteleri okuyor, morali bozuluyor, tansiyonu çıkıyordu, paracıklarını kaybedecek diye endişe ediyor, bunalıma giriyordu.

Çevresinde pervane olan dalkavuklar, düşündüler taşındılar, dünya basın tarihinde görülmemiş bir yalakalık icat ettiler.

Pembe gazete!

Tek nüsha basılıyordu.

Dünyadaki gelişmeleri hasta yatağından takip etmeye çalışan Rockefeller’ın kahvaltı tepsisine bırakılıyordu.

Rockefeller tek nüsha basıldığını elbette bilmiyordu, gazete bayilerinden satın alınmış normal bir gazete zannediyordu.

Okuyor, morali düzeliyordu.

Çünkü, gazetede tek kelime olumsuz haber yeralmıyordu.

Güllük gülistanlıktı.

ABD ekonomisinin ne kadar şahane gittiğini, ekonominin habire büyüdüğünü, dünyada ekonomik çıkarlarını sekteye uğratacak herhangi bir tatsızlık yaşanmadığını, borsanın adeta füze gibi yükseldiğini, işsizliğin yok denecek kadar azaldığını yazıyordu.

Ekonomi sayfaları binbir gece masalları gibi büyüleyiciydi, Rockefeller’ın sahibi olduğu petrol kuyularından en yüksek gravitelerin fışkırdığı, rakip şirketlerin sondajlarının adeta kuruduğu, Amerikan vatandaşlarının öbür bankalardaki hesaplarını kapatıp, bütün mevduatlarını Rockefeller’ın bankalarına yatırmaya koştuğu anlatılıyordu.

Siyaset sayfalarında habire kamuoyu anketleri yayınlanıyordu, Rockefeller’ın desteklediği Cumhuriyetçi Parti silip süpürüyordu, önümüzdeki seçimde Cumhuriyetçi Parti’nin yeniden kazanacağına kesin gözüyle bakılıyordu, seçmenler çok memnundu, istikrar istiyorlardı, muhalefetteki Demokrat Parti hayal kırıklığı yaşıyordu, ABD başkanı her yaptığı konuşmada Rockefeller’e atıfta bulunuyor, Rockefeller’ın memlekete katkıları nedeniyle teşekkür ediyordu.

Spor sayfalarına göre, Rockefeller’ın taraftarı olduğu beyzbol takımı muhteşem bir sezon yaşıyordu, rakiplerini devamlı hezimete uğratıyordu, yalakalar hiç üşenmiyor, oynanmamış maçların oynanmış gibi kritiklerini yazıyorlardı.

Kültür sanat sayfalarında Rockefeller’ın en sevdiği sanatçılar kapalı gişe oynuyordu, salonları hınca hınç dolduruyorlardı, ne kadar prestijli ödül varsa, hep onlar alıyordu, ödül törenlerinde sanatsever Rockefeller asla unutulmuyor, kendisine teşekkür ediliyordu.

Yıldız fallarında bile yalakalık yapmanın yolunu aramışlardı, Rockefeller’ın burcu pırıl pırıl parlıyordu, geleceğe dair sağlık ve başarı vaadediyordu.

Köşe yazarları vardı.

Parayı bastıranın zevkine göre kalem oynatan, yalamaktan dillerinde pütür kalmamış gazeteciler seçilmişti.

Hayalleri gerçekmiş gibi yazıyor, birinci sayfada yeralan düpedüz yalanlara, ballandıra ballandıra makaleler döşeniyorlardı.



“Sözcü okumuyorum” diyen asrın liderimiz, böyle gazete istiyor.



Meselenin elbette Ayasofya’yla filan alakası yoktur.

Sözcü gazetesine, iktidar ve yandaşları tarafından bugüne kadar beş binden fazla suç duyurusunda bulunuldu, yüzlerce dava açıldı, yayın hayatına başladığından beri ortalama her gün adliyeye götürüldü, savcı veya hakim karşısına çıkarıldı... Ayasofya haberi yüzünden mi?



Patronundan muhabirlerine, genel yayın yönetmeninden yazarlarına, internet sitesinden idari görevlilerine kadar, yargılanmayan personelimiz yok, haksız hapis cezaları alıyoruz, asılsız ihbarlarla, kanıtsız iftiralarla, sahte tweetlerle, yalancı tanıklarla, montaj fotoğraflarla, alenen kumpaslarla, linç kampanyalarıyla imha edilmeye çalışılıyoruz, haksız vergi cezalarına maruz bırakılıyoruz, basın ilanlarımız kesiliyor... Ayasofya haberi yüzünden mi?



Sözcü Tv’ye niye izin vermiyorlar, Ayasofya yüzünden mi?



Meselenin Ayasofya’yla filan alakası yoktur.

Mesele, Sözcü’nün namuslu gazetecilikte ısrar etmesidir.

Saray’a yaranmak için değil, vatandaş için gazetecilik yapmasıdır.



Şahlanıyoruz, işsiz olduğunu iddia eden nankördür, asgari ücretle Maldivlere tatile gidebilirsiniz, elektriğe dokuz yıldır zam yapılmıyor, iki kilo dana kuşbaşı bir lira 25 kuruş, maaşını beğenmeyen emekli fetocudur, Almanya kanal İstanbul’u kıskanıyor, Akp’den önce buzdolabı yoktu, tank fabrikamızı Katar’a vermekle çok iyi yaptık, bence hava kuvvetleri komutanlığımızı da verelim, koronayı cehape getirdi deseydik, köşe yazılarımızı köşesiz, yuvarlak yazsaydık, “okumuyorum, siz de okumayın” der miydi?