Tokyo Paralimpik Olimpiyatı’nda 86 evladımız mücadele edecek.



Korhan Yamaç, Güneydoğu gazisi, teğmendi, mayına bastı, sağ bacağını kaybetti.

Murat Oğuz, Güneydoğu gazisi, mayına bastı, sağ bacağını kaybetti.

Ayşegül Pehlivanlar, ailesiyle tatil dönüşünde trafik kazası geçirdiler, omuriliği parçalandı, annesini o kazada kaybetti.

Çağla Baş, doğuştan bedensel engelli.

Suzan Çevik bir yaşında çocuk felci geçirdi, Hakan Çevik üç yaşında çocuk felci geçirdi, evliler, tekerlekli sandalyeyle yaşıyorlar.

Erhan Coşkuner doğuştan engelli.

Savaş Üstün bir yaşında çocuk felci geçirdi.

Türkiye’yi atıcılıkta temsil edecekler.



Kübra Korkut dört yaşındayken elektrik çarpması sonucu iki bacağını ve sağ kolunu kaybetti.

Abdullah Öztürk, doğuştan kas erimesi hastalığı var, spor sayesinde hastalığının ilerlemesini durdurdu.

Ali Öztürk, Abdullah’ın kardeşi, onun da doğuştan kas erimesi hastalığı var, o da spor sayesinde hastalığının ilerlemesini durdurdu.

Nesim Turan, hamilelikte yanlış ilaç kullanımı nedeniyle, doğuştan iki bacağı yok, kelimenin tam manasıyla hayata bir değil iki adım geriden başladı.

Neslihan Kavas, Hatice Duman, Hamza Çalışkan, doğuştan engelli.

Masa tenisi milli takımımız.



Sadık Savaş, vatani görevini Hakkari’de komando olarak yapıyordu, Kuzey Irak’ta çatışmada yaralandı, belden aşağısı felç kaldı.

Sevgi Yorulmaz, voleybolcuydu, 16 yaşındayken bindiği taksi kaza yaptı, belden aşağısı felç kaldı.

Murat Turan, 33 yaşındayken bir düğüne gitmişti, magandanın biri ateş etti, kurşuna denk geldi, belden aşağısı felç oldu.

Bahattin Hekimoğlu, üniversiteyi kazanmıştı, yaz tatiline gitti, derinliğini bilmediği suya atladı, boynu kırıldı, belden aşağısı felç kaldı.

Bülent Korkmaz, bir yaşındayken çocuk felci geçirdi.

Özgür Özen, trafik kazasından sonra yürüyemedi.

Okçuluk milli takımımız.



Ahmet Efetürk, Cem Gezinci, Deniz Acar, Gökhan Coşkun, İbrahim Yavuz, Özgür Gürbulak, Rıdvan Aksoy, Selim Sayak, Uğur Toprak, Volkan Gülem, hepsinin benzer hikayeleri var...

İsmail Ar, 14 yaşına kadar gayet sağlıklı bir çocuktu, 17 Ağustos 1999 depreminde enkaz altında kaldı, bacaklarını kullanamaz hale geldi.

Fikri Gündoğdu, ilkokula kadar gayet sağlıklı bir çocuktu, kuzeniyle oynuyorlardı, kuzeni evinden getirdiği av tüfeğinin yanlışlıkla tetiğine bastı, saçmalar omuriliğini darmadağın etti.

Tekerlekli sandalye basketbol milli takımımız.



Korel Berkin Kutlu, doğuştan sağ kolu ve sol bacağı yok.

Elif İldem, Charcot Marie Tooth diye bir hastalığı var, beyniyle kasları arasındaki iletişimi sağlayan sinirleri etkileniyor, ellerini kollarını kullanmakta zorlanıyor, telefon mesajlarını burnuyla yazıyor.

Sümeyye Boyacı, doğuştan iki kolu yok, ailesiyle bir akvaryuma gezmeye gidiyor, balıkların kolları olmadan yüzebilmesinden ilham alıyor, yüzme sporuna başlıyor.

Sevilay Öztürk, doğuştan iki kolu yok.

Beytullah Eroğlu, doğuştan iki kolu yok, bir bacağı diğerinden 13 santim kısa, dünya üçüncüsü oldu.

Yüzme milli takımımız.



Besra Duman 1 metre 18 santim boyunda, Abdullah Kayapınar 1 metre 20 santim boyunda, doğuştan boy kısalıkları var.

Sibel Çam, 13 yaşına kadar gayet sağlıklı bir kız çocuğuydu, enfeksiyon yüzünden omurilik hasarı oluştu.

Yasemin Ceylan Baydar, Nazmiye Muratlı, doğuştan bedensel engelliler.

Halter milli takımımız.



Büşra Ün, henüz altı aylıkken sinir hücrelerini etkileyen bir tümör tespit edildi, ameliyatlar geçirdi, kemoterapi gördü, belden aşağısı felç kaldı, yaşamını tekerlekli sandalyede sürdürüyor.

Milli tenisçimiz.



Hamide Doğangün, dokuz yaşına kadar gayet sağlıklı bir kız çocuğuydu, trafik kazası geçirdi, neredeyse iki yıl hastanede yaşadı, ameliyat üstüne ameliyat geçirdi, yürüme yetisini kaybetti.

Tekerlekli sandalyesiyle, Türkiye’yi paralimpik olimpiyatlarında temsil eden ilk kadın atletimiz oldu.



Eli ayağı tutan acizler ülkesinin, insanüstü yeteneklere sahip evlatlarıdır onlar.



Engelleri farklı farklıdır... Ortak özellikleri ise “bu memleketin halledemediği sorunlarının milli takımı” olmalarıdır.



Hepsi sapasağlam olabilirlerdi.

Terör, trafik kazası, iş kazası, maganda kurşunu, deprem, sağlık faciası gibi “ortak trajedilerimiz”le engelli oldular.



Evet, hiçbirimiz Usain Bolt olamayız, ama bu sorunlarımızı görmezden gelmeye devam edersek, bir gün hepimiz engelli olabiliriz.



İşte bu yüzden... Suriyelilerin Afganların amigoluğunu yapan sayın medyamızı -zahmet olmazsa- paralimpik milli takımımızı haber yapmaya davet ediyorum.

Engellere teslim olmayan, pes etmeyen, insanüstü başarı gösteren, varlıklarıyla onur duyduğumuz evlatlarımızı desteklemeye, toplumsal farkındalık yaratmaya davet ediyorum.