Seneler evvel...

İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesinde okuyan bir grup muhafazakar erkek arkadaş vardı.

Havalar güzelleşince topluca denize gidiyorlardı.

Ancak, mayo giymeye utanıyorlardı.

Kimisi denize eşofmanla giriyordu, kimisi de kot pantolonu kesip bermuda haline getiriyordu.

Baktılar olacak gibi değil, yine böyle bir yaz günüydü, düşündüler taşındılar, mayo modeli tasarladılar, özel olarak diktirdiler.

“Haşema” doğdu.

Kendi aralarında bir dergi yayınlıyorlardı, hukuk dergisiydi, icat ettikleri haşema’nın reklamlarını o dergide kullanmaya başladılar.

“Yazın kilonuzu boyunuzu, gönderelim mayonuzu” sloganıyla tanıttılar.

İstanbul Üniversitesi’nin iktisat ve edebiyat fakültelerinden, İTÜ’den talepler gelmeye başladı.

Hem kendileri gibi mayo giyemeyen mütedeyyin erkek öğrencilerin haşema’yı öğrenmesini sağladılar, hem dergiye gelir sağladılar, hem de böylece ticari ürüne dönüşmesini sağladılar.

Yağlı güreşçi kıspetine benzeyen, branda kumaşından dikilen, dize kadar inen haşemalar, önceleri sırf erkekler için üretiliyordu.

İlgi arttı, ninja kıyafetine benzer şekilde, kadınlar için de üretildi.

Haşema çok tutulunca, peşinden başka başka markalar çıktı.

(Bugün itibariyle tesettür mayolarının hepsine birden haşema deniyor ama, aslında tescilli bir markanın ismidir haşema... Bütün kağıt mendillere selpak dememiz gibi bir şeydir yani.)

Türkçe’de böyle bir kelime yoktu.

Literatüre girdi.

Peki anlamı nedir derseniz?

İcat edenler anlamı yok diyorlardı ama, rivayet muhtelifti.

Kulaktan kulağa Ha’kiki Şe’riat Ma’yosu olduğu söyleniyordu.

Haşemayı icat eden hukuk fakültesi öğrencilerinin hemen hepsi Akp’yle siyasete atıldı, belediye başkanı oldular, milletvekili oldular.

Akp iktidar oldu, bütün milletvekilleriyle beraber Antalya’da kampa girdiler, haşema da böylece siyasi hayatımıza girmiş oldu.

Türk basınında ilk kez orada haber yapıldı, manşet yapıldı.

Bir numaralı gündem maddesi oldu.

Bilahare...

Harem selamlık oteller patladı.

Plajları brandalarla perdelediler.

Havuzları brandalarla çevrelediler.

Sanki öbür oteller kiliseye bağlıymış gibi, İslami otel dediler.

Türk Standartları Enstitüsü bünyesinde Helal Teknik Komitesi kurdular, “helal otel kriterleri” belirlediler.

Altı yaş sınırı getirdiler.

“Altı yaşındaki oğlan çocukları harem selamlık otellerin kadın bölümüne girerse, o otel helal olmaz” dediler.

Otellerin içinde fotoğraf çekmeyi bile yasakladılar, mazallah erkekler görür diye, müşterilerin bile hatıra fotoğrafı çekmemesini istediler.

Turizm başkentimiz Antalya’da harem selamlık plajlar açtılar.

Tbmm’nin sosyal tesislerindeki yüzme havuzunu harem selamlık hale getirdiler, kadın milletvekillerinin salı çarşamba, erkek milletvekillerinin cuma cumartesi girmesine izin verdiler.

Akp’li belediyelerde 3-6 yaş arasındaki çocukların yüzme kursunu bile harem selam ayırdılar, 3 yaşındaki erkek çocuklarına erkek eğitmenler, 3 yaşındaki kız çocuklarına kadın eğitmenler kurs veriyordu, erkek velilerin 3-6 yaşındaki kız çocuklarını tribünden seyretmelerine bile izin verilmiyordu.



E, şimdi bakıyoruz...



Dindar nesil ayağına yatan arkadaşlar, küresel karaparacıların süperlüks otellerinde, geceliği 106 bin liralık suitlerde avantadan kalıyorlar, bir zamanlar dizlerinin üstü bile görünmesin diye mayo bile giymezken, artık dünya alem görsün diye, instagramdan boy boy plaj locası, motoryat sefası paylaşmaktan utanmıyorlar, üç yaşındaki bebelerle aralarına branda gerecek kadar mutaassıpken, karanlık oligarklarla al takke ver külah olmuşlar, güya harem selam otellere helal sertifikası verirken, kokainlere casinolara bulaşmışlar.



Allah ile aldatanların nasıl çarpıldığını, dinibütün insanlarımızın samimi duygularını sömürenlerin ne hale geldiğini, ibretle seyrediyoruz.



İşte bu nedenle, Sedat Peker geçmişte şöyle yapmış böyle yapmış, organize suç işlemiş filan, geçiniz kardeşim...

Şu anda millete büyük iyilik yapıyor.