“Bizde babamın evidir, koruyayım kültürü yok, İstanbul böyle gitti.”



“İstanbul geri kalmış bir memleketin şehri, dünyanın en güzel şehirlerinden biriydi, canına okudular.”



“İstanbul belediyesi 1969’da benden bir koruma planı yapmamı istemişti, iki sene çalıştım, ev ev, yapı yapı çalıştım, Boğaz, Suriçi, Haliç, Galata, Üsküdar, Kadıköy, neleri korumak gerekiyor, tek tek çıkardım, bugün benim ‘korunsun’ dediğimin yüzde biri bile yok, kalanlar da saraylar, camiler, türbeler, gerisi yok.”



“Mimar Sinan Camisi yaptılar, böyle camilere Sinan ismini vermek bile Mimar Sinan’a hakaret, Sinan çok yetenekli bir adamdı, bunlarınki hep kopya, hep kötü taklit, utanç verici.”



“Çamlıca’ya inşa edilen camiyi konuşmaya bile değmez, Sultanahmet’in kopyası, cami dediğin cemaat uğradığı zaman cami olur, dağa tepeye cami yapılmaz, Anadolu’yu dolaşın, bulamazsınız.”



“Restorasyon, ancak ideal tarih bilinciyle mümkün olur, kendimizi kandırmayalım, bu bilinç bizde eskiden de yoktu, padişah bile babasının yaptırdığı evi yıkar, kendisininkini yapardı, yıka yıka giderdi, Topkapı da buna dahildir, göçerliktir bu.”



“İstanbul’da artık plan yapılamaz, dünyada da bu kadar büyük şehri planlayamazsınız, çareyi Anadolu’da aramalı, Anadolu şehirlerini eğitim ve sanayiyle cazibe merkezi haline getirmeli.”



“Toplumda kültür yok, 200 küsur üniversite var ama, hoca yok, cehalet kurbanı olarak devam ediyoruz, vasatlık her yerde.”



“Bir kültürün birikmesi, bakkaldan mal almaya benzemez. Kentli olmak, kente her taşınanın kentli olduğu anlamına gelmez. Kentli olmak, çağdaş uygarlığı bütünüyle olmasa bile, biraz anlamış olmak demektir.”



“Beştepe’ye yapılan sarayla ilgilenmedim bile, mimari olarak iyi isimlerle çalışmıyorlar, değerlendirmesi yapılacak bir şey değil, zaten orada asıl mesele yeşili yok etmiş olmak!”



“En tehlikeli şey inşaatçılıktır, çünkü inşaatçı aslında bir şey üretmez, arkasında entelektüel bir gelişme yoktur. İktidar, eğitime-sanayiye para harcayacağına, ekonomiyi inşaata indirgiyor, halkı istismar ediyor, cahil bir kitle para kazanmış oluyor, bu kadar, inşaatçılık ülkeyi batıracak.”



“İşe gitmek için her gün yolda üç saat kaybediyorsan, geri kalmış bir şehirde yaşıyorsun demektir.”



“Eski Türkiye daha namusluydu. Şimdi namussuz demek istemiyorum, ama cahil olduğu için kolayca kötülük yapabiliyor, haksızlık, adaletsizlik, cahilliğinden kaynaklanıyor, bir gün sonrasını düşünmediği için böyle oluyor.”



“Bu ülkede ağaç ve orman katliamı var, su katliamı var, insan ve özellikle kadın katliamı var, hepsinin üzerinde, hayvanlarıyla birlikte doğa katliamı var, kent yaşamı katliamı var.”



“Atlı bozkır göçerleri yağmayla yaşardı, fethettikleri toprakları yağma ederler, halkı esir alırlardı, biz de kendi kentlerimizi yağma ediyoruz, atlı bozkır göçerleriyle atsız göçerlerin yağması arasında pek bir şey değişmedi, kentlerimizi yağmalıyoruz, içine de kendimizi hapsediyoruz.”



“Türkiye cehaletiyle övünen bir ülke.”



“Türkiye, tarihi hastalığı olan cehalet ve yolsuzlukla savaşıyor. Bu savaşı halk, kendine karşı yapıyor.”



“İster cumhurbaşkanı seçmek, ister kadınları boğazlamak, ister tarihi ve doğal çevreyi yok etmek, ister ağaç kesmek, ister hırsızlık yapmak, ister tarih bilmeden onunla övünmek, ister dindar olmadan dini istismar etmek... Hepsi cehalete dayalıdır.”



“Bürokrasinin cahiller elinde toplanması, hastalık alametidir.”



“Çağdaş hiçbir ülke cahil kadrolarla idare edilmez.”



“Eğitimin her düzeyde çökmesi, hastalıktır.”



“Düşünenler çoğalmadı ve utanmıyoruz. En çok ölüleri, cenazeleri, camileri, AVM’leri, borsaları, gökdelenleri, yolları, sarayları, otomobilleri düşünüyoruz.”



“Cahil halkın seçtiği insanlar da cahil oluyor, planlama yok, çünkü planlama yapacak adam işbaşına getirilmiyor, önce yağma yapılıyor, sonra plan yapılıyor, birisi oy almak istiyor, öbürü ev sahibi olmak istiyor, bu ikisi birbirleriyle çok iyi örtüşüyor!”



“Türkiye’de felsefe olmadığı için, eleştiri kavramı gelişmedi, az gelişmiş toplumda eleştiri yaptığı zaman, küfür etmiş sayılıyorsun!”



“Türkiye Cumhuriyeti, İslam toplumları tarihinde gerçekleştirilen en büyük uygarlık projesidir. 20’nci yüzyılın en büyük toplumsal devrimi, Türk devrimidir. Şimdilerde ise maalesef, İslam toplumlarının çağdaş dünyayla sürüp giden uyuşmazlığı, Türkiye’ye de bulaştırıldı.”



“Atatürk ‘benim tek mirasım akıl ve bilimsel düşüncedir’ demiş, hiçbir devlet adamı veya devlet kurucusu böyle bir şey söylememiş, biz ise Atatürk’ü reddeden profesörler yetiştirdik!”



“Emperyalizm ve ulaklarının en büyük çabası, Türkiye devriminin yaşamsal kavramlarının içini boşaltmaktır, bunun aracı olarak da Cumhuriyet simgelerini yok etmektir. Ama yine de Atatürk’ü savunmak gereksizdir, çünkü
Atatürk erişemeyecekleri yüksekliktedir!”



“Türk aydını, Amerikan sömürgeciliği ve kırsal kültür tarafından esir alındı, olan bitenler ahlaki ve entelektüel iflastır, aydınlar doğrudan katılmıyor olsalar da, toplumu saran ahlaki çöküntüyü sanki normal bir olguymuş gibi izlemekle yetinerek, hoş göstererek, ona ortak oluyorlar.”



“Bugünkü kaos, Batılı emperyalistlerin her zaman destekledikleri ortaçağda kalmış, ilkel ve tavizci bir İslamcı hareketin başarısıdır. Fakat, İslami bir başarı değildir. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrasını Batı’nın piyonu olarak oynamanın cezasını çekiyor.”



“AKP bir sultan yetiştirme tuzağı olarak çalıştı. Peki ya CHP, demokrasiyi ve cumhuriyeti korumak adına ne yaptı?”



“Oysa bu toplumda, hangi koşullarda olursa olsun, insanlık için düşünüp çalışacak çok insan olduğunu Kurtuluş Savaşı’nda öğrendik.

Günümüzde de varlıklarıyla geleceği hazırlayan milyonlar var.

Sesleri az ya da çok çıkabilir, düşünceleri bulanık olabilir, ama çağdaş dünyanın ortaklarıdır, bu ülkenin dünyayla er geç buluşacağı tek yol, çağdaş uygarlık yoludur.”



“Bilinçlendirmek, uygarlık sorumluluğudur.

Aklımız, eğitimimiz, bilgimiz oranında çevremizi aydınlatmak zorundayız.

Bu küçük aydınlık odakları, toplum sinerjisini, toplumun gelecek umutlarını korumaya yardım edecektir.

Bu, çağdaş bir insani dayanışmadır.

Evrensel ve bilimseldir.

Politik değildir.”



“Türkiye’yi ancak ‘kaya sınıfı’ kurtarabilir...

Bir şelale düşünün, arkada kayası var, önde sular akıyor, bu evrim sistemi içinde, önden akan sularda bazı insanlar gelip geçiyor, kaya sınıfı ise daima yerinde duruyor.

Kaya sınıfı olarak, lise veya üniversite eğitimi görmüş, ailesini geçindirmek için yaşamın sağladığı bütün olanaklara tutunmuş, alt gelir seviyesine sahip, kadın-erkek, evli-bekar, yaşı 50’liyi geçmemiş sınıftan sözediyorum.

Bu kaya sınıfı, Türkiye’yi çağdaş dünyaya en çok yaklaştıran gruptur, Türkiye’nin ayakta kalmasını sağlayan sınıftır.

Çünkü, bu kaya sınıfının temel amacı, hayatı olduğu gibi kabul etmektir. Politik ideolojileri yoktur, partilerle ilişkileri çok zayıftır, dinle ilişkileri yoktur, önyargıları yoktur, yaşayabildikleri bütün çağdaş değerlere yakındırlar, toplumdaki politik çatışmaların tarafı değillerdir, toplumun bilinçli fakat tarafsız üyeleridir, güncel politik kavgalarla, politik ve dini kinlerle, politikacıların temel konu yaptığı giyim-kuşamla sorunları yoktur.

Aslında bu davranış, Cumhuriyet’i tanımlayan temel davranıştır.

Bu grup halk, dünyanın gidişatına uygun doğal bir hayat yaşar, politik kavgalara girmez. Kaya sınıfı, Cumhuriyet’in yarattığı bir yapıdır.

Evrimin Türk tarihindeki başarısıdır.

Kaya sınıfı, dünyaya her noktasından tutunarak, Türkiye’yi çağdaşlaşma yoluna çeker.”



Profesör Doğan Kuban.



Yazılarından ve röportajlarından alıntılar aktardığım, hemen hemen Cumhuriyet’le yaşıt, muhteşem bir Cumhuriyet bilgesiydi.

Adeta kutup yıldızı gibi takip ettiğimiz yön gösterici düşünceleriyle, zihin dünyamızı inşa eden mimardı.

Umutlarımızı koruyabilmemiz için, son nefesine kadar uygarlık sorumluluğuyla çabaladı.



Güle güle değerli hocam... Bu ülkenin dünü ve bugünü çok farkında olmasa bile, yarınları size minnettar.