Size aşk hikayeleri yazmak isterdim. Duyguları kirlenmemiş, masumiyeti lekelenmemiş bir ülkede, tertemiz aşklar...

Yalnızlığımızın tenhasında ruhumuzun çadırına sığınıp, hüzün abajurunun cılız ışığıyla ısındığımız satırlar kaleme almak isterdim.



Fantastik senaryolar yazmak isterdim size.

Ütopik zamanlara, varolmayan diyarlara götürmek, nabzınızda kelebekler uçuşturan heyecanlara sürüklemek, doğaüstü güçlere sahip kurgusal karakterlerle tanıştırmak isterdim.

Günlük telaşlarınızı unutturup, kah uçan halıyla camdan şehirlerin rengarenk kubbeleri üzerinde dolaştırmak, kah kurukafalar labirentinin ürpertici fısıltılarla dolu sessizliğinde ölümsüzlük mührünün izini sürdürmek isterdim.

Kendi işinizi gücünüzü bırakıp, her gece saat 12’yi vurduğunda, elindeki kandille Dolmabahçe sarayının mermer aynasından çıplak adımlarla koridora süzülen gizemli kadının kim olduğunu merak etmenizi isterdim.



Aslına bakarsanız, size çizgi romanlar yazmak isterdim.

Tarkan gibi, Karaoğlan gibi, Red Kit gibi, Zagor gibi...

İçinizdeki çocuğa seslenen, “branggg, vronnn, ruoarrr, drannn, zappp” gibi ses efektlerinin tuhaf kelimelerle anlatıldığı, tehlikelerle dolu maceraların sonunda kötülerin kaybettiği, daima iyilerin kazandığı çizgi romanlar yazmak isterdim.



Hobi olarak okumanız için, hobiler yazmak isterdim size... Mikro tarihi tutku derecesinde merak ederim, diş macunu mesela, ilk kimin aklına geldi, tüpe sokmayı ilk kim düşündü, biz niye macun diyoruz, oturur saatlerce araştırırım. Düdüklü tencere, oje, raket, şınorkel, rakı kültürü yazmak isterdim size... Ege mutfağını yazmak isterdim.



Normal ülkeler gibi, çoğunlukla bu tür kitapların okunduğu, gazete sayfalarında bu tür bilgilerin yeraldığı, televizyonlarda bu tür yayınların yapıldığı, insanların genellikle bu tür mevzular üzerine sohbet ettiği, sabahları mutlu uyanılan, akşamları mutlu yatılan, normal bir ülkede yaşamak isterdim.



Ama maalesef.

Anormal bir ülkenin vatandaşlarıyız.

Normal insanlar gibi yaşayamıyor, alt tarafı hayatımızı sürdürebilmek için, anormal bir mücadele veriyoruz.



Zor bir yıldı.

Suç duyuruları, davalar, mahkumiyetler, uğradığım asılsız iftiralar, karalama kampanyaları, ummadığımız yerlerden tuhaf saldırılar, organize linçler, kendi rekorumu kırdığım bir yıldı.

E, yaz da bitiyor...

Varsın dünya biraz bensiz dönsün, biraz izninizle.